Kıdem tazminatında bir cümle
AKP hükümetinin yayınladığı Ulusal Strateji Programı istihdamı arttırmak için alınması gereken önlemler ve yapılması gereken açılımları içeriyor. Önerilen açılımlar içerisinde en önemli unsurlardan biri kıdem tazminatı ile ilgili. AKP iktidarı çalışanların ve örgütlerinin değil işverenlerin ve örgütlerinin önerilerine ve baskılarına önem veren bir iktidar. İşverenler, uzun yıllardan beri kıdem tazminatını kendileri için taşınması çok zor bir yük olarak görüyor ve mutlaka bu yükten kurtulmak istiyorlardı. Sonunda, AKP iktidarı sayesinde, bu fırsatı yakalamış gözükyorlar çünkü hükümet kıdem tazminatını kaldırıp yerine bir fon kuracağını çalışma programına almış bulunmaktadır.
KIDEM TAZMİNATI İŞÇİNİN TEK GÜVENCESİDİRİşsizliğin çok yaygın olduğu ülkemizde işsiz kalmak işçiler için çok büyük bir tehlikedir. Yeniden iş bulmak son derece zordur. Hele AKP’nin işçilerimize ve çalışma yaşamına hediyesi olan üç milyon Suriyeli mülteci geldikten sonra, iş bulmak çok daha zorlaşacaktır. Kıdemli işçi, işveren için pahalı emektir. Onu kolayca işten çıkarıp yerine asgari ücretle çalışacak işçi almak ve emek mâliyetini düşürmek onun için çok kârlıdır. Bunu yapmasının önünde ki en büyük engel işçinin kıdem tazminatıdır. İşveren bu tazminatı ödeyemediği veya ödemek istemediği için o işçiyi istihdama devam etmektedir. Oysa bu tazminat kaldırılsa ve bu yük bir sigorta şirketinin sırtına yüklense işverenler çok rahat edecek ve kolayca işçileri çıkarıp yerlerine ucuz emek ikamesi yapabileceklerdir ama önlerinde 1475 sayılı İş Yasası’nın saklı tutulan 14. maddesi aşılması zor bir kale gibi durmaktadır.
14. MADDE DE BİR CÜMLEKıdem tazminatı işçinin iş güvencesini sağlaması bakımından çok önemlidir. İşçi o işyerine yıllarını vermiştir, ömrünün bir bölümünü o iş yeri için tüketmiştir ve bunun mutlaka bir karşılığı olması gerekir. İşte o karşılık kıdem tazminatıdır. İşverenler 1973 yılında bu yolda önemli bir adım attılar, kıdem tazminatı yükünü sigorta şirketlerine yüklemek için sigorta şirketleri ile sözleşmeler imzalamaya başladılar. Birden çalışma yaşamında bir karmaşa yaşandı ve işten çkarmalar hızlandı. İnsanın yazılarında kendinden bahsetmesi çok ayıp ama bir gerçeği hatırlatmak için, okuyuculardan özür dileyerek, bunu yapmak zorundayım. 1973 yılında CHP milletvekiliyim ve CHP, Milli Selamet Partisi ile kurulan ortak iktidarın büyük ortağı. Uzmanlık alanım nedeni ile Aile ve Sosyal İşler Komisyonunda görev almam istendi. Komisyon çalışmaları sırasında işverenlerin sigorta şirketleri ile kıdem konusunda anlaşmaları sonucu yaşanan emek katliamını düşünerek TBMM Başkanlığına bunun yasaklanması için bir önerge verdim. Bu önerge üyesi olduğum komisyona geldi ve 1475 sayılı yasanın metnine aynen konulmak üzere kabul edildi, Genel Kurul’a gönderildi ve orada da kabul görerek yasalaştı. Bugün 1474 sayılı İş Yasası’nın 14 maddesinin sondan iki paragraf üstte varlığını sürdüren, “kıdem tazminatından doğan sorumluluğu işveren şahıslara veya sigorta şirketlerine sigorta ettiremez” hükmü benim yasaya koydurduğum hükümdür. İşverenler o günden sonra bu yasağı delemedi ve işçilerin kıdem tazminatı güvence altına alınmış oldu. Bugün yapılan kıdem tazminatı fonu kurulması mücadelesi yasada bulunan bu hüküm nedeni iledir. Bu hüküm olmasa, işverenler sessizce kıdem tazminatı yükünü sigorta şirketlerine yükleyecek ve kıdem tazminatından kurtulacaklardı.
BİR NAL BİR AT KURTARDIYasaya konan bu hüküm yıllarca işçilerin iş güvenliğini sağladı. Bu örnek TBMM’de işçiden yana insanların, işçi temsilcilerinin bulunmasının ne kadar önemli olduğunun açık bir göstergesidir. Bugün işçilerin ve temsilcilerinin yok sayıldığ bir Meclis ve sönmüş yanardağa benzeyen sendikalar var. AKP ve işverenler kıdem tazminatını kaldırmaya kararlı. Bakalım işçi sınıfının ve örgütlerinin gücü bu yıkımı önlemeye yetecek mi? Benim yıllardır işçiler ve sendikalar siyasallaşmalı, Meclis’te temsil edilmeli dememin sebebi böyle girişimleri önlemek içindi. Umarın bugünlerden ders çıkarılır.