Kavga bitti, o şimdi ‘Tutmayın beni’ diyor!
Kim mi o? Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ!Bir başka deyişle Türkiye Cumhuriyeti’nin “terör örgütü liderliği” suçlamasıyla cezaevine atılmış ilk ve tek Genel Kurmay Başkanı!Kumpas günlerinde emrindeki komutanlara sahip çıkamadı. Hepsinin uydurma belge ve sahte CD’lerle tek tek cezaevine konulmasına seyirci kaldı.Bunları bırakın; namusu gibi koruması ve gözetmesi gereken Genelkurmay’ın Kozmik Odası’nı bile sözde “Arınç’a suikast iddiası” gibi saçma sapan bir gerekçeyle kumpasçılara açtı! En gizli bilgilerin cemaatin eline geçmesine neden oldu.Sonunda kendisi de tutuklanıp cezaevine konuldu... Tüm bunlar olurken direnmedi, bağırmadı, isyan etmedi...Şimdi kumpas çökmüş; dava Yargıtay’da “sembolik” olarak görülüyor; beyefendi çıkmış, “savunma değil, taarruz” edebiyatı yapıyor.Neymiş; Yargıtay’daki ifadesi asla bir savunma değilmiş de Cumhuriyet düşmanlarına karşı bir taarruzmuş; falan!***Peki; neler söylemiş Başbuğ, en az 5 yıl geciken bu “taarruzu”nda?“TSK’ya komplo kuranların bulunup adil yargılanmalarını sağlamak benim sorumluluğumdur...”Günaaaaaydıııın paşam... Biraz geç kalmadınız mı bu sözleri söylemek için?Aynı cümleyi 5 yıl önce söyleyecektiniz ki TSK’ya kumpas kuranları biraz olsun ürkütecektiniz...***Devam edelim:“23 Temmuz 2010’da Balyoz gerekçesiyle 102 subay için yakalama kararı çıktı. Cumhurbaşkanı Gül’e gidip kararın uygulanmasına izin vermeyeceğimi söyledim.”İyi de sonuç ne oldu?Değil 102, 300’e yakın komutan tutuklandı! Neden verdiniz bu komutanları? Neden kumpası daha o gün çökertmediniz?***“Atatürk’ün ordusuna ihanet edildi.”Buna da günaydın!Ben sıradan bir gazeteci olarak bunu 2007’den beri söyleyip duruyorum; siz Genelkurmay Başkanı olarak bu gerçeği şimdi mi görüyorsunuz?***“Kumpası kuranlar ABD Başkanı Bush, Cemaat ve AKP’dir.”İşte; buna tamamen katılıyorum. Ancak kendisinin de büyük bir suçu var. O suçun adı, “görevi ihmal!”Şimdi, “her şey bittikten” sonra konuşması kolay!Atatürk’ün Genelkurmay Başkanı’na düşen sorumluluk; bugün anlattıklarını o günlerde görüp Türk Ordusu’nu canı pahasına korumak ve tek bir silah arkadaşını bile “vermemek”ti!O ise olup bitenleri çaresizlik içinde seyretti, en yakın silah arkadaşları içeri alınırken sustu. Bırakın “vermemeyi”, geride kalan mağdur komutan ailelerine bile sahip çıkmadı. Eşlerin, çocukların, anne-babaların tuttuğu Vardiya Bizde nöbetine görevdeyken değil, tahliye olduktan sonra gitti!Şimdi çıkmış; “kahraman”ı oynuyor, “taarruz” falan diyor...Hadi oradan!***Savaş bitti komutan... Ölüleri topla!Sırtını sıvazlayan birkaç şaşkına da asla kanma...Çünkü... Ordun yenildi ve tek sorumlusu sensin!
NOBEL!Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığı günleri anımsıyor musunuz?Haber bütün gazetelerde neredeyse birinci sayfanın tamamını kaplamıştı... Türkiye’nin 1,5 milyon Ermeni’yi ve 40 bin Kürt’ü öldürdüğünü iddia eden sözüm ona “Beyaz Türk” Pamuk, adeta “kahraman”laştırılmıştı.Bu kez Nobel Kimya Ödülü, Mardin Savur doğumlu bir Türk’e, Prof. Dr. Aziz Sancar’a verildi. Bizim gazete dahil dünkü gazetelere bakın; sanki Türkiye’ye her gün bir Nobel verildiğini sanırsınız! Bizim gazeteyi yapan arkadaşların elbette başka bir açıklaması vardır da diğer gazetelerin gerekçesi belli:Savur, Türkiye’yi kimseye gammazlamıyor... Aksine, ulaşılabilen bütün fotoğrafları, Mustafa Kemalli Türk Bayrağı önünde çekilmiş... Ayrıca telefonda kendisini, “Kürt müsünüz, Arap mı?” diye sıkıştıran BBC muhabirine hiddetlenecek ve “Türk’üm” diye yanıt verecek kadar Atatürk milliyetçisi...***İki gün sonra Nobel Ödül Komitesi’nin toplanıp, “Bu ödülü yanlışlıkla vermişiz, geri alıyoruz” dediğini duyarsanız; sakın şaşırmayın...Çünkü onlar, hainleri ve piyonları sever!
GÜNÜN SORUSUÜç hafta önce 3 lirayı geçen ve “4 liraya koşuyor” diye gaz verilen dolar, 2,90 liraya geriledi... Sorum basit: Doların önce yükselip sonra düşmesini, hangi siyasetçiler ve devlet adamları kendileri adına büyük bir vurguna çevirdi?
SÖZ SİZDE (156+137)Abdullah Gül’e söylemek istediklerinizi yazıp [email protected]’a gönderin, yayımlayayım. Bugün sıra Ankaralı okurum Varol Heybetli’de:“Abdullah Bey...Devlet vatandaşa soru sorar mı? Sorar... Vatandaş cevap vermezse, devlet de o vatandaşı alır içeri atar! Demokrasilerin diktatörlüklerden en önemli farkı; vatandaşın da devlete soru sorabilmesidir. Gerçek demokrasilerde devleti yönetenler, vatandaşların sorularına yanıt vermiyor ya da veremiyorsa; diğer devlet kurumları devreye girer ve o devlet adamından halk adına hesabı onlar sorar. Siz Mustafa Bey’in 1 yıldır sorduğu sorulara yanıt vermiyorsunuz. Bu durumda:Diktatör müsünüz yoksa devletin sizden asla hesap soramayacağını mı sanıyorsunuz?”
KEFEN! Cumhurbaşkanı geçenlerde “Her Müslüman cenaze yıkamayı bilmeli” dedi ya... Cumhurbaşkanı’nın himmetiyle zırhlı Mercedes’le dolaşan Diyanet İşleri Başkanı da yemeyip içmeyip “Cenaze Nasıl Kefenlenir?” konulu bir fetva yayınlattı.Bu fetvada, kefen olarak kullanılacak bezin, ölünün malvarlığına uygun olarak alınması gerektiği iddia edildi.Yani fakir çuvala... Zengin altın işlemeli ipek kumaşa!Sanki melekler, altın işlemeliyle gelen hırsıza, katile özel muamele yapacak!Bunlar kimi kandırıyor yahu?
GÜNÜN İSYANIAlbay Hasan Atilla Uğur, dün Yargıtay’da görülen temyiz duruşmasında Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün, teröristbaşı Öcalan’dan “tutuklanacaklar listesi” istediğini ve kendisinin de liste başı olduğunu iddia etmiş... İsyanım bugün “kaçak” olan Savcı Öz’e bir zamanlar zırhlı makam arabasını gönderen ve kendisini “o davaların savcısı” ilan eden kişiye:Bunu biliyor muydun? Biliyorsan eli kanlı teröristin ihbarıyla kahramanları kodese tıkmaktan utanmadın mı?