Kılavuz yazarları görmeseler de...
Türkçede hece düşmesi ya da ses yitimi geniş bir konudur. Bu açıdan konuşma dilinde daha da çok sorunlar çıkar karşımıza.
Hece düşmesi ya da ses yitimi gibi olaylar yazı diliyle konuşma dilinin tam örtüşmediğinin önemli göstergelerindendir ayrıca.
Örneği az olsa da, bazı ses değişiklikleri ya da bazen ağız özelliklerinden ileri gelen söyleyiş farklılıkları aynı sözcüğü iki ayrı sözcük haline getirebiliyor. Dilbilgisi uzmanlarının üzerinde durmadıkları, belki de Türkçeye özgü bir ses olayından söz etmek istiyorum bu yazımda.
“Parantez” karşılığı türettiğimiz “ayraç” “ayırmak” eyleminden gelir; kökteki “ı” sesi düşmüştür. Aynı eylemde (ayırmak eyleminde) bu ses düşmediği zaman “ayıraç” dediğimiz başka bir sözcük ortaya çıkar.
Halk dilindeki “çığırmak” eylemi ölçünlü dilde “çağırmak” olmuştur. Ancak ikisine de sahip çıkarsak, iki ayrı sözcük olarak ikisi de dilde kalabilir. “Ahmet’i çağır”, “türkü çığır” örneklerinde olduğu gibi.
“Yaradan” ile “yaratan” da aynı sözcüklerdir, bir ses değişikliği, belki de söyleyişteki anlaşmazlık iki ayrı sözcük çıkarmış ortaya. Sözcük “Yaradan” diye yazıldığında Tanrı anlaşılır, “yaratan” dediğimizde daha geniş anlamda “var eden, üreten” anlaşılır.
“Ana”dır sözcüğün aslı, kentliler bunu “anne” yapsalar da, her durumda “ana” sözcüğünün yerini alamaz, ikisi de yan yana iki ayrı sözcük gibi kalacaktır. “Ana sorun, anayol” örneklerinde olduğu gibi. Hatta hayvanların bile “annesi” değil, anası olur.
Sözcükler kolay terk etmezler dili.
“Ama” ile “amma” aynı sözcüktür, ancak giderek iki ayrı sözcüğe dönüşmüştür.
“Neredeyse” ile “nerdeyse” de aynı sözcüktür, ancak uzmanlar farkına varmasalar da “ayraç” ile “ayıraç” örneğinde gördüğümüz gibi iki ayrı sözcük olmuştur, yani dilimiz buradan bir sözcük daha kazanma yolundadır, ayrımına varırsak tabii. “Ahmet nerede?” örneğindeki “nerede” ile “nerdeyse vuracaktı” örneğindeki “nerdeyse” bana göre iki ayrı sözcük olmuştur. “Ahmet nerede?” diyoruz da, “neredeyse vuracaktı” diyemiyoruz, “nerdeyse vuracaktı” diyoruz.
Türkçede “p” ile sözcük başlamaz. “Pastırma”, “bastırmak” eyleminden türemiştir. Ancak bugün dilimizde “bastırma” ve “pastırma” iki ayrı sözcüktür.
Dilbilgisi uzmanları, kılavuz yazarları görmeseler de “bayağı” ile “baya” sözcükleri de iki ayrı sözcük olmuştur, yani buradan da dilimiz yeni bir sözcük kazanmıştır. Benim görüşüm bu... “O kız baya bir güzelleşmiş” deriz, burada “bayağı” diyemeyiz. Sözlük, kılavuz yazarları bunları görmeli artık...
“Niye-neye”, “dizmek-düzmek”, “koyvermek- koyuvermek”, “somurmak-sömürmek”, “ela-ala” aynı sözcüklerdir aslında. Bir ses değişikliğiyle iki ayrı sözcük haline gelmişler.
Bir dil yanlışına değinerek bitirmek istiyorum yazımı. Çok sevdiğim bir yazar, “ağrıma gitti” diye yazmış. Bu deyimde ses düşmesi olmamalı, yoksa başka bir sözcük olan “ağrı” sözcüğüyle karışır. “Ağırıma gitti” demeli ve yazmalıyız.
Okuma önerisi: Metin Özbek, Sapiens’ten Önce İnsan Vardı, İmge yayınevi, Ankara 2018.