Kavanozdaki Yürek
Selçuk Ülger’i, kitaplarıma ilgi duyan bir okur olarak tanıdım önce, neden neden sonra öğrendim Kaynak Yayınlarından çıkan bir kitabı olduğunu.
Onun dostluğunu, insan sevgisiyle dolu yüreğinin sıcaklığını ben taa buralardan, Ankara’dan duyumsadım.
Çok yazarla kucaklaşmış Ülger, evinde ağırlamış. Kitabında da uzun uzun anlattığı gibi Fakir Baykurt’un apayrı bir yeri var onun yaşamında.
Şiirle başlamış yazmaya, ama Metin Demirtaş ona doğru yolu göstermiş. Birikiminin, yetisinin düzyazıya daha yakın olduğunu söylemiş.
Şiirlerini okuyunca onu pohpohlamak yerine, doğru yolu göstermiş, yazınsal yolculuğunu düzyazıya çevirmiş.
Kolay değil yazarlarla, şairlerle dostluk kurmak, kendini onlara sevdirmek, Fakir Baykurt gibi, Metin Demirtaş da onun yakın dostlarından olmuş.
1969 Kayseri doğumlu Selçuk Ülger. Kayseri’de başlayan öğrenimini, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde tamamlamış.
Malum, ülkede ekmek aslanın ağzında, Almanya’da taksicilikle sağlıyor şimdi geçimini.
İşi, durağı Frankfurt Havaalanında...
Bilgisiyle, kültürüyle, şiir sevgisiyle müşterilerini şaşırtan bir taksici...
Her milletten insan biniyor taksisine.
Zaten Metin Demirtaş da bu yüzden düzyazıya geçmesini istemiş; mesleği dünyanın her yerinden çok insan tanıma olanağı veriyor ona, çok insan da çok öykü demek değil mi?
Taksisine gene müşteri olarak binen Macar dostları Attila Josef’i bilen bu taksiciyi çok seviyorlar, onların davetiyle gittiği Budapeşte yolculuğu, Macar şairlerin dünyasına ve şiirlerine bir yolculuğa dönüşüyor.
Attila Josef, Petöfi derken, Selçuk Ülger Nâzım’ın Macaristan günlerini de araştırıp yazıyor. Bu büyük şairin ayak izleri de vardır Macaristan’da, “bir bahçeden bir bahçeye geçer gibi” şairimizin kendini çok rahat duyumsadığı, severek gittiği yerdir Macar toprakları.
Bazı şiirleri burada yazılmıştır. “Kavanozdaki Yürek” o şiirlerindendir.
Selçuk Ülger’in kitabını yer yer Aziz Nesin okur gibi okudum, yer yer de burnumun direğini sızlatan duygulu gözlemlerle karşılaştım. Selçuk Ülger erken yaşta yitirmiş annesini, anacığının serdiği sofra bezindeki kırıntıları bekleyen kuşlar da kaybolurlar annesi ölünce. Bu yüzden anneye değgin şiirler onu çok etkiler, Attila Josef’i de bu yüzden sever.
Selçuk Ülger’in kitabı Kavanozdaki Yürek’i okumanızı önerirken, Attila Josef’in çamaşırcı yoksul annesini anlattığı şu dizeleriyle bitirelim yazımızı: Bütün bir hafta aralıksız/Annemin görüntüsü
geçti gözlerimden/ Kolunda ağır çamaşır sepeti/Çatı katına tırmanırken...
Ve ben yaramaz delişmen çocuk/ Bağırır tepinirdim yerimde/ Bıraksın da koca sepeti/ Çatıya beni taşısın diye... Ağlamak için çok geç şimdi/ Annemi uçuşan kır saçlarıyla/Görüyorum
gökyüzü sonsuzluğunda/Göğün suyuna katarken çivitini...