23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kilit ve anahtar ülke

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

Ankara’da 4 Nisan 2018 günü yapılan Erdoğan-Putin-Ruhani zirvesi yepyeni bir dönem başlattı. Üç ülke arasındaki dostluk, sıradan bir bölgesel işbirliğinin ötesinde güven ve dayanışma duyguları da eklenerek daha da kuvvetlendi. Üç ülke her konuda tam olarak anlaşamasa da ortak gelecek için birlikte yürüme kararı aldı. Türk-Rus ilişkileri, stratejik bir ortaklığa dönüşme yolunda en önemli virajı başarıyla geçti. Son günlerde tereddüt geçiren Türk-İran ilişkileri güven tazeledi. Barzani krizinde bu iki ülke emperyalizme diz çöktürmüştü.

FIRAT KALKANI’NDAN SONRA...

Rusya 30 Eylül 2015’te Suriye savaşına dâhil olduğunda bölgedeki belirleyici ülke oldu. Bu durum Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı’na (FKH) kadar devam etti. Türkiye’nin Ağustos 2016’da başlattığı bu harekâttan sonra bölgedeki ağırlık merkezi Türkiye’ye doğru kaydı. Jeopolitikte alan kuvvettir. Bu alandaki tek gerçek güç Türkiye’dir. Türkiye Batı baskısı nedeniyle gücünün farkında değildi. Oysa bölgede sonucu tek başına değiştirebilecek tek ülkeydi. FKH’den alınan derslerden de istifade edilerek Ocak 2018’de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bu kez Afrin’de ABD’nin kara gücü PYD’yi hedef aldı. Zeytin Dalı Harekâtı (ZDH) göz kamaştıran başarısıyla bütün dünyaya güçlü bir mesaj verdi. Türkiye bu harekâttan sonra bölgede kilit ve anahtar ülke oldu.
Ankara üçlü zirveyi bu büyük başarının verdiği güven duygusu ile başlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vücut dili ve konuşmasında da bu özgüven çok net olarak görüldü. Türkiye’nin yarattığı olumlu atmosfer ortak sonuç bildirgesinde de yankı buldu: “Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş...” Bunun anlamı açıktır. ABD’ye şu mesaj verilmiştir: “IŞİD’le mücadele örtüsü ve aldatması ile PYD devletçiği kuramazsın!” ABD’nin bu girişimine, süslü laflar dışında silahla karşılık veren tek ülke Türkiye’dir. Bu gerçek ise Türkiye’yi bir adım öne çıkarmıştır.

BATI HER ŞEYİN FARKINDA!

Jeopolitiğin dilini bilen Batı dünyası bu resmi net olarak görmüştür. Batı’nın en güçlü ve en etkili yayın organı CNN’in yorumu dikkat çekicidir: “Türkiye sadece Suriye krizinin değil Ortadoğu’nun anahtar ülkesidir.” AFP (Fransız Haber Ajansı) ise şunu söylüyor: “Türkiye olmadan Suriye’de bir çözüm hayal bile edilemez!” Bütün Batı başkentleri bu gerçeğin farkındadır. Bu nedenle psikolojik harekât yöntemleri de kullanılarak Türkiye’yi durdurmak için harekete geçilmiştir. İlk hedef, Türkiye’yi doğal dostları olan Rusya, İran ve hatta Irak ve Suriye’den uzaklaştırmaktır. İkinci hedef, doğrudan ya da dolaylı yöntemlerle Türkiye’yi tehdit ederek tereddüt içine düşürmektir. Üçüncü hedef, taktik uzlaşı görüşmeleri, diplomasi oyunları ile oyalamaktır. Dördüncü hedef, Batı’nın tüm önemli ülkelerinin katıldığı basın yayın kampanyaları ile Türkiye ve TSK’yı sivil ölümler, insan hakları ihlalleri ile suçlamaktır. Beşinci hedef, Türkiye’nin Suriye’de attığı adımları tartışmaya açarak, ülkemiz içinde toplumu bölecek fitne ve fesat alanları yaratmaktır. Bazı yanlışlar yapılsa da Mehmetçik’e moral amaçlı yapılan ziyaretlerin istismar edilerek sürekli gündemde tutulması bu kapsamda değerlendirilmelidir.

SÜREÇ GÜÇLÜ BİR BÖLGESEL İŞBİRLİĞİNE DOĞRU...

Bütün nehirler denize akar. Ordu’nun derelerinin geriye akması şarkılarda bile temenninin ötesine geçmez. Türkiye’nin Rusya ve komşuları ile ilişkileri her geçen gün daha da sağlam temellere oturacaktır. İleri doğru bu akışı hiç kimse değiştiremez! Devletler jeopolitik varlıklardır. Tehdit, coğrafya ve doğal çıkarlarının ekseninde hareket ederler. Bunun dışındaki her şey, uzun sürse bile yapay ve geçicidir. Aynı coğrafyayı paylaşan Türkiye, Rusya, İran, Irak ve Suriye Batı tehdidi altındadır. Eğer sorunları varsa, bunları dondurup ya da erteleyip bir araya gelmek zorundadır. Asgari müştereklerde buluşma mecburiyetleri vardır. Erdoğan-Putin-Ruhani yerine başka liderler olsa da bu süreç aynen devam eder. Sadece ilerleme hızı değişir. Batı’da ve Avrasya’da açıkça itiraf edilmese de Suriye’de artık kilit aktör Türkiye’dir. Bu ise Türkiye’nin sorumluluklarını artırmıştır.