Kıbrıs’ta yeni devlet mi kuruluyor?
Devlet Bahçeli, MHP grup toplantısındaki konuşmasında 3 Kasım’da toplanacak Türk Devletleri Teşkilatı zirvesini işaret ederek “Artık KKTC demeye gerek yok Kıbrıs Devleti demek gerek” dedi. Bizler bu sözü ayakta alkışladık ve tekrar ettik: Kıbrıs Devleti
Bir kısım sözde milliyetçi de aklı sıra bize ayar vermeye kalktı. Hadi bize ayar vermeye kalkmalarını anlıyorum da Milliyetçi Hareket Partisinin liderine “milliyetçilik” dersi vermeleri gerçekten akla ziyan!
Konu şu: “Devletin adından Türk ifadesi niye çıkarılıyormuş, söylenecekse Kıbrıs Türk Devleti demek lazımmış!” Sosyal medyada mebzul miktarda kara cahil olduğu için hemen arkalarında bir ordu türemiş, Cendere’nin gebeş kurbağaları gibi viyaklamaya başladılar…
Cahilleri bir yana bırakalım, kötü niyetli Amerikan milliyetçilerine bakalım. Bunların konunun esasını bilmeme ihtimalleri olabilir mi? Olamaz, asıl niyetleri başka.
KKTC’nin tanınma yoluna girdiğini tüm dünya görüyor. Emperyalizm Kıbrıs Türk’ünü esir etmek için her tür dümeni denedi. KKTC’yi tanıma ihtimali en yüksek iki devlet Pakistan ve Azerbaycan’dı. Birini darbelerle hizaya getirdiler, diğerini Karabağ’daki uyduruk Ermeni devletini tanımakla tehdit ettiler. Pakistan’ın durumu ne olur bilemeyiz ama Azerbaycan kafasında sallandırılan Demokles kılıcını kırıp attı. Azerbaycan’dan başlamak üzere tüm Türk dünyasının hatta belki Rusya’nın KKTC’yi tanıması an meselesidir.
İşte Bahçeli’nin çıkışı tam da böylesi bir konjonktüre denk geliyor. MHP lideri, muhteşem bir zamanlama ile KKTC’nin tanıması başlığını açmakla kalmıyor, yeni isim önerisi ile Rumları ve destekçilerini köşeye sıkıştırıyor. “Kıbrıs Devleti” diyerek tanınmadan sonraki adımın işaretini veriyor.
O adım, “Kıbrıs’ta tek bir devlet olduğu ve bu devletin -yönetimi şu an adanın Kuzey tarafında bulunsa da- tüm Kıbrıs halkını temsil ettiği” tezidir. Önümüzdeki dönemde Kıbrıs konusunda ana başlığın böyle şekillenme ihtimali kuvvetlidir.
Nitekim Ersin Tatar da “'Bu işin Kuzeyi, Güneyi kalmadı. Kıbrıs Türk Devleti ve bütün denizlerde hak iddia ediyoruz.' diyerek bu gelişmeyi teyit etti.
Öyle ya, 1959’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkan biz değildik, Rumlardı. Terör ve askeri darbe yolu ile devleti yıkmışlardı.
Türkiye’nin garantör olarak adaya müdahale etmesinin sebebi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ruhen ve fiziken çökmüş olması idi. On yıldan uzun süren Rum terörü ve ardından gelen Sampson askeri darbesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ni fiilen yıkmıştı. Türkiye, olayların bir insanlık trajedisine dönüşmemesi için müdahale etti.
Güney’deki yönetim, daha sonraki birleşme planlarına da hayır diyerek birleşmeden yana olmadığını gösterdi Dolayısı ile geriye tek bir meşru seçenek kaldı: Kuzey’deki yönetimin Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak ilan edilmesi.
Batılılar bugüne dek son derece haksız bir yaklaşımla devleti yıkan tarafı “asıl devlet” olarak tanıdı, Kıbrıs Türkünü yok saydı. KKTC işte böylesi bir mecburiyetin sonucunda kurulmuştu. Oysa gerçekte Kıbrıs Devleti’nin ruhu ve potansiyeli KKTC’nin içinde yaşamaya devam ediyordu.
Şimdi artık Kuzey’deki yönetimin (bugünkü KKTC’nin) Türk-Rum, tüm Kıbrıs’ın asıl temsilcisi olduğunu, Kıbrıs Devleti adı altında yeni bir devletin kurulması gerektiğini söylemenin zamanı gelmiştir. Kıbrıs’ta tanıması gereken işte bu devlet, izole edilmesi gereken ise Rum yönetimidir.
EMEKLİ DAYANABİLİR Mİ?
Emekliler Yılbaşından beri zam almadılar. 7 bin 500 - 12 bin TL aralığında yaşam mücadelesi veriyorlar. Yetkililer ise hala “yılbaşından önce müjde gelecek” diyor.
Ne müjdesi Allah aşkına, en düşük emekli maaşını 50 bin Lira mı yapacaksınız da bunun adı müjde oluyor? Vereceğiniz üç kuruş zam, o da şimdiden eridi gitti!
Dost acı söyler, emekliyi açlıkla terbiye etmeye kalktınız, çok ayıp ettiniz. İşte sonuçta milyonlarca emekliyi küstürdünüz. Bundan sonra ne yaparsınız nasıl toparlarsınız bilemem ama, büyük hayal kırıklığına uğrayana emeklilerin seçimde sandığa gitmeme ihtimali çok yüksek.