Kayyım değil görevlendirme
Basın yayın organları “28 belediyeye kayyım atandı” haberleri veriyorlar. PKK ve FETÖ için iş gördüğü belirlenmiş belediyelerde İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirmeler yapılması kastediliyor.
Aslında doğru sözcük kayyum değil, kayyım.Yanlış o kadar yaygın ki, Google taramasına kayyım yazdığınızda size “kayyuma bakıyorum”uyarısı geliyor.
Etimolojik sözlüklere göre her ikisi de Arapçadan gelen sözcüklerin “u”lusu sonsuz, kalıcı, Allah’ın sıfatlarından biri anlamına gelirken, “ı”lısı “bekçi, bir şeyi vekaleten yöneten” anlamına geliyor. Bizim sözcük “ı”lı olan.
*
Kayyım, adli yargının ve özellikle de medeni hukukun kurumu. Bu anlamda artık sözcük değil, bir terim. Bir işin görülmesi, bir malın yönetilmesi için sulh mahkemesince atanan kişi anlamına geliyor. Bir kimseye ya da heyete “kayyım” yetkisi, sulh hukuk mahkemesindeki yargıçlar tarafından veriliyor. Sulh hukuk, idari değil adli yargı mahkemesi. Mahkeme bu tür işlerin yürütülmesi için illerde defterdarlar, ilçelerde mal müdürlerinden yararlanıyor.
Belediye ise, malum, şirket ya da gerçek kişi değil, bir kamu kurumu. Kişiler gibi miras ilişkileri de yok, şirketler gibi iflas hakkı da. Söz konusu görevlendirmeler sulh hukuk mahkemelerince değil, doğrudan “idare” içinden İçişleri Bakanlığı ve valiliklerce gerçekleştirildi.
Kısacası, görevlendirmeler piyasa işine değil devlet işine bakmak üzere yapıldığına göre, bunlara “kayyım”demek doğru değil.
*
İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı işlem “görevlendirme”.
Genel kural olarak, bir belediye görevden uzaklaştırılmışsa, belediye meclisi bunun yerine kendi içinden birini seçerek görevlendirir. Bu eskiden beri böyle. Şimdiye kadar açık biçimde düzenlenmemiş olan nokta, suçun terörle ilişkisi olması durumunda idarenin nasıl davranacağı konusuydu. Dolayısıyla genel kural, bu tür suçlar için de geçerli sayılıyordu.
Geçtiğimiz ay bu eksik giderildi. Belediye yöneticisine atılı suç eğer “terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık” ise, bu durumdayeni görevlendirme yetkisi o belediyenin meclisine değil, doğrudan İçişleri Bakanlığına ve valiliklere verildi. Bu düzenleme, Belediye Kanununa 15 Ağustos 2016 tarihli OHAL/674 Kararnamesiyle getirildi ve ilk olarak 28 belediye için uygulandı. Görevlendirmelerin tümü, halihazırda vali yardımcısıya da kaymakam olarak çalışan mülki idare amirleri arasından yapıldı.
*
Kayyım, miras - icra - iflas gibi işlemleri olan özel şirketler ve kişiler dünyasının kurumu. Devlet ise ya hiyerarşi ve yetki devriyle işleyen bir sistem. Belediyeler de bu sistemin içinde. Özellikleri, KİT’ler gibi kendi tüzelkişiliklerine sahip olmaları. O nedenle İçişleri Bakanlığının yaptığı işlem atama da değil görevlendirme.
28 belediyeye yapılan görevlendirmeler, anayasadaki ‘idari vesayet kurumu’ çerçevesinde olan, yasal olarak uygun bir işlem.
CHP yönetiminin “bu işi OHAL kararnamesiyle yapamazsınız, yasayla yapmalısınız”biçimindeki itirazı samimi değil. Çünkü AKP’nin bu öneriyi getirdiğini, kendilerinin karşı çıktıklarını, AKP’nin önerisini geri çektiğini, sonra bunu kararnameyle yaptığını kendileri söylüyor. Doğru tavır, meclise getirilen öneri üzerinde çalışmak ve belediyeleri kendi amaçları için kullanan yıkım aktörlerine karşı topyekun mücadele verildiğini göstermek olurdu.
*
Doldurulması gereken boşluklardan daha önemlisi dönülmesi gereken yanlışlar. Örneğin hizmetlerin gördürülmesi adı altında yapılan taşeronlaştırma uygulamaları. Örneğin büyükşehirleri tüm ilin belediyesi haline getiren ‘bütünşehircilik’. Örneğin liberallik perdesi altında ‘küçük devlet’, demokratlık görüntüsüyle ‘ademi merkeziyet’, egemenlik hakkını Amerikan PKK ile Fetullah kuvvetlerine devredip dağıtacak etnikçi ‘eşit vatandaşlık’ siyasetleri. ‘Görevlendirmeler’in nihai başarısı, bu yanlışlardan dönmeye bağlı.
*
*Bugün 14 Eylül. Bergama’nın düşman işgalinden kurtuluş yıldönümü, kutlu olsun.