Kılıçlı derviş!
Kimdir o, çalan bu göksel havayı, bu ay yıldızlı semaiyi,
Kimin soluğudur, döndürüyor göğün ilahi çarkını?
Yerinde duramıyor can ummanı, gök davulu gürlüyor,
Halkın sarp eri, kadife bilge, gülümsüyor gülün dikenine.
Şehrin eteklerine dökülüyor türkünün kıvılcımları,
Birlikte söylüyor Aydınlık koro, gecekondu kadınlarıyla.
Durdurabilirler mi hiç, göğün çarpışan yüreğini?
Kimdir o, bir marş ile yürüten insanlık ormanlarını.
Vatan orkestrası çalıyor, emekçi bağlamalarla,
Kimdir o, çelik borulara ateş üfleyen, bir sufi neyine?
Ayağa kalktı, usulca karıştı halkın gönlüne,
Küser mi sandınız, meydan dolduran devrimci yürek?
Akıyor kalabalığın arasından, çocuk bir Kızılırmak,
Flamalar, pankartlar, bayraklarla çırpınıyor yüce emek.
Duyunca, kemanın ciğerine işliyor ateşli çıkışı,
Yayılıyor dertlere derman, başlıyor yeşil yaz yağmuru.
En ateşli kıtasındayız büyük özgürlük destanının,
Derken, uzak bir haber geldi, çıkıp gitti yakın kapıdan.
Yarım bardak demli çay kaldı tahta masamızda,
Tutunca elimize geçiyor sıcaklığı, ısınıyor kanımız.
Kılıçlı derviş, yürüdü gitti Asya’nın sıratlı yollarında.