02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kepazelik -(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Geçen günkü gazetelerde anne sütü bankası kurulacağına dair haberler vardı.

Dünyanın en iyi besin maddesinin anne sütü olduğu bilinen bir gerçek. Bunun bankasının kurulması da çok da faydalı olabilir.

Ancak, süt bankasından alınan veya “süt anneden” emilen sütle beslenen çocuk ile, o sütün alındığı anne arasında, doktorların söylediği kadarı ile bir genetik bağ oluşmuyor

Bu nedenle tıbben bir sakınca yaratmayan bir konu hakkında mevzuat düzenlemesi yapılırken laik bir ülkede, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan “fetva” istenmesi düşünülemez.

Diyanet İşleri Başkanlığı da “süt bankası uygulamasına” prensip olarak bir sakıncası olmamasına rağmen, İslam dinin “süt akrabalılığının getireceği evlilik yasaklarının ihlal edilmemesi için her türlü tedbirin alınması ve bu tedbirlerinin hassasiyetle uygulanması, şartıyla onay vermiş.

Bütün dünya hukuklarında hem insan neslinin sağlığı ve hem de ahlaki nedenlerle “Evlenme engelleri” getirilmiştir.

Ancak AKP’ye yakışır

Bizim Medeni Kanunumuz da 129. Maddesinin 1. Fıkrası’nda da “üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında;amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,” evlenme yasağı getirilmiştir.

Bu yasak hem ahlaki nedenlerle ve hem de insan neslinin sağlığı korumak için getirilmiştir.

Bu sayılan engeller arasında “süt anneliği süt kardeşliği sayılmamıştır” demek ki, aynı verici annenin sütünü içmek bir genetik benzerlik yaratmamaktadır.

Eğer genetik, yani insan neslinin sağlığı için ve toplumun ahlak anlayışı açısından sorun yaratsaydı Medeni Kanun insanlık tarihi kadar eski olan bu “süt akrabalığını” da evlenme engelleri içinde sayardı.

Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana evlenme engeli sayılmayan bir konu, birilerinin aklına yeni gelmiş olacak ki, “fetva alınma” zorunluluğu meydana çıkmış.

Aslında bu durum Tayyip Erdoğan hükümetine yakışıyor.

Tayyip Erdoğan deyimliydi? Yargıya “Sen bu konuda karar veremezsin ulemadan fetva al” diyen.

İslam dinince getirilmiş bu yasağa uymak din ve vicdan özgürlüğü açısından bireysel bir haktır. İslam dini kurallarını benimsemiş kişiler elbette “süt anneliği, süt kardeşliği” ile evlenme yasağının bir din kuralı olup olmadığını öğrenip ona göre davranabilirler.

Süt akrabalığı laiklik ilkesiyle bağdaşmaz

Ama laik bir ülkede kamuya ait bir müessese kurularken, bunun çalışma esaslarını din kurallarına dayandırmak düşünülmez dahi.

Çünkü laiklik Emre Kongar Hoca’nın tarifiyle “... bir dizi hiyerarşik değerlerden, insana ne yapması ya da ne yapmaması gerektiğini emreden kurallardan değil, tek bir ilkeden oluşur: Devletin insanlara inançları konusunda baskı yapmaması ve başkalarının baskı yapmasını da önlemesi ilkesidir bu.”

Herhangi bir vatandaş, “süt anneliği” konusu dahil yaşamını ilgilendiren konularda Diyanet İşler Başkanlığı’na başvurarak, İslam dini konusunda kafasındaki soru işareti yaratan hususlarda, dinin ne gibi hükümler getirdiğini sorup, ona göre davranabilir.

Bu onun din ve vicdan özgürlüğünden doğan en tabii hakkıdır.

Ama bu konu, yani “süt akrabalılığı” konusunun insanın nüfus kaydına yazılması laik bir ülkede hukuken düşünülemez.

İnsanlık nüfus belgelerinden, din ve mezhep hanelerinin çıkartılmasını tartışırken, bir de bu konun nüfus kayıtlarında yer alması, bir zorunluluktan değil, laikliğin içini boşaltmak arzusundan kaynaklanmaktadır..

Bu süt anneliği ve süt kardeşliğinin nüfus kaydına alınması, diğer dinler mensuplarıyla, hiç bir dini benimsemeyen insanlara, İslam dini inancının devlet aracılığı ile empoze edilmesidir.

Bu anayasanın laiklik ilkesiyle bağdaşmaz.

Dikkat edin, bu laikliğin içini boşaltma manevrası yine “cambaza bak” açık gözlüğü ile toplumun dikkatlerinin bebek katilinin açıklamalarına odaklandığı bir dönemde, sessiz, sedasız kotarılıyor.

Anayasanın laiklik ilkesinin içi boşaltılmak üzere laikliğin arkasından dolanılıyormuş, kimin umurunda, ses çıkartmasınlar ki, malum çevreler sırtlarını sıvazlasın ve “şimdi hem demokrat ve hem de ilerici oldunuz” desinler.

Aslında durum laik bir devlet açısından tam bir kepazelik.