Karga!..
23.Uluslararası Antrenör Gelişim Semineri’nde, 5 saat konuşmuş “Türkiye Futbol Her Şeyi” Fatih Bey. Neyse ki, 5 saati 2 güne bölüştürmeyi akıl etmiş. Hazırunun sağlığı açısından yani... Konuşmasını, seminere katılan teknik adamlardan Fuat Yaman, “Yaşlı kadınların altın günü tadındaydı. Eski anıları anlattı. Son durum vahim çünkü.” diye değerlendiriyor. Çekemediğindendir, kesin(!)
5 saatte neler denmez; o da saymış-dökmüş, atmış-tutmuş, asmış-kesmiş zaten. Futbolun bilgesi konuşmayacak da, Bacaksız Rasim mi konuşacak? Gerçi o da, Rasim tadında laflar etmiş, aba altından sopalar göstermiş...
“Bu seminere, mazeretsiz katılmayan antrenörlere lisans vermeyiz istersek” bile demiş. Yine tehdit; kimden öğreniyor bunları dersiniz? Tehdit edeceğine görevini yap be adam, kural öyleyse verme lisanslarını; eğer veriyorsan, görevini savsaklıyorsun veya kötüye kullanıyorsun demektir.
Laf görevden açılmışken... Geçen yıl sakatlık mazeretini inandırıcı bulmayıp, sonraki milli maçlar için aday kadroya çağırmayarak cezalandırdığı Hakan Çalhanoğlu, Alman Bild gazetesine, “Fatih Terim ile iletişim kurmayı denedim ancak kendisine ulaşamıyorum” açıklaması yaptı.
Bu Hakan ki, Almanların, kendi milli takımlarını tercih etmediği için üzüldükleri tek futbolcu. 20 yaşında bir yıldız adayı... Leverkusen’in 15 milyon Avro para sayıp aldığı, gözbebeği... Çocuk sana ulaşamıyormuş, böyle şey olabilir mi?
Bu Çalhanoğlu işini, baştan yüzüne gözüne bulaştırdın. Anlaşılıyor ki, temizleyemiyorsun da. Memleket meselesi oldu çıktı, Ömer Toprak-Hakan Çalhanoğlu /Gökhan Töre arasındaki tatsız olaylar. Zamanında doğru müdahaleyi yapmadığın için büyüyen konu, Almanya’nın bile gündemine oturdu.
Bunca yıl köpeksiz köyde değneksiz gezmiş Fatih’in kontratı kaç yıllık? 5+2=7 yuh, pardon yıl. Para içinde yüzüyor mu? Yüzüyor. Performansı berbat mı? Berbat. Arkası sağlam mı? Sağlam. Hesap soran var mı? Yok. Sırtında yumurta küfesi var mı? Yok. Başka da sorum yok!..
Yaklaşık 9 yıl başında kaldığı Milli Takım, 2006, 2010 hatta 2014’ü sayesinde ıskalamış, 1996’da ise gol bile atamadan sıfır çekerek dönmüştü. Yani, tek hatırı sayılır milli performansı 2008 Avrupa Şampiyonası. Kendisi dışında gelişen optimum koşullarda başardı ne başardıysa, 2000’deki Mustafa Denizli, 2002’deki Şenol Güneş gibi. Bu saptama yanlışsa, keramet sahibi olan kendisiyse, hodri meydan. Hadi yine yap, göster mucizeni bize... Niye yerlerde takımın, niye umutsuz vaka?
Seminerler, konferanslar, toplantılar, açılışlar... Kurullar, kurallar, krallar, imparatorlar... Sendika lafını duyunca kaçışan, gol atınca seccade niyetine çimlere yapışanlar... Banka hortumcusu olarak hüküm giyip, sonra Federasyon Kongresi’nin protokolünde ağırlanan eski yöneticiler...
Babadan torpilli aktörlerden, eşten torpilli aktris kocalarına kadar -ama illâ ki yandaş- yorumcular... “Hırsızım” diyen itirafçıyı kendilerine defalarca başkan seçen hakemler... Kulübü battıkça kendisi yükselen tahterevalli uzmanları... Onlar, şunlar, bunlar...
Yabancı-yerli oyuncu sayıları, altyapı, eğitim, yatırım lafları yine dolaşıma sokulmuşken, size geçen sezona dair birkaç gerçekleşmiş bütçe rakamı vereyim. Sayılar, durumu benden daha iyi anlatır.
2013-2014 Bütçe Dönemi’nde; “Altyapı, Eğitim ve Spor Yatırımları” faslından yapılan harcama, 9.041.971.-TL, toplam bütçe giderinin yüzde 3,1’i. “Milli Takımlar Giderleri” faslından yapılan harcamaysa, 49.523.322.-TL, toplam giderin yüzde 17,2’si. Üstelik milli takımlara Fatih’in maaşı tam yansımamış, ağırlığı çökmemişken.
Şimdi bunu becermiş federasyon, aç-susuz 7/24 çalışıp ürettikleri, yukarıdaki rakamları yok sayan, tam tersi masallarına inanmamızı bekliyor. Üstelik proje kılavuzlarını da tanıyoruz: Karga!