16 Eylül 2024 Pazartesi
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Karanlık enerji evrenimizin sonunu mu getirecek?

Uğur Güven

Uğur Güven

Gazete Yazarı

A+ A-

Gözlemleyebildiğimiz kadarı ile evrenimiz her geçen gün hem biraz daha fazla büyüyor, hem de biraz daha hızlı genişliyor. Eğer böyle devam ederse, neredeyse tüm galaksiler bizden o kadar uzakta olacak ki, bir gün onları hiçbir şekilde tespit edemeyeceğiz. Neyse ki bu milyarlarca yıl boyunca gerçekleşmeyecek ama mevcut teorilere göre bu şekilde olmaması gerekiyor.

Albert Einstein'ın teorisi, yerçekiminin galaksileri bir araya getirdiği gerçeğine dayanarak, evrenin zaman içinde daha yavaş genişlemesi gerektiğini öngörüyordu. Ancak 1998'de astrofizikçiler, gözlemleri evrenin giderek daha hızlı genişlediğini gösterdiğinde oldukça şaşırdılar. Astrofizikçiler bu fenomeni "kozmik ivme" olarak adlandırmaktalar ve bunu karanlık enerji olarak tanımlamaktalar.

Bilim adamları karanlık enerjinin etkilerine dayanarak, evrenin toplam kütlesinin ve enerjisinin yüzde 70'ini oluşturabileceğini tahmin ediyorlar. Hem şu andaki fizik kanunları anlayışımızın dışında kalan hem de evrenin büyümesinde en büyük etkiye sahip olan bilinmeyen bir şey, fizikteki en büyük gizemlerden biri olarak görülüyor.

KARANLIK ENERJİ NEDİR?

Karanlık enerji, evrenin en büyük gizemlerinden biridir. Görünmez, doğrudan gözlemlenemez ve bildiğimiz fizik yasalarıyla tam olarak açıklanamaz. Fakat evrenin yaklaşık %68'ini oluşturduğu tahmin edilmektedir ve evrenin genişleme hızını artıran, adeta bir "anti-yerçekimi" kuvveti gibi davranan bir etkiye sahiptir.

Bu gizemli enerjinin varlığı ve doğası, evrenin geçmişini, bugünkü durumunu ve gelecekte nasıl bir sona doğru evrileceğini anlamamız için kritik önem taşımaktadır. Karanlık enerjinin en basit açıklaması onun uzayın kendine özgü iç enerjisi olmasıdır.

Albert Einstein, görelilik teorisini ortaya koyarken başlangıçta düz bir evrene izin verecek böyle bir kavramı ortaya attı. Einstein'ın sözde kozmolojik sabiti ne çöken ne de genişleyen bir evrene izin vermek için yerçekiminin çekici kuvvetine karşı koyan itici bir kuvvet olarak tanımlanmıştı. Ancak sonuçta Einstein, Edwin Hubble'ın evrenin genişlediğini gözlemlemesinin ardından bu kavramı reddetti.

1990'larda bilim adamlarının Nobel ödüllü süpernova araştırması kozmolojik sabitin yeniden canlanmasına yol açtı ve onu karanlık enerjiyle ilişkilendirdi.

Fizik bize uzayın hiçbir şey yada boşluk olmadığını, enerji yaratma potansiyeline sahip olduğunu söylüyor. Albert Einstein, yerçekimi teorisinin, uzay genişledikçe boş uzaydaki enerjinin seyrelmediği bir durumunu da formüle etmişti. Buna göre daha fazla alan oluştukça, daha fazla uzay enerjisi ortaya çıkmakta ve bu da evrenin giderek daha hızlı genişlemesine neden olmaktadır. Yani, evren genişledikçe karanlık enerji miktarının da arttığı fikri bir süredir ortalıkta dolaşıyordu ancak 1990’daki Nobel ödülü alan bilimsel çalışma bunu daha anlamlı hale getirdi.

Bu bulgulara göre evren yaşlandıkça karanlık enerjinin katkısı artarsa, evren zamanla giderek daha da hızlı genişleyecektir. Yerel Grubumuzun ötesinde, Milkomeda adı verilen tek bir dev galakside birleşecek olan diğer galaksiler, eninde sonunda o kadar uzak mesafelere fırlatılacak ki, güneş sistemimizin uzak gelecekteki sakinleri onları göremeyecek durumda olacaklardır.

Bu hız artışı devam ettikçe ve evren genişledikçe, evrenin her yerinde sadece boşluktan oluşan alanlar olacak ve bu kümeler arasındaki mesafeler milyarlarca ışık yılı uzaklığında olacaktır. Buda bir nevi evrenin genişlemesinden kaynaklanan sonunu getirebilecektir.

VARLIĞINI NEREDEN BİLİYORUZ?

Evrenin Genişleme Hızının Artması bu konudaki en önemli gösterge. 1920'lerde Edwin Hubble, uzak galaksilerin bizden uzaklaştığını ve uzaklıklarının arttıkça bizden daha hızlı uzaklaştıklarını keşfetti. Bu beklenmedik gözlem, evrenin sadece genişlemediğini, aynı zamanda genişleme hızının da arttığını gösteriyordu.

Bu artan genişlemeyi açıklamak için, bildiğimiz madde ve enerjinin yanı sıra, "karanlık enerji" olarak adlandırılan gizemli bir enerji türünün varlığı öne sürülmüştür. Evrenin Düz Olması da mevcut teorilerle açıklanamayacak olup, araştırmalar evrenin kritik yoğunluğa çok yakın bir yoğunluğa sahip olduğunu ve bu nedenle "düz" olduğunu gösteriyor.

Bildiğimiz madde ve enerjinin yoğunluğu tek başına evrenin düz olmasını açıklamak için yeterli değildir. Karanlık enerjinin varlığı, evrenin düz olmasını ve kritik yoğunluğa yakın bir yoğunluğa sahip olmasını açıklayan bir etken olarak ortaya çıkmaktadır.

Karanlık enerjinin negatif basınca sahip olması gerekliliği bilim adamlarının tartışmalarında oldukça önem tutmaktadır. Karanlık enerjinin gizemini çözmek, evrenin kökeni, evrimi ve geleceği hakkındaki bilgimizi büyük ölçüde geliştirmemize yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak karanlık enerji, bu şekilde davranmaya devam ederse evrenin tüm parçaları oldukça uzaklaşacak, evrende lokal enerji sıfıra yakın bir düzeye inecek ve bu da yaşamın devamını olanaksız kılacaktır. Bu anlamda karanlık enerji evrenin sonunu getirebilecek potansiyele sahiptir ve daha çok araştırılması gerekmektedir.

Fizik Albert Einstein karanlık Enerji Evren