Karşı devrim kime karşı ? - (TAMAMI)
NABIZ
KARŞI DEVRİM KİME KARŞI?
Olup bitenlere tanı koymak için ille de 13 Haziranı beklemek yanlıştır.
Meydanlarda olup bitenlere bakarak karşı devrimin ayak seslerinin daha da belirgin hale geleceği ve bir zamanlar rahmetli Erbakan’ın “Kanlı mı olacak, kansız mı olacak”tan neyi murat ediyorsa, işte o işin 12 Haziran seçimlerinde AKP istediği sonucu alırsa, Erdoğan’ın artık batının bile korkulu rüyası haline gelen tutkularının ülkeyi hangi yola sürükleyeceği açıktır.
Önce ortalığı karıştırmak, devletin en güzide kurumlarını Allahın günü darbeyle uyanıp, darbeyle yatan TSK’lerini yıpratma kampanyasının sözcü ve yeni kurulacak düzeni alkışlamak için kurulan TARAF karıştı. Sonra Economist olumsuz bir yazıyla Türkiye’nin iyiye gitmediğini açıkladı. Nouvel Observatör ise, daha ileri giderek, Erdoğan’ın giderek “tek adam”laşmaya başladığını yazdı.
Överken uyarmak, ya da sakıncalı ilan etmek, batıdaki basın özgürlüğünden mi kaynaklanıyor, yoksa batı çıkarlarının hiç beklenmeyen gelişmeler karşısında almayı yeğlediği tavırdan mı ileri gelmekte, yakında o da anlaşılacak.
MANZARAYA BAKINCA
Eskiler, böyle durumları şöyle açıklarlar” Şekil kendisini gösteriyor!”
Seçim meydanlarındaki o haşin ve sakıncalı üslup, iyi gitmeyen ama iktidar tarafından iyiymiş gösterilen ekonomik durum, meydanlarda açıklanan kaynağı belirsiz, yavan vaatler! CHP milletvekili Onur Öymen’in yeni çıkan kitabındaki kuşkuları, partisinin tuttuğu yolun yanlışlığını bir özeleştiri biçiminde uzun ve tarihi bilgi ve belgelere dayalı anlatması da ilginç. Kitabın adı da anlamlı:”Demokrasiden Diktatörlüğe- İktidar uğruna Demokrasiyi feda edenler.(Remzi Kitapevi)
Değerli bir diplomatlık döneminden siyasete atılan ve CHP de Baykal’ın Genel Başkan Yardımcılığı görevini yapmış bulunan Öymen Ulusal Kurtuluş savaşını yaşamış Atatürkçü bir aileden geliyor. Yazıya “Karşı devrim kime karşı?”başlığını yadırgamış olamazsınız. Çünkü; eğer bir karşı devrim, hareket yeteneğini göstereceği bir alan bulmuş ve oyunu orada oynuyorsa, birilerinden yardım almıştır. Başka birilerinin de bazı gerçekleri açığa çıkarması ve tarihe not düşmesi gerekiyordu:
Demokrasi nedir?
İkinci Dünya savaşından önceki yıllarda bu en az sakıncalı, ileri yönetim biçimi olan Demokrasi nasıl dikta hevesleri yüzünden milyonlarca insan azap çekmiştir.
Oysa Öymen diyor ki:”21. Yüzyıla girildiğinde, dünyada yaşayan insanların yarısından azı demokratik veya kısmen demokratik sayılan ülkelerde yaşıyordu. Türkiye’nin geçmişinde özgürlükçü hareketler ancak Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde ortaya çıktı. Padişahın yetkilerini sınırlayan ilk girişimler kısa ömürlü oldu…. O dönemden çok partili rejime geçildikten sonra da demokrasi sık, sık engellerle karşılaştı. Bazen iktidarı bırakmak istemeyen liderler toplumu baskı altına almaya çalıştılar, bazen de askeri müdahaleler demokrasinin gelişimini engelledi. Demokrasi mi iktidar mı sorusuyla karşılaştıklarında bazı liderler iktidarı seçtiler”
Öymen eski yunandan bu yana demokrasiyi dikkatle irdeliyor, anlatıyor ve sonuca varıyor:”Türkiye dünyanın demokratik ülkeleri arasında henüz hak ettiği yeri alabilmiş değil..”
Gerisini kitaptan okumanızı salık veririm
Benim anlatmak istediğim aslında Öymen’in kitabından çok bu tür gerilemenin karşı devrimlerle nasıl gerçekleştirildiği. Emperyalizmin demokrasi adına kaç demokrasiyi kan ve gözyaşı deryasına boğduğu, yer altı ve yerüstü kaynaklarını, ele geçirmelerine yol açan nedenler. Toprak bütünlüğünün, devlet yapılarının nasıl yozlaştırılarak yeni moda renkli devrimlerle demokrasileri yalnız kendi çıkarları için kullandıkları. Eğitimden yargıya, sosyal haklardan, özgürlüklerden yoksun kılabilmelerine, hatta ordularını bile halklarının gözünden düşürdüklerinde kimlerden destek aldıkları..
İktidarları uğruna demokrasiyi yozlaştıranlar tek başlarına bu marifeti yapabilirler mi? Ülkelerinin toprak bütünlüğü üzerinde oynayabilirler, bir ülkenin tüm kazanımlarını demokrasi perdesi gerisinden yabancılara peşkeş çekebilirler mi?
Bu zor işte elbette yanlarında gene demokrasinin vazgeçilmez unsurları kabul edilen siyaset odaklarından yardım almaları gerekir.
Çağımızda bir ülkenin orduları dağıtılabiliyor, ya da ehlileştiriliyor. Hem de tek kurşun atmadan. Eğitim sistemleri çağdışı yapılabiliyor, Cumhuriyetin ayrılmaz unsurları Yargı siyasileştiriliyor, 90 yıllık benimsenmiş, yaşam biçimi olarak içselleşmiş devrim ilkeleri, hatta toprak bütünlüğü yok edilebiliyorsa bunun adını ne koyacağız?
Çağdaş demokrasi mi
Sayın Öymen’in Atatürk ve İsmet İnönü’nün, Ecevit’in Baykal’ın Sosyal Demokrat partisi diye siyasete girdiği CHP’nin yenileşme adına bölünmeyi getirecek bölgesel özerkliği, irtica’ı, hoşgörüyle karşılayan,Laikliği rejimin amentüsü yapan Atatürk’ü ağzına almayan dinin siyasette kullanılmasına karşı koymak yerine, laiklikten üstün tuttuğunu ilan eden, dahası kendi güvencesi olan Silahlı kuvvetlerini hasım gören ve yadsıyan, onu tahribe kalkışan liderleri demokrasinin neresine koyacağız?
Kuşkusuz ;”Demokrasi yerine iktidar” diyenlerin kategorisine olmasın. O halde bu bir karşı devrimdir ve sinirlilik ve karşılıklı kavga bir kayıkçı kavgasından öte anlam taşımaz.
kurtulaltug@aydinlikgazete.com