23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kazakistan’daki kalkışma ve KYG’ye sabotaj

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Kazakistan’da yılbaşından hemen sonra başlayan ve büyük ölçüde bastırılan turuncu kalkışma girişiminin perde arkasındaki gelişmeleri, Atlantik ve Avrasya arasındaki mücadelede Kazakistan’da kullanılan araçları doğru saptamak önemli. Çünkü bu hem Kazakistan, hem diğer Orta Asya Cumhuriyetleri hem de bu ülkelerin müttefik olduğu ve Atlantik’in ikili kuşatma uyguladığı Rusya ve Çin’in bundan sonraki Atlantik ataklarını önlemek için büyük önem taşıyor.

SELEFİLİK VE TERÖR SALDIRILARI

Kazak makamlarının açıklamalarında ülke dışından 20 bine yakın kişinin bu olaylarda etkin konumlarda yer aldığı belirtildi. İlk başta bu rakam çok abartılı gelebilir. Ancak şu gerçeği unutmayalım: Zaten birden fazla etnik grubun bir arada yaşadığı bir ülkeden söz ediyoruz. Üstelik komşu devletler dahil bölgede geçerli dil Rusça. O nedenle çeşitli gerekçelerle Kazakistan’a gelen yabancı unsurların nüfusun arasına kolaylıkla karışması mümkün.

Peki kim bunlar?

Bunun için geçmişteki terör yapılanmasını biraz deşmek gerekiyor. Orta Asya’da terör yapılanmaları için uygun zemin, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıktı. Bağımsızlıklarına kavuşan ülkelerin yeraltı zenginliklerine üşüşen ABD ve Batı’nın dev enerji/maden şirketlerinin yanı sıra Suudi sermayesi de bölgeye akın etti. Washington için, ABD’nin müttefiki Suudilerin yaydığı Vahabi/Selefi akımın camiler, türbeler, vakıflar üzerinden kurduğu hücreler daha sonraki yıllarda elverişli araçlar olarak kullanışlı aletler olacaktı. Aynı zamanda CIA, bu ağlar aracılığıyla ulaştığı binlerce Orta Asyalı Türk asıllıyı Afganistan’daki terör kamplarında eğitip, Orta Asya Cumhuriyetleri’nin yanı sıra Rusya içlerindeki Müslüman kökenli halkların yaşadığı bölgelere, Çin’in Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’ne yönelik saldırılarda kullandı.

2011 yılı sonunda Cund al-Hilafet (Hilafet Ordusu) adını kullanan bir örgüt tarafından düzenlenen, Kazakistan tarihinin ilk terör saldırılarında Atırav, Taraz ve Almatı'daki hükümet binaları ve personeli hedef alınmıştı. Kazakistan’da Atırav (2011), Aktöbe (2012) ve Almatı'daki (2016) terörist saldırıları bu hücrelerin marifetiydi.

SURİYE’DEKİ IŞİD VE EL KAİDE BAĞLANTILI GRUPLARIN ROLÜ

ABD’nin Orta Asya ülkelerindeki istikrarsızlaştırma operasyonunda 2011 sonrası yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Suriye’ye yönelik yıkım operasyonunda CIA’nın rol dağıttığı IŞİD ve El Kaide bağlantılı gruplar içindeki yabancılar arasında Çin ve Rusya vatandaşı Müslüman kökenli unsurlar ağırlıklı bir sayıya sahip. Kafkasya İslam Emirliği, Doğu Türkistan İslam Hareketi (Türkistan İslam Partisi) gibi örgütler, Suriye’de savaş tecrübeleri edindi. CIA, 2011’den itibaren Irak ve Suriye’deki IŞİD ve El Kaide bağlantılı gruplar içindeki bu teröristleri Kafkasya’dan Çin’e kadar olan bölgede terör eylemlerinde görevlendirdi.

HEDEF KYG’YE SABOTAJ

Washington’un Kazakistan’daki kalkışma girişimi, güncel planda ABD’nin orta ve uzun vadede kendi hegemonyasına karşı stratejik tehdit olarak değerlendirdiği Kuşak ve Yol Girişimi’ni (KYG) sabote etmeyi amaçlıyor. Kazakistan, KYG’nin Batı’ya açılan kapısı. Çin’in Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nin Kazakistan sınırında yer alan Horgoz, dünyanın en büyük kara limanı. Çin’den gelen malların Batı Asya ve Avrupa’ya ulaşımında (aynı şekilde Çin’e ulaşacak malların) en önemli aktarım merkezi burada yer alıyor. Rusya da Orta Asya Cumhuriyetleri ile birlikte KYG’nin ortağı.

KYG, uluslararası ilişkilerde dayanışma ve ortaklık, birlikte kalkınma ve paylaşarak gelişme temelinde emperyalist dayatmalara ve hegemonyacılığa karşı yeni bir uluslararası ilişkiler modeli geliştiriyor. KYG’nin sunduğu bu fırsatlar, şimdiden Atlantikçi hegemonyayı sınırlayan başarılar kazanmaya başladı.

ABD’NİN ATAKLARINI SONUÇSUZ KILMAK İÇİN

Geçen yıllar içinde Rusya ve Çin arasında ihtilaflar yaratarak, birini diğerine karşı kullanmayı amaçlayan ABD bu çabasında başarısız oldu. Şimdi ise Orta Asya bölgesinde istikrarsızlığı kalıcı hale getirerek, KYG’nin genişlemesini sınırlamaya çalışıyor.

Gelişmeler, bu bağlamda Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Türkiye, Orta Koridor projesiyle KYG’yi birleştirme konusunda Çin ile mutabakat sağlamıştır. Bu konudaki çalışmalar, önümüzdeki dönemde hızlanacak. Kazakistan’daki olayların hemen ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Çin’i ziyaret etmesi son derece önemli.

2 Ocak'ta Kazakistan'da başlayan renkli devrim girişimi, bölge ülkelerinin azimli ve kararlı duruşuyla büyük ölçüde bastırıldı. Türkiye, Rusya, Çin, Orta Asya Cumhuriyetleri, olaylara doğrudan müdahil olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Teşkilatı, Şanghay İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı ile birlikte ortak tavır alarak bu saldırıyı püskürttüler.

Ancak, ABD’nin önümüzdeki dönemde de bölgeyi istikrarsızlaştırma girişimlerini sürdüreceği gözükmektedir. ABD’nin bu çabalarını sonuçsuz kılmak için Avrasya cephesinin, Atlantik ile Avrasya arasındaki mücadelenin yoğunlaştığı Batı Asya ve Doğu Avrupa’dan başlayarak tavırlarını ortaklaştırması zorunludur.