01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Karargâh Evleri soruşturmasının düşündürdükleri

Ahmet Yavuz

Ahmet Yavuz

Eski Yazar

A+ A-

Gazetelerin haberlerine göre (11 Eylül 2014 Hürriyet, Aydınlık ), Karargâh Evleri soruşturması kapatılmış. Soruşturmanın hedefine İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Hv. Kurmay Albay Cengiz Köylü oturtulmuştu. Haber sevindirici ama bu iki saygın insan tertip davalar yüzünden yıllarca özgürlüklerinden mahrum kaldılar. Her ikisini de yaşadığımız tertipler esnasında tanımaktan bahtiyarım. Ama esas söylemek istediğim bu haberin bana düşündürdükleri.

Çünkü bu haber üzerine iki kitaba yeniden göz atmak gereği duydum.

İlki, Doğu Perinçek’in Ergenekon Savunması (Kaynak Yayınları,2009 ).

Karargâh Evleri soruşturmasına ilişkin bilgi edinmek maksadıyla göz attığım Savunmada, bir başka tertibe-Türk Subayları Doğu Perinçek’in Referansı ve Organizesiyle PKK’ya 6 Bin Silah Verdi- değin yaşadıklarımı hatırlamamdır.

SİLAHLARI DEVLET ORDU ELİYLE VERDİ

1996 yılı sonundan itibaren 1997 baharında PKK’ya karşı yapılacak hudut ötesi harekâtın hazırlıklarına girişilmişti. Bu hazırlıkların önemli bir bölümü Silopi’de yürütülmekteydi. İki konu önem kazanmıştı: Barzani ve Talabani’nin arasındaki çelişkiler giderilerek PKK’ya karşı ortak hareket etmelerinin ve bu maksatla kendilerine silah ve donatım verilerek güçlendirilmelerinin sağlanması.

K. Irak’a gönderilen silahlar bu çerçevede gönderildi ve Peşmergeler tarafından 1997 Çekiç Harekâtı’nda kullanıldı. Bu silahların tamamı Habur’dan resmi olarak gönderilmiştir. Bunlardan bir tekinin bile subaylarımızca PKK’ya verilmiş olabileceğini varsaymak akla zarardır. Devlet dışında, o sınır kapısından, o çapta silah geçirmeyi becerebilecek bir yapı yoktur.

Akla zarar ikinci husus, bu saçmalıkların bir iddianameye hatta mahkeme kararına dönüştürülebilmesidir.

PLATON’UN DEVLETİNDEN GÜNÜMÜZE ARAYIŞ SÜRÜYOR

Bu da beni ikinci kitaba yöneltti. Platon’un Devlet adlı eserini yeniden gözden geçirdim.

Sokratesleri öldürmeyen bir “Devlet” arayışıyla yazılan eserin dile getirdiği devleti yaratan bir toplumsal düzen henüz tam olarak sağlanamadı. Ama insanlığın arayışı sürüyor. Sürmek de zorunda.

40 yıla yakın bir süreyi devlet hizmetinde geçiren ve o devletin komplosuyla suçsuz yere hapis yatan bir kişi olarak, idealist yaklaşımlarla, devlete gerçek anlamı dışında ve üstünde bir anlam yüklemenin doğurduğu travmaların çevremdeki insanlar üzerinde yarattıklarını yoğun olarak gözlemleme fırsatı buldum. Bu duyguları benliğimde hissettim. Oysa Atatürk’ün “insana hizmet etsin ve milleti yüceltsin” diye kurduğu devlet insanını yücelten değil ama öğüten bir makineye dönüşmüştü. Bunun farkına varılamadı.

Devletin her zaman bir sınıfın veya grubun eline geçmiş olduğu ve onların hukukunun geçerli olduğu gerçeğini atlamıştık. Bizler, bunun ve devletin yeni sahipleri olduğu gerçeğinin bilincinde olamadan devleti kutsamaya devam ediyorduk. Bu nedenledir ki, iki hata üst üste yapılmıştı. Olmayan hukukun üstünlüğüne duyulan inancın kaynağı da burada aranmalıdır.

KİM, NEDEN HEDEFE OTURTULDU?

Egemenler devleti elden kaybetmemek için yıllardır İşçi Partisi ve sınıfsız toplumdan yana olanları hedefe koymuştu. Devletin yeni sahipleri ise ona tam olarak sahip olabilmek amacıyla yürüttükleri dönüşüme karşı direnilmesin diye yine İP, bir kısım aydın ve TSK’yi hedefe koydular. Tertip davaları bu dönüşüm kapsamında kavramak gerekiyor.

Doğu Perinçek ve arkadaşlarının hemen her iktidar döneminde devletin sahiplerince hapse atılmasının ve akla gelmez psikolojik harekât yöntemleriyle itibarsızlaştırılmak istenmesinin sebeplerini bu noktada aramalı: Sokratesleri öldürmeyen devleti inşa etme aşkını öldürmek.

En son olarak Çarşı Grubuna yöneltilen “darbe” suçlamasını da bu çerçevede değerlendirmek uygun olacaktır.

Önümüzdeki dönemin mücadelesi de aynı eksende cereyan edeceğe benziyor: İnsana hizmet eden ve milleti yücelten bir devleti hayata geçirmek. Sınıfsız toplumun devletine ise henüz çok uzağız.