Kenevir
2018 yılında yaşadığımız ekonomik krizin en sıcak günlerinde birdenbire yazılı basınımızın hammaddesi olan gazete kâğıdının sadece ithal edildiği, yurt içinde üretimi olmadığı için kur artışları nedeniyle fiyatının çok fazla arttığı, aynı zamanda bulunamadığını duyuldu. Gazetemiz Aydınlık da bu fiyat artışları nedeniyle bir süre kısıtlı miktarlarda basılabildi. Hâlbuki Türkiye kâğıdını 1934 yılından bu yana kendi üretiyordu. SEKA kâğıt ihtiyacımızın neredeyse tamamını karşılıyordu. Ancak neoliberal rüzgâr her şeyi olduğu gibi onu da yerle yeksan etti. SEKA’nın günahı bir kamu kuruluşu olması idi. Özelleştirme ile SEKA’yı satın alanlar da kâğıt üretimine devam etmediler. SEKA’nın sahip olduğu arsalar daha değerliydi.
Kâğıt sorunu konuşulurken sadece kâğıt üretiminin yeterli olmayacağı, aynı zamanda kâğıdın hammaddesi olan selülozun da yurt içinde üretiminin şart olduğu konuşuldu.
REKABETTE SIKINTI VAR
Türkiye Kâğıt ve Kâğıt Ürünleri Sanayi Meclisi Başkanı Erdal Sükan, Türkiye’de endüstriyel ormanların üretimi, kesimi, dikimi ve fabrikaya getirilmesi süreçlerinin maliyetinin yurt dışıyla rekabet edemeyecek kadar yüksek olduğunu aktararak, metreküp başına maliyetin yurt dışında 50 dolar iken, Türkiye’de 150 doları bulduğunu bildirdi.
Sükan, selüloz üretimi için gereken ağaç türlerinin üretimi için ülke ikliminin uygun olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: "Kâğıt sektörü için gereken ağaçlar, 12 yılda istenen noktaya geliyor. 12 sene sonra ağaçlar kesilirken, o sırada yeni ağaçların da tekrar dikilerek bir çevrim yaratılması lazım. Ancak bu yapılırsa kâğıt ham maddesi sorunumuz ortadan kalkar. Ancak bunu özel sektörden beklemem mümkün değil. OGM’nin endüstriyel orman yerlerini belirlemesi gerekiyor. Kurulacak fabrikaların kapasitesine göre de ekim yapılması lazım..." 14.09.2018/Hürriyet
Bugün niyetlensek 12 yıl sonra ilk selülozumuzu elde edeceğiz. Sanki yapmayalım der gibi.
Bunlar kamuoyunda tartışılırken selüloz üretiminde kaynak olabilecek başka bir bitkinin adı geçti. Yazımın konusu olan "KENEVİR".
HİÇBİR ZAMAN YASAK OLMADI
Kenevir bizim için uyuşturucu anlamına geliyor. Bir de ip-halat yapılabilir diye genel olarak biliyoruz. Ancak bu kenevir öyle bir bitkiymiş ki; "10 parmağında 10 marifet" her derde deva.
1930’lu yıllarda ABD’nin yasaklamasının ardından bütün dünyada ekimi yasaklanmış. Yurdumuzda kenevir ekimi hiçbir zaman yasaklanmamış, ama yasak algısı oluşturulmuş. İlk güncel yasa 1990 yılında çıkmış, daha sonra yasa 2016 yılında güncellenmiş ve 19 ilimizde kontrollü olarak ekim yapılması sağlanmış.
Gelelim özelliklerine: Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir ve dört dönüm ağaca eş kâğıt üretilebilir. Dört ayda yetişme kabiliyeti olan kenevir, çok iyi bir radyasyon temizleyicidir.
Her türlü iklimde yetişme özelliğine sahip bitki çok az suya ihtiyaç duyarken bir yandan da kendisini böceklerden koruyabildiği için tarım ilacına da ihtiyaç duymuyor. Kenevir, AİDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini azaltma; romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk, psikoloji, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalıkta kullanılmaktadır. Üretimi soyadan daha ucuz olan bitkinin tohumunun protein değeri çok yüksektir. Plastik ürünlerin tamamı, kenevirden üretilebilir ve kenevir plastiğinin doğaya dönüşmesi oldukça kolaydır. Bina yalıtımından sabun ve kozmetik ürün gibi geniş bir kullanım yelpazesi bulunur.
TÜM İLLERDE KONTROLLÜ EKİM
Ayrıca Türkiye’de bundan üç yıl önce "Kendir Enstitüsü" kurulmuş. Erdem Ulaş enstitünün başkanı, aynı zamanda "Mucize Bitki Kenevir" kitabının da yazarı. Kenevir ekiminin 19 ilimizde değil, tüm illerimizde kontrollü olarak yapılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca biodizel üretimi de yapılabildiği için Türkiye’nin petrol ve enerji bağımlılığından önemli oranda kurtulabileceğini belirtiyor. Sn. Ulaş’ın kenevir hakkında söyledikleri o kadar çok ki burada yazmamıza olanak yok. Ancak son bir bilgi, İsrail, seralarda kenevir yetiştirerek yılda 4-5 kez ürün almaya başlamış.
Gazete kâğıdı ile başladık, nerelere geldik. Gördük ki eğer İRADE olursa Türkiye’nin sorunları çözümsüz değil.
İşte bunun için ÜRETİM DEVRİMİ KURULTAYLARI yaşamsal önemde.