29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kılıçdaroğlu Türkiye’nin nabzını tutarken-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

CHP Basın Birimi, 22.06.2012 günü 25 sayfalık bir metin gönderdi. Metinde, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun, Habertürk’ün bir gün önce canlı yayınlanan “Türkiye’nin Nabzı” programında, Habertürk Televizyonu program sunucusu Didem Yılmaz Arslan, Vatan Gazetesi yazarı Reha Muhtar, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya, Ciner Medya Grubu Ankara temsilcisi Muharrem Sarıkaya, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak ve Star gazetesi yazarı Nasuhi Güngör adlı gazetecilerin sorduğu sorulara verdiği cevaplar yer alıyor.

Metni okuyunca

Atlayarak seyrettiğim canlı yayının yazılı (cansız) metnini okuyunca, yazılı ve görsel medyanın, bu medyalarda çalışan gazetecilerin gündemleri ile benim gündemimin buluşmadığını, örtüşmediğini bir kez daha gördüm:

En başta, gazetecilerin Kürt gailesinin yalın gerçeklerini es geçtiklerine ve öze yönelik hiçbir soru sormadıklarına bir kez daha tanık oldum. Kürt gailesi medyanın sandığı kadar karmaşık bir sorun değil, çok basit, çok bilinmeyenli değil, iki bilinmeyenli, belki de üç:

1. TSK, PKK’nın kökünü kazır, ama Kürt gailesi sona ermez. Üzeri bir süre küllenir.

2. PKK, TSK’yı yener. Savaşı kazandığı için, masa başında istediğini (bağımsızlık ve ayrı devlet) alır. Onlara göre: Federasyon için bu kadar savaşmaya değmez.

3. TSK’nın PKK’yı yenmesi durumunda veya PKK’nın silah bırakması sonucu masaya oturmaya hak kazanmasıyla birlikte görüşmeler başlar. Bu görüşmelerde hangi başlıkların masaya geleceği aşağı yukarı bellidir. Bu evrede, Anadilde Eğitim sorunu masaya gelmez. Neden? Federasyon söz konusu olamayacağı için, masaya gelmez, masaya gelirse artık federasyon söz konusudur.

Oslo’da ve Moslo’da zaten bunlar konuşuldu gizlice. Konuşuluyordur!

Şehitler konuşulmayacak mı?

Şehitler elbette konuşulacak, ama böyle laubali tarzda değil. Şehitleri konuşmak AKP iktidarının işine gelir. AKP’ye göre: Askerleri öldüren silahların tetiğini çeken PKK... TSK iyi yönetilmediği için, darbe yapmaktan başını kaldırıp vatan savunmasına ayıracak vakti yok. Şehit ailelerine gelince: Onların canları sağolsun, bir-iki ağlarlar ve alışırlar. Zaten R. T. Erdoğan’ın uzmanı, Öcalan konusunda “Tepkileri eritiriz!” demiş (Aydınlık, 02. 07. 12).

Şehitler konuşulacaksa, adam gibi konuşulur. Bir şehit ailesinin psiko-sosyolojik topografyası çıkartılır. Genç yaşta dul kalan şehit eşleri ne yapıyor, çocukları ne yapıyor, ne gibi hakları var? Babaları 1990’da şehit olanların en genci şimdi 22-23 yaşında. Bre Allahtan korkmazlar bunlarla ilgilenmek hiç aklınıza gelmiyor mu?

Bayan ve Bay gazeteciler! Fethullah Gülen meczubu ABD izin verirse, yararlı görürse Türkiye’ye geri döner, yoksa yerinde durur. Bu meczubun hal ve gidişi Türkiye için neden bunca önemli oluyor?

Mehmet Ağar Türkiye’nin gündemi, züttürük Oslo görüşmeleri, Öcalan Türkiye’nin gündemi, PKK ve terörü, Leyla Zana, Cemevleri, Aleviler, Süryaniler, Nusayriler, Suriye, türban ve mürban, kılık ve kıyafet Türkiye’nin sorunu?

Bu sorunlar, bu gündemler benim sorunum ve gündemim değil! 30 yılda çözemediğiniz bir sorun artık ne sorundur ne de morun, gündemde olmaması gerekir. Alıştınız zaten!

AKP, sizlerin sorun sandığınız “sorunlar”ın hiçbirinden yara almaz. Umurunda bile değil! Çünkü suçu üzerinden atacağı birden fazla taraf vardır!

Ben ne diyorum, ağam ne diyor

Türkiye’de yüzlerce, binlerce laik okul imam-hatip okullarına dönüştürülüyor. Sahte cemaat gösterilerek Taksim’e cami inşası dayatılıyor. Binlerce öğretmen atama beklerken Diyanet işleri 10 bin dolayında imam-hatip, müezzin-kayyım ataması yapıyor. Binlerce Kuran kursuna yaz okulu görüntüsü veriliyor. Doğu’ya bin adet Mele atanıyor!

Bunlar sözünü ettiğim programda söz alanlar için Türkiye’nin kesinlikle sorunu değil! Ama Cumhuriyet’in en önemli sorunu bunlar, benim en önemli sorunum.

Peki Bay Kılıçdaroğlu, Bayan Didem Yılmaz Arslan, Reha Muhtar, Hikmet Çetinkaya ve Muharrem Sarıkaya beyler, 4+4+4 yasası ve uygulamaları, yok sayılan ve yürürlükle olduğu halde paspas gibi çiğnenen Tevhid-i Tedrisat Kanunu, laik okulların İslamcı imam-hatip okullarına dönüştürülmesi; ülke sathında, Osmanlı’nın fethedilmiş ülkede İslamlaştırma politikasının uygulanması, gündem konusu değil mi, Türkiye’nin sorunu değil mi?

Sizlere bir şey söyleyeyim mi? Başta Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmak üzere, AKP’nin eğitim politikalarının sonuçları, Türk-Ermeni sorunundan, Kıbrıs’tan, Ege sahanlığından, Türkiye’nin müzmin demokrasi ve özgürlükler sorunundan, PKK’dan, Türkiye’nin bölünmesinden çok daha önemlidir. Fethullah Efendi’nin durumu ne sorundur ne de gündemde yer alır.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu, kanun gerekçesini ve yasayla ilgili TBMM tutanaklarını okursanız durumun vahametini belki anlarsınız. Cemal Uşşak ile Nasuhi Güngör’ün tuzu kuru, kıs kıs gülüyorlar. Onlar da mı ayıltmıyor, uyar mıyor sizi?

Çorap başınıza geçirildiği zaman

Sayın Bay Kılıçdaroğlu, bir deneme yapmak istersiniz belki: Habertürk’ün program moderatörü Bayan Didem Yılmaz Aslan’a, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve AKP uygulamaları, imam-hatip okullarının ülkeyi istila hareketi konusunda bir program yapmayı önerin! Bakalım nasıl bir yanıt alacaksınız! Cumhurbaşkanı, Başbakan, Hükümet ve AKP böyle bir programın yayınlanmasına asla katlanamaz.

12 yıl boyunca kahrımı çeken Hürriyet gazetesinin işime son vermesinin en önemli nedeni imam-hatip okulları ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu üzerine yorulmadan yazı yazmamdır.

Ama birkaç Suriye helikopterinin kendi topraklarında Türkiye sınırına iki-üç kilometre yaklaşması sizler için büyük bir sorundur. İsterlerse kendi topraklarında birkaç metreye kadar yaklaşabilirler, keyf onların değil mi? Bırakın şu fasafiso işleri! Adamlar Türkiye Cumhuriyeti’ni bir çorap gibi tersine çeviriyorlar, umurunuzda bile değil! Ama çorap, ABD’nin çuvalı gibi başınıza geçirildiği zaman “Yahu n’oluyor?” diye şaşıracaksınız. Ben şaşırmayacağım.