Kardeş kıskançlığı
Duygusal Zekâ kitabında Daniel Goleman kıskaçlığı birkaç temel duygunun bileşimi olarak tanımlar: Üzüntü, öfke, korku/kaygı. Duyguları genelde tek tek değil, bir arada yaşayınca da ayıklamak, ne duyumsadığımızı fark etmek zorlaşır. Büyük çocuk eve yeni gelen, yeni doğan kardeş ile bu karmaşık duyguların hepsini mutlaka yaşar. Bazıları gizler, içine atar, bazıları dışa vurarak bu duygularını gösterir ama hepsi bu duyguları yaşar. “Benim çocuğum kıskanmadı” dersek kendimizi kandırıyor olabiliriz.
Bebek gelince büyük çocuğun anne-babasını kardeşiyle paylaşması ona zor gelir. Yeni gelen bebek ilginin, sevginin en az yarısını kendi üstüne çeker ki çoğunlukla bu yarıdan çok daha fazladır çünkü bebeğin büyük çocuktan daha fazla bakıma gereksinmesi vardır. Ancak bebek büyüdükçe de sevginin, ilginin yarısını paylaşmaya devam eder ki ilk doğan yaşamının ilk yıllarında tek başına sahip olduğu tahtını kaybetmekten hiç hoşlanmaz.
İLK YILLARINDA TEK BAŞINA SAHİP OLDUĞU TAHTINI KAYBEDEN
Yaşamının ilk birkaç yılında bölünmemiş, tam ilgi ve sevgiye sahip çocuk, ilgi ve sevgi bölünmeye başlayınca “Anne, babam artık beni sevmiyor mu, hep bebekle ilgileniyorlar?” (Üzüntü, belki içine atıp, saklayıp biriktirerek, belki ağlayarak dışa vurup yaşayabilir)
“Ya artık kardeşimi benden çok severlerse?” (Korku/kaygı, içine atabilir)
Ya da tepinme, bebeği çimdirme, ısırma, vurma gibi öfkeyi yansıtan açık saldırganlık veya küsüp bir kenara saklanma, yemek yememe gibi pasif agresif davranışlar sergileyebilir. Yaş farkı ne kadar azsa çocuk kıskançlığını aklı ermediği için o kadar güçlü yaşar. Yaş farkı arttıkça kıskançlık azalır ama yine de vardır.
Bu duyguları nasıl olumluya çevirebilir çocuk, nasıl üstesinden gelebilir? Anne-baba ona nasıl yardımcı olabilir? Tahtını kaybetmekten, sevgiyi, ilgiyi paylaşmaktan hoşlanmayan birinci çocuğa nasıl destek verebilir? Öncelikle sevgi ve ilgi paylaşımını dengede tutmak gerekir. Her çocuğa zaman ayırmak gerekir. Çocukla doğru iletişim kurmak, empatik iletişim ile bu duygular minimize edilebilir.
SEVGİYİ, İLGİYİ ARTIK PAYLAŞMAK ZORUNDA
Pratik bir öneri olarak; büyük çocuğa “Kardeşin bakıma muhtaç, ona bakarken daldırıp seni ihmal edersem ve sen onu kıskandığını hissedersen gel bana söyle” diyebilirsiniz. Bu mesaj “Sen her duygunu dürüstlükle benimle paylaşabilirsin, ben seni yargılamam, ben güvenli bir limanım ve zor duygunu açıkça, içtenlikle benimle paylaşırsan ben sana yardımcı olmayı isterim” der.
Büyük çocuk gelip size “Şimdi kardeşimi kıskandım” dediğinde “Herhalde ona bakarken seni ihmal ettim, şimdi bebeği bir kenara koyup seninle ilgileneyim” (özeleştiri) deyip ilginizi büyük çocuğa çevirirseniz o eskisi kadar sevildiğini ve anlık ihmalin ardında sevgisizlik olmadığını anlar. Başka bir şeyi daha da anlar: Ben annemle/babamla her duygumu açıkça ve içtenlikle paylaşabilirim. Onlar beni anlar ve bana yardımcı olmak ister, hataları varsa bunu da savunmaya geçmeden kabullenirler. Onlar benim güvenli limanımdır.
KARŞILANMAYAN GEREKSİNMELERİN YARATTIĞI ÖFKE
Bu iletişim “Kardeşini koru, kolla, sen ablasın, ağabeysin, o anlamaz, bebek, sen onu anla, hadi sev kardeşini, öp” gibi görevlendirme sözlerinden daha faydalıdır. Onun duygularını görmek, anlamak ve anladığını göstermek, onun gereksinmelerini karşılamak daha doğru bir iletişim olur.
Bu olmazsa büyük çocuk karşılanmayan gereksinmelerinin sorumluluğunu küçük kardeşine yükleyerek ona öfke duyar. Kardeşi onun yaşamına olumsuzluk getirmiştir. Aslında bunu yaratan anne/babadır, “AA, kardeşini kıskandı” türü sözler söyleyen çevredeki insanlardır, bebek kardeşi değil ama fatura büyük kardeş tarafından yaşam boyu da olabilecek şekilde küçük kardeşe kesilir.
Bu çocukluktaki kıskançlık zamanında çözülmezse ergenlikte sürer, büyük çocuk sürekli yarışma, nispet haline girebilir, önde olmak ister. Çocukluktan gelen fark edilme gereksinmesi sürüp gider. Hele anne baba çocuklarını karşılaştırıyorsa bu daha da güçlü yaşanabilir, ergenlikten de yetişkinliğe kadar gider. Genelde bilinçdışında yaşanır, kişi bunun farkında bile olmayabilir.
Bazen büyük çocuk o kadar kıskanan, baskın ve talepkâr olabilir ki, o kıskanmasın diye küçük çocuk bir kenara itilip, bakıcıya bırakılıp, gereksinmeleri ihmal edilip, sonra da “Büyük çocuğum küçüğü kıskanmadı, küçük büyüğü kıskandı” gibi sözlerle daha büyük yaralar açabilir, bir yaşam boyu büyüğün küçüğü ezmesine anne/baba izin verebilir.
DAYANIŞMA, YARDIMLAŞMA, DÜRÜST İLETİŞİM ÖĞRETMEYEN EBEVEYNLER
O zaman anne-babalara ne kadar çok görev düşer bu konuda. Çocuklarına güvenli alan sağlamak, duygusal farkındalık, çocuklarının duygusal gereksinmelerini, onların öfke, üzüntü, kaygı, korkularını görüp, anlayıp çözümlemelerine yardımcı olmak, olumluya çevirmek ne kadar gerekli yaşam donanımlarıdır.
Kardeşler arası rekabet, yarışma, karşılaştırma yaratma, adeta yarış atı yetiştirme yerine, onlar arası dayanışmayı, yardımlaşmayı, sevgiyi, dürüstçe duyguları paylaşmayı ama bunu yaparken birbirini yargılamamayı, kötü hissettirmemeyi, içtenliği, bu süreçte yaşananları dışarıda ulu orta anlatmamayı öğretmek, eşitlik sağlamak bu duyguları olumluya çevirmeye destek olabilir.
Duyguları anlamaya ve anladığını hissettirmeye yönelik güvenli, yargılamanın olmadığı iletişim empatik iletişimdir. Haftaya empatik iletişim nasıl kurulur…