Kim, kimin koltuk değneği?
Siyasi partiler, siyasi iktidarı demok-ratik yoldan ele geçirip, belli bir programı uygulayarak, toplumu yönetmek üzere örgütlenmiş, demokratik siyasal hayatın vaz geçilmez unsurlarıdır.
Yani siyasi partilerin hedefi programını uygulayabilmek için iktidar olmaktır.
Parti seçmenleri de seçimlerde sandığa gidip oy kullanırken, partisini iktidar yapmak için oy verir.
Son seçimlerde bunun tek istisnası HDP idi. O etnik siyaseti ön plana çıkartan bir parti olarak her ne kadar “Türkiye Partisiyiz” deseler de, büyük kitleleri buna inandıramadıkları ve terör örgütüyle de ilişkilerini kesemedikleri için onların hedefi barajı aşmaktı. Bunda da başarılı oldular.
Ama diğer partilerin hedeflerinin iktidar olması gerekirdi.
Bu anlamda baktığınız zaman iktidar hedefi olması gerekirken böyle bir hedefi olmayan tek partinin CHP olduğu görüldü.
CHP Genel Başkanı, Sözcü Gazetesi yazarları ile seçim öncesinde bir araya geldiğinde, kendisine yöneltilen iktidar beklentisi olup olmadığı şeklindeki soruya verdiği cevapta, iktidar beklemediğini söylemişti.
Son dönemlerde Türkiye’de hiçbir siyasi parti böyle yolsuzluk pisliğine batmış, liderinin diktatörleşme arzusu nedeniyle yıpranmış, toplumun tepkisini çeken bir iktidarla yarışma şansına sahip olmamıştı.
Ama buna rağmen 7 Haziran seçimlerinden sonra CHP Genel Merkezi önünde çok trajik komik bir olay yaşandı.
HDP’nin barajı geçmesi nedeniyle, AKP’nin Mecliste mutlak çoğunluğu kaybetmesinin sevinci kutlandı.
Yani bir başka partinin başarısı kutlandı.
Hedefi iktidara gelmek olması gereken bir ana muhalefet partisinin içine düştüğü bu durum gerçekten trajik komiktir.
Şartların bu kadar lehte olmasına rağmen, Y-CHP yöneticilerinin oyun kurma ve ufkun ötesini görme yeteneklerinin olmadığı açıktır.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde bile basit bir matematik hesap yapıp, ilk tura kendi adayı ile girmeyi düşünmekten aciz kadrolara parti yönettirilir mi?
Günlük gazeteyi okuyup anlayabilen herkes, iki turlu seçimlerde ilk tura partilerin kendi adayları ile girmesi gerektiğini bilir.
Bunu yapmayıp, toplumun hiç tanımadığı, Cumhuriyet Halk Partisi’ne hiç yakışmayan bir adayı, hiç kimseye danışmadan, yetkili kurullarından geçirmeden, emrivaki ile çatı adayı olarak açıkladıktan sonra, birde üzerine “Tıpış Tıpış gidip oy vereceksiniz” diyerek, milyonlarca CHP’liyi rencide edenlerin CHP’yi yönetmeye hakları yoktur.
Böylece üç milyona yakın CHP’linin sandığa gitmemesini de sağlayarak Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçilmesinin önünü açanların, o koltuklarda oturmaya hakları olabilir mi?
Siz bunları yaparak Tayyip Erdoğan’a koltuk değneği olmadınız mı?
Şimdi siz, MHP’yi Meclis Başkanlığı seçiminde Deniz Baykal’a son turda oy vermediği için AKP’ye koltuk değneği/ stepne olmakla nasıl suçlayacaksınız?
Bu kadar olumlu şartlara rağmen partinizi seçimlerden birinci parti olarak çıkartamayacaksınız, sonra da siyasal yetersizliğinizin faturasını başkalarına çıkartacaksınız.
Partinizi seçimlerde birinci parti yapamayacaksınız, Meclis Başkanlığı seçiminde MHP’den ve HDP’den medet umacaksınız.
Onlardan umduğunu bulamadığınız zaman da MHP’yi suçlayarak “AKP’ye çok yakıştınız” diyeceksiniz.
Siz MHP’nin çatı adayının üstüne atladığınız zaman MHP’nin stepnesi olmamış mıydınız? Tayyip Erdoğan’ı ilk turda seçtirmemiş miydiniz?
Siz, Partinin Genel Başkan Yardımcısı “Ben ve yakın çevrem HDP’ye oy verdik” dediği zaman, Amerika alınır, rahatsız olur diye işlem yapamayacaksınız, sonra başka bir partinin sizin adayınızı desteklememesini eleştiri konusu yapacaksınız.
Seçim sonuçları ortaya çıkınca HDP’lilere gidip, “Beraberce hallettik” diyen hanımefendiyi onurlandırmak için Meclis Başkan Vekilliğine aday göstereceksiniz.
Sonra da MHP’yi suçlayacaksınız.
Maazallah ya doğrudan ya da dolaylı AKP-HDP koalisyonu kurulursa o zaman ne diyeceksiniz.
MHP’liler de çıkıp “Kürt siyasal hareketine destek vermek size çok yakıştı, etnik ve dinsel bölünmeler demokratik çok partili sistemin arkasına gizlenir, siz bunu bile bilemiyorsunuz” derlerse, ne diyeceksiniz?