11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kırılma noktası-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Yakın tarihte yaşanmış öyle olaylar vardır ki; bu olaylar siyasal düzende gemi azıya almış bir düşüncenin ya da karşı devrimin kırılma noktası olur.

Afganistan'da düşen helikopterin içinde bulunan 12 Türk askerinin şehit olduğunu duyar duymaz sandık ki, tüm camilerde gıyabi cenaze namazları kılınacak, halk ve gençler sokaklara dökülecek, muhalefet ayağa kalkacak bir ağızdan tek soruyu soracak?

"-Bu 12 genç adam ne için ölümü genç yaşlarında tattılar?" Sonra bayraklar yarıya inecek ve bir kutsal yas ilan edilecek. Gündem bu

12 genç adama kilitlenecek ve bundan sonraki siyaset buna göre ayarlanacak! Öyle olması gerekirdi. Şehit olan 12 insan bizim askerimizdi ve Kore savaşından sonra bu bir ilkti.Olayı bir kaza olarak nitelemek ve kaza örtüsü altına gerçeği gizlemek olacak iş midir? Yıllarca önce gene bir uçak kazası ya da pilotaj hatası yüzünden koca bir Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis de böyle bir kazanın kurbanı olmuştu. Sonra uzmanlar açıkladı ki: "Orgeneral Bitlis bir kazanın değil, bir suikastın kurbanı olmuştur." 12 şehit haberi beni yıllar öncesine götürdü. Kore savaşına. Keşke zamanın iktidarı ABD'nin müdahalesiyle TSK'yı o savaşa karıştırmasıydı. Kore savaşı ne bir vatan savunmasıydı ne de bir vatanı koruma görevi. Ne de bir din savaşıydı. Peki Ne için o savaşın içinde Türk askeri bulunuyordu.

Kore, ikinci dünya savaşından sonra(1945) ikiye bölündüğü sırada 220 bin 792 km kare üzerinde yerleşen 2 milyon nüfuslu bir ülkeydi. Bölündüğünde 220 bin 792 toplam yüzölçümünün 93 bin 200 km karesi düşüyordu. Kore'nin toplam nüfusu 28 milyon, Kuzeyde kalan nüfus ise 16 milyondu. Kuzeye düşen toprak yoğunluğu daha az kuzeyde kalan nüfus ise sadece 16 milyondu. Kuzey ve Güney Kore arasındaki farklı durum, savaşın nedeni olmuştur. Çin ve Sovyetler Birliği savaşa katılmadı ama, ABD savaşın içine müttefikleriyle balıklama girerken Türkiye'ye çağrıda bulundu. Türkiye nere, Kore nere? Gemiyle gitseniz üç ayda uçakla en az altı saatte varacağınız bir ülke.

Ancak Kore Savaşı çağımızın önemli çatışmalarından biriydi. Savaş sürecinde ABD fiilen, Çin arkadan dolanarak girdi. Zamanın Başbakan'ı Amerikan Hükümeti'nin çağrısına icabet etti ve BM kararı dahi olmadan ABD'nin yanında savaşma kararı aldı. 28 Temmuz 1950'de İsmet Paşa bu durumu şöyle özetliyordu:

"- Halen bir Kore cephesi yoktur. Bugün Atlantik'ten Pasifik'e kadar uzanan bir cephe vardır. Bu sebeple BM'nin bu cephe üzerinde hücuma uğrayacak kurmay heyeti teşkilinden sonradır ki, üye devletlerin yapabilecekleri yardımları tespit etmek gerekirdi. Aksi takdirde muhtemel bir saldırı karşısında Türkiye'ye nasıl yardım edileceği şimdiden nasıl düşünülebilir... İşte memleket hesabına içimi titreten nokta budur." İsmet Paşa dış politika uzmanı olarak sonunda haklı çıkacaktı.

İktidarAmerika ve ortaklarına yardım kararını uygumaya koydu. BM kararı arkadan geldi ve Türk askeri 4 bin kişilik bir standart askeri birlikle savaşa sevk edildi.

O savaşta Amerikan askeri ajandasında önemli bir yekun tutan Türk zayiatı açıklandığında görüldü ki; zayiat Türk askeri açısından hayli yüksek olmuştu. DP'li Bakan Samet Ağaoğlu'nun

"Kore'de bir avuç kan verdik ama, büyük devletler arasına katıldık!" demesi kuşkusuz akıllardadır. Türkiye'nin NATO macerası işte ondan sonra başladı.

Türk askerinin dünyanın öbür ucunda yazdığı büyük kahramanlık destanının bilançosu: Kunuri savaşında 918 kayıptı ve şehit tabutları geliyor, yerine takviye birlikler gidiyordu. Macera böyle bitti.

İşte Afganistan'dan gelen 12 şehit haberinin bana anımsattıkları. O yıllarda bize anlatılan sadece Kunuri Savaş'ında yaptığımız kahramanlıklardan ve bizim olmayan bir savaşta kaybettiklerimizden başka bir şey değildi.

Şimdi Suriye ve İran'la, İsrail - ABD'nin ve NATO'nun katılımıyla Suriye'ye Beşar Esad'ı devirip demokrasi getirmek için bir kez daha TSK'ni bataklığa sürmek...

İşte iktidar için kırılma noktası da bu.