Kıbrıs'ta kapsamlı deniz üssü
Nerelerden nerelere geldik... Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 1955 yılında bakın ne demiş: "Kıbrıs'ın Türkiye için stratejik önemi vardır. Savaşta Türkiye ancak güney limanları yolu ile beslenebilir. Kıbrıs adasına hâkim olacak kuvvet aynı zamanda Ege denizinde adalara da sahip olursa, Türkiye gerçek bir kuşatma altına girer. Hiçbir ülke tüm güvenliğinin dost dahi olsa başka bir devlete dayanmasına razı olamaz!"
Günümüzdeki yöneticilerin Kıbrıs konusundaki demeçlerini yakından takip ediyorum. Hiçbirinde, maalesef bu jeopolitik ve stratejik gerçekliği göremedim. Ciddi bir düşüş var! "Biz iyi niyetliyiz!" gibi kendine güveni olmayan, kararsız ve karmaşık görüşler gündemi işgal ediyor ve düşmanlarımıza cesaret veriyor... Yeni Şafak'ta yer alan haber gerçekten özel bir ilgiyi hakediyor: "Türk Deniz Kuvvetleri büyük bir deniz üssünün tesis edilmesi için Dışişleri Bakanlığına başvurdu!"
DENİZCİ VİZYONU
Türk Deniz Kuvvetlerinin Kıbrıs'ta bir deniz üssü kurulması için Dışişlerine başvuru yapması son kerte önemli, gerçekçi ve değerli bir girişimdir. Geleceği okumak ve buna göre şimdiden tedbir almak anlamına gelmektedir. ABD'den Çin'e kadar bütün dünyanın Doğu Akdeniz'de söz sahibi olmak için çeşitli yöntemlere başvurduğu bir dönemde, rekabetin içinde etkin bir aktör olmanın gereğidir. Ana vatan ve yavru vatanı savunma azim ve kararlılığının bir tezahürüdür. Askeri olarak baktığımızda, böyle bir üssün kurulması aynı zamanda KKTC'yi korumak ve kollamak, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarımızın korunması için bir harekât ihtiyacıdır.
TEHDİT ALGISI?
Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'de uluslararası hukuka aykırı ve ülkemize karşı düşmanca girişimlerin şaha kalktığı bir dönemde böyle bir girişim Türkiye için bir hak ve zorunluluktur. Çünkü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Yunanistan arasındaki "Ortak Savunma Doktrini" gereğince müşterek bir savunma planı vardır. Bu kapsamda ortak tatbikatlar yapılmaktadır. GKRY, Fransa'ya adada üs vermiştir. İsrail'in de adada üslenmesi için temaslar devam etmektedir.
Ayrıca ABD Genelkurmay Başkanı, Kıbrıs'ta Amerikan üssü tesis etmek için resmi temaslarda bulunmaktadır. Bu temaslarında BM'nin tarafsız (!) Kıbrıs Özel Temsilcisi Jane Holl Lute de yanındadır. İngiltere'nin adada Dikelya ve Agratur adlı iki egemen üssü vardır. Yabancı petrol şirketleri Türkiye ve özellikle KKTC'nin muhtemel ekonomik deniz bölgelerinde (MEB) hidrokarbon kaynakları aramaktadır.
Tüm bu gelişmeler yetmezmiş gibi, GKRY, Yunanistan, İsrail ve ABD hem adada hem de Doğu Akdeniz'de, Türkiye'yi hedef alan ortak askeri tatbikatlar icra etmektedir. Maalesef, giderek ABD ve İsrail'e yaklaşan Mısır da küçük çıkarları için bu ülkelerin askeri ve diplomatik çabalarına destek vermektedir.
HAREKÂT İHTİYACI!
Bu koşullar altında gerektiğinde Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerinin takviye edilmesi ve lojistik faaliyetlerinin daha etkin bir şekilde sürdürülmesi için Kıbrıs'ta bir deniz üssüne ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle bir üs Türk Deniz Kuvvetlerinin Doğu Akdeniz'deki harekât etkinliğini de artıracak, donanmamızı bu denizdeki enerji denkleminin bir parçası haline getirecektir. Donanmamız olası bir kriz ve çatışma durumunda avantajlı bir konum elde edecek, Türkiye ve KKTC'nin Mavi Vatanı'na tecavüz etmek isteyenleri caydıracak bir konuşlanma içinde olacaktır. Böyle bir gelişme Türkiye ve KKTC'nin Doğu Akdeniz'deki başta Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) olmak üzere hak ve menfaatlerinin korunması için de durum üstünlüğü yaratacaktır.
Her şeyden önemlisi, böyle bir üssün tesis edilmesi Türkiye'nin KKTC'yi koruma ve kollama kararlılığının emsalsiz bir göstergesi olacaktır. Ayrıca, KKTC'de teslimiyetçi çizgide müzakereleri sürdürmek isteyenlere de ciddi bir mesaj verilecektir. Türkiye ile KKTC arasındaki deniz sahası Türkiye için hayati yaşam alanıdır. Coğrafi avantaj da kullanılarak bu sahadaki en etkin askeri güç Türk donanması olmalıdır. Türk Deniz Kuvvetlerinin teklifi makul, mantıklı ve gerçekçidir. Umarım, Dışişleri Bakanlığı'nın koridorlarında bu teklif kaybolmaz!