10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kılıçdaroğlu’na ithafen iki tarih kesiti-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Adnan Menderes 15 Ekim 1955 tarihinde başlayan DP’nin 4. büyük kongresinde üyelere şöyle diyordu:“Her sabah uyanınca sırtımda ihanetin hançerini mi hissedeceğim. Mebus seçildikten sonra partiyi tekmeleyenlere karşı elbette tedbir alacağız. Şunu arz edeyim ki mesele ispat hakkı değildir. Bunu sadece bayrak yapıyorlar.”

Menderes bir Başbakan olarak o sözleri sadece DP’yi saran tek adamlık hevesinin partiye zarar verdiği eleştirilerine, halktan yönlendirilen tenkitlere, yolsuzluk suçlamalarına karşı söylemiyordu. İleride DP içinden çıkacak bir avuç insanın partiyi sarsacağının farkındaydı ve sanki 1957’de başına geleceklerin endişesi içindeydi. O “dikensiz gül bahçesi” istiyordu. Yapamadı... Talihsiz Menderes gazetelere ve kendisini suçlayanlara karşı keşke “Biz masumuz buyurun ispat edin” diyebilseydi.

Bilmez ama şimdi öğrendi

Çarşamba günü Ulusal Kanal’da iki genç CHP’liyi dikkatle izledim. Biri Kılıçdaroğlu’nun ve ekibinin il başkanlığından aldığı gerçek CHP’li ve Eski Milletvekili Berhan Şimşek’ti. Şimşek, kendi hamurunu kendi yoğuran cesur ve Atatürkçü bir CHP’lidir. İkinci isim yakın arkadaşım rahmetli Suphi Baykam’ın oğlu, gerçek CHP’li Atatürkçü Sanatçı Bedri Baykam’dı. İkisi de konuşmalarında Kılıçdaroğlu’nu yerin dibine batırdılar. Aynı gün Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP’de uzun yıllar her kademede hizmet etmiş sonunda da grup başkanvekili olmuş ama liste dışı kalmış Kemal Anadol, CHP’ye yapılan ihanetin hesabını soruyordu.

Yine geçmişe dönelim; 15 Ekim 1955 günü DP grubu ayaklanmıştı. Başvekile verilen cezalandırmalara rağmen yakınları bile Menderes’e istifa çağrısında bulunuyordu. Menderes’i çok seven ve onu en iyi anlayan doktor Mükerrem Sarol kürsüye fırlamış ve şöyle haykırmıştı, “Adnan Bey! Kaybedecek dakikan yoktur! Kürsüye çık hiç olmazsa şahsın adına ve yalnız kendin için itimat iste aksi halde siyasi hayatın biter.”

Bu iki tarih kesitini bay Kılıçdaroğlu’na ithaf ediyorum. Bilmez ama şimdi öğrendi.

İki kale giderse

Cumhuriyeti kuran iki kale; Müdafaai Hukuk’tan gelen Kuvvay-i Milliye’yi yaratan sonra teşkilatlı orduyu kuran, Cumhuriyetin gerçek sahipleri CHP ve ordu elden çıkmışsa, Kılıçdaroğlu gibiler için siyasi boşluk yaratılmış demektir. Şimdi soruyorum sizlere bu ülkede lideri, kadrosu Silivri’de tutuklu İP’den başka bir muhalefet var mı? “Var” derseniz geçmişteki tarihi hataya ve vebale DP grubu gibi ortaksınız demektir. Niçin mi? Anlatalım.

Bay Kılıçdaroğlu CHP’yi karıştırmakla kalmamış, aynı zamanda CHP’nin tarihini de yerle bir edecek uygulamaların altına imzasını atmıştır. Dünyadan haberi yoktur. Ne Meksika zirvesinde Putin’in Obama’yı ve Erdoğan’ı aklı selim yoluna çektiğini bilir ne de Irak’ta olup bitenlerin ve Barzani’yle oynanan oyunun nereye varacağını. Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen bakın ne diyor: “Dağlıca saldırısının sorumluları aranırken kimsenin aklına topraklarında PKK’yı barındıran Irak Hükümeti’ni suçlamak gelmiyor Acaba neden? Oysa kendi anayasasına ve BM kararlarına göre Irak Hükümeti’nin komşu ülkelere saldıran bütün terör örgütlerini tasfiye yükümlülüğü var. Irak Hükümeti’ne karşı güçlü bir girişim yapma zamanı gelmedi mi? Barzani ve Talabani’nin Türkiye’yi engelleme hakkı ve gücü var mı? Irak Hükümeti yükümlülüklerini yerine getirmediğine göre Kuzey Irak’a kapsamlı, sonuç alıcı bir kara operasyonu için daha ne bekliyoruz? Hükümet Meclis’ten aldığı yetkiyi şimdi kullanmazsa ne zaman kullanacak? Tezkereye onay veren muhalefet acaba bu konuda ne düşünüyor?”

Kılıçdaroğlu görevini yapmıyor, CHP’nin adını değiştiriyor ve tarihini inkar ediyor. Niçin? Yakında yapılacak kurultayda söyleyecek sözü yok da onun için.

İşte kale niteliğini kaybeden kurumlardan birinin hali bu. Ya diğeri? Onun başındaki komutanı gözyaşlarıyla her gün şehit tabutu taşıtmakla meşgul.