27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kayıt dışı düşünmek

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Hürriyet gazetesi yazıcılarından Taha Akyol hakkında olumlu bir düşüncem yoktur. Şimdiye kadar onunla ilgili epeyce yazı yazdım, ama anımsadığım kadarıyla hakkında tek bir olumlu cümlem olduğunu sanmıyorum. Varsa da fark etmez!

Bildiğim kadarıyla MHP kökenli ama Türkçü cenahtan değildi, daha çok Türk-İslam Sentezciydi; İslamcılar gibi “Tekbir!”cilerdendi.

Neyse!

Geçmişi kendisinin olsun. Şimdi liberalci. Liberal demokrat, liberal kapitalist, liberal laik, liberal Müslüman, (cumhuriyetçi ise) liberal cumhuriyetçi, her şeyin liberali, liberalin de liberali...

Gözü olanın gözü çıksın!

***

İşte bu liberalci Taha Akyol, 10 Nisan 2014 günü “Düşünmek...” adlı liberal filozofik bir yazı yayınlandı.

“İlahiyatçı Prof. İlhami Güler, laikliğin yeni bir türünü düşünmek gerektiğini söylüyor”muş.

Söyler söyler...

İlhami Güler, “Siyasette ‘dini değer, sembol ve kişilere aleni atıf yapılmamalıdır’ diye yazıyor”muş...

Yazar yazar...

Taha Akyol, asıl bombayı biraz sonra patlarıyor:

[“Din temelli siyasi mücadelelerin tarihte nelere yol açtığını hatırlatan Prof. Güler, son parti-cemaat kavgasının “bizi laikliğin yeni bir türünü kendi maslahatımız açısından tekrar düşünmeye zorunlu kıldığını” belirtiyor.

Daha önce de değerli yazar Sibel Eraslan, yine Star’da, parti-cemaat çatışmasını analiz eden makalesinde, “neredeyse laiklik işte bunun için gerekirmiş diyecek noktaya geldik” diye yazmıştı.”

Kin, nefret, şiddet

Hemen lehinde veya aleyhinde tavır almadan önce “Niye?” diye düşünmeliyiz. Niye “laikliğin yeni bir türü”, yani bana göre liberal bir laiklik lazım?... Ve niye siyasette din temelli siyasi kavgalardan sakınmak gerekir?

Evvela radikal ve baskıcı bir laikliğin nasıl toplumsal çalkantılara yol açtığını hem kendi tarihimizden hem Fransız tarihinden biliyoruz.

Dini söylemle siyaset yapılmasına gelince... Prof. Güler “tarih boyu toplumlara musallat olmuş dinden kaynaklanabilecek totalitarizm, fanatizm ve bağnazlıkları” hatırlatıyor. Din üzerinden siyasi kavga yapmanın, İslam’daki af, merhamet, sabır, hakkaniyet gibi değerleri unutturduğunu, “kin, nefret, şiddet, iftira, dogmatizm ve bağnazlıkları güçlendirdiğini” söylüyor.

Yaşanan da bu değil mi? Hiç “af, merhamet, sabır, hakkaniyet” değerlerini işitiyor muyuz?

Müzakere toplantıları olması gereken parti grupları bile öfke gösterilerine döndü”]

***

“Suret-i hak”tan görünen son derece kaypak bir yazı:

“bizi laikliğin yeni bir türünü kendi maslahatımız açısından tekrar düşünmeye zorunlu kıldığını...” ; “neredeyse laiklik işte bunun için gerekirmiş diyecek noktaya geldik...” cümlelerine göre laiklik sanki gerektiğinde İslamcılara koltuk değneği olmak için icat edilmiş.

Adamın biri adamın birine “Elini ver de şu domuzun kıçını temizleyeyim” demiş. Öteki adam da “Senin elin yok mu?” demiş. Bunun üzerine başkasının elini isteyen açıkgöz “Benim elim kirlenir” diye cevap vermiş.

O hesap! Kendi pisliğinizi kendiniz temizleyin arkadaş! Pis işlerinize laikleri ve laikliği karıştırmayın!

***

Arap dünyasını, dil ve kültürünü çok iyi bildiği için laikliğin değerini çok iyi bilen Hüsnü Mahalli 14.4.2014 tarihli Yurt gazetesinde “Utanan var mı?” başlıklı bir yazı yayımladı. Bu yazıyı biz de dün (30.4.2914) okuduk. Hiperliberal Taha Akyol bu yazıyı okudu mu acaba?

Necat El-Nahari Yemen kökenli bir Yahudi kadın. 1981’de Yemen’de doğmuş, 1993’te İsrail’e göç etmiş. Yemenli ve genel olarak Arap Yahudilerine yönelik ırkçı davranışlarına tepki olarak İsrail’i terk ederek üniversite eğitimi için Kahire’ye gitmiş. Üniversiteyi bitirip genç bir mimar olarak 2004’te İsrail’e dönmüş. Üç yıl orada kalan Necat 2007’de merkezi Beyrut olan uluslararası bir şirkette çalışmaya başlamış. Ama tüm bu süre için İsrail’de egemen olan Siyonist ideolojiye karşı etkin mücadele etmiş. Sosyal medya üzerinden bu çabasına devam eden Necat bu aralar Arap Facebook ve Twitter’ında çok konuşuluyormuş.

Neden mi?

Yanıtını Necat’tan okuyalım: “Bu aralar birçok arkadaşım Yahudilikten vazgeçip Müslüman olmamı istiyor.”

***

Necat Al-Nahari, Müslüman arkadaşlarına can alıcı sorular soruyor: Müslüman olayım ama hangi Müslüman? Kimse kimsenin Müslümanlığını beğenmiyor. Bu yüzden birbirlerinin gözünü oyuyor, kellesini kesiyor, iç savaşa giriyor, emperyalizme ve kapitalizme uşaklık ediyor. İslam cennetine gitmek için dindaşı Müslümanı öldürüyor.

***

Suret-i haktan görünen ama bu illetten kurtulmayı başaramayan Taha Akyol araya mutlaka bir kılçık atacak, nifak topumu ekecek:

“Hemen lehinde veya aleyhinde tavır almadan önce ‘Niye?’ diye düşünmeliyiz. Niye ‘laikliğin yeni bir türü’, yani bana göre liberal bir laiklik lazım?... Ve niye siyasette din temelli siyasi kavgalardan sakınmak gerekir?

Evvela radikal ve baskıcı bir laikliğin nasıl toplumsal çalkantılara yol açtığını hem kendi tarihimizden hem Fransız tarihinden biliyoruz” buyuruyor.

Fransız laikliğinin 1789 Devrimi’nden sonra kısa bir süre içine düştüğü aşırılığı (yani din karşıtlığını) bir yana bırakalım, Türkiye Cumhuriyeti’nin laikliği ne zaman din düşmanı, İslam düşmanı oldu Allah aşkına? İmam-Hatipleri, İlahiyat Fakültelerini, Yüksek İslam Enstitüleri’ni kim açtı acaba? Emeğinin karşılığını şınık, teneke ölçüsü arpa ve buğdayla alan imamları kim devlet memuru yapıp maaşa bağladı acaba?

***

Genç Cumhuriyet, din olarak İslamla, Müslümanla değil, II. Abdülhamid, Şeyh Said, İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Esad Efendi (Menemen), Said Nursi ve Necip Fazıl gibi din simsarlarıyla uğraşmıştır. Cumhuriyet eğer bazı Müslümanlara zulüm etmişse adını saydığım türden din bezirgaânlarına etmiştir.

Gerisi yalandır! Ama ne yazık ki bu yalanı üretenler arasında Taha Akyol da vardır.

Taha Akyol şu gerçeği kabul etmeden ıslah olamaz: Dindarların çıkarlarına uygun laiklik olmayacağı için laikliğin yeni türü olarak ılımlı laiklik de olamaz. Laiklik, Müslümanlar arasında çıkan kavgayı ayırmakla görevli zaptiye değildir. Müslümanlar, laik devlet düzenine saygı gösterirlerse kendi aralarında hırlaşmazlar. Çünkü laik düzende egemenlik laikliğindir.

Bilinmesi ve uyulması gereken ilk kural bu. Bu kural kimsenin hatırına eğilip-bükülmez. Taha Akyol’un katı laiklik dediği de bu olmalı.