Kime ‘diktatör’ denir? -(TAMAMI)
Başbakan Erdoğan son günlerde sürekli, “diktatörlüğü” ve “diktatörlük sistemini” anlatmaya çalışıyor. Kendisine yakıştırılan bu sıfattan kaçıyor. Demek ki o sıfat iyi bir sıfat değil! Oysa Roma’yı eğlence olsun diye yakan Neron’dan, Senato’yu yok sayan Sezar’dan bu yana, Hitler’den Mussoloni’ye dek yaşayan kuşaklar diktatörlüğün ne olduğunu çok iyi bilmekteler.
Siyaset bilimi, tek adamın buyruklarıyla halklarını ezen kişilere “diktatör” diyor. İki dudağının arasından çıkan tek bir sözle o sözün sahibinin her istediğinin yasa sayıldığı rejimin adı da “dikta rejimi.” Bu rejimlerde demokrasinin adı yoktur. Diktatörler tutkularının kölesi olmuşlardır. Yine siyaset bilimi anlatıyor ki; diktatörler sadece sandıktan çıkmaz, dahası demokratik rejimi kullanarak tiran, sultan, padişah bile olunabilir. Geçen yüzyıl, bizim kuşak cumhuriyetin özgürlük havasını solurken Atlantik ötesinde Amerikan halkının burnunun dibinde ne acımasız diktatörler gördük. Küba’daki diktatör Batista kendisini halkın temsilcisi sayıyordu ama kendi halkını kasabın pirzolaları gibi görüyor, onları habire elinde masat dövüyor, eziyeti hak olarak görüyordu. Hapishaneleri aydınlar, yazarlar ve halkla doldurmuş, ABD’nin “meyhanesi ve fuhuş evleri”ni kurdurarak süper devlete hizmet ediyordu. Her diktatörün mutlaka hizmet arz ettiği bir güç grubu vardır. Kendisini eski bir sosyal demokrat olarak tanımlayan Hitler, onbaşılıktan parti liderliğine nasıl yükseldi? Nasıl koca Waimar Cumhuriyeti’ne ve Alman milletine Führer oluverdi?
Son hep aynı
Hitler 1929-30 yıllarında ABD’de baş gösteren ekonomik bunalımın bir ürünüydü. Almanya’daki büyük sanayiciler, hatta Yahudi işadamları bile ona selam durdular. Hitler sandıktan çıkarak diktatörlüğe o sermayenin gücüyle yükseldi. Sonra o sermaye sahiplerini yok etti. Bir ülkede ekonomik kriz başlamışsa; sandıktan çıkmayı iktidar olmanın marifeti olarak kabul edenler, demokrasiden diktatörlüğe uzanan yola girmeyi hep denemişlerdir. Ne var ki; hep iflas etmişlerdir. Hitler dünyayı kana bulamış, saklandığı en korunaklı sığınakta bile cesedine rastlayan olmamıştır. Sevgilisi Eva Braun ile birlikte intihar ettiklerini biliyoruz. Mussoloni halkı tarafından bacağından asıldı. En eski diktatör sayılan ve kral başı alan Cromwell, İngiliz halkı tarafından affedilmemiş, mezarından çıkarılarak asılmıştı. Diktatörlerin sonu hep böyledir.
“Kim diktatör” sorusuna yanıt vermek kolay değil. Başbakan’ın demokrasi anlayışına göre, bir siyasetçi sandıktan partisini çoğunlukla çıkarırsa, o siyasetçi ne muhalefet tanır ne yargı tanır, ne hukuka saygısı vardır ne de milli iradeye. Ancak Sayın Başbakan bu kavramlara karşı olmadığını tekrar tekrar söylüyor. O halde ‘söylem eyleme uygun mu’ diyebilir ve şu soruları sorabiliriz:
-Kendisine göre yargı, polis gücü, ordu yaratıyor mu?
-Sayın Erdoğan, muhalefeti yok sayıyor; aydınları, sanatçıları, gazetecileri cezaevlerinde yargısız infaza tabi tutuyor mu?
-Doğu Perinçek (İşçi Partisi lideri) kanıtlı hiçbir suç yokken, kanıtların tümü kurmaca çıkmışken, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen hâlâ salıverilmiyorsa, yani özel mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararını iplemiyorsa, Başbakan yasa tanımaz duruma müdahil olup gereğini yapıyor mu?
Siz karar verin
Dünya artık çok şeffaf, hiçbir şey gizli kalmıyor. Şu ilana dikkat edelim: İlan İngiltere’nin en ünlü gazetesi The Times’ta yayımlandı. Altına imza atan dünyanın en önemli sanatçıları, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na sesleniyor. O ilandan birkaç satır ve yorum:
İlanda, Erdoğan’a Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir tarafı olduğu hatırlatılırken, “5 masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz Strazburg’da davayı teşkil edebilir” deniliyor ve şöyle bitiyor: “Aşağıda imzası bulunanlar bu mektubu sizin güçlerinizin İstanbul’da Taksim Meydanı ve Gezi Parkı ile Türkiye’nin diğer büyük şehirlerindeki barışçı gösterileri, Türk Tabibler Birliği’nin verilerine göre 5 kişinin ölmesi, 11 kişinin ayırım gösterilmeksizin biber gazı kullanımı nedeniyle gözünü kaybetmesi ve 8 binden fazla kişinin yaralanmasına neden olacak şekilde zalimce bastırmasını en güçlü şekilde kınamak amacıyla yazıyoruz... Sizin hapishanelerinizde, Çin ve İran hapishanelerindeki sayının toplamından daha fazla gazeteci var. Buna ek olarak göstericileri çapulcu, yağmacı olarak nitelendirdiniz.”
Bakın ve karar verin: T.C. Devleti’nin laik sosyal, hak ve özgürlüklere içten bağlı, hukuk devletine inanmış başbakanı mısınız? Sandıktan çıkmış gerçek demokrat mısınız, yoksa o dediklerinden mi?