Kırkıncı ilahi, yerlerin göklerin emri
(Yetmiş dokuz telli Asur kanunları sahne aydınlığına yürür ve kararlı ezgilerle yüce buyruğu bildiren besteyi seslendirirler... Dokuz ayrı Ut, Santur ve Tambur iki yandan girerek onları takip eder.)
Utanmıyor musunuz siz Şeria’nın şifalı sularından:
Bir kez olsun doyamadan kardeşliğin deryasına,
Yürekler çatlıyor, kurumuş toprak testi nasıl çatlarsa.
Korkmuyor musunuz gökten bakan yıldızlardan,
Yağıyor yiğitlerin omuzlarına, avuçlarının içinde ateş,
Kutsuyorlar emeğin yüce değeri Filistin vatanını,
İnsanlığın dirilişini sabırsızlıkla bekliyor toprağımız.
Utanmıyor musunuz, koyunlarımızın gübresinden,
Kırık masamızdan, elleri koparılmış çiçeklerimizden,
Çocuklarımızın kırılmış tahta oyuncaklarından.
Gel de söyle Yasef, aşkta yerin nerede, düşte neresi?
Söndürdüğünüz ocaklardan, yaktığınız çadırlardan,
Utanmıyor musunuz anaların acı çığlıklarından:
Kendi yüreğiniz utanıyor sizden, yaydığınız zehirden.
Duysun âlem, geliyor elinde gürzüyle Gılgamış oğlu,
Yola çıktı sırlı kılıçlarıyla geliyor destan yiğitleri,
Adem’den Nuh’a, İbrahim, Musa’ya, Muhammed’e,
Yerlerin göklerinin emri geldi, yıkılacak zalim kaleleri.
*Yakında Kaynak Yayınları arasında çıkacak Filistin Diriliş İlahileri adlı kitabımdan.