24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kırmızı çizgi -(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Dünyada hukukçu olmayan tek Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin 51. kuruluş yıldönümünde, hukuk eğitimi almamış olmamasından kaynaklan hukuk bilgisi eksikliği nedeniyle, anayasaya aykırı olarak yürütülen, anayasa çalışmalarında tek kırmızı çizginin “insanlık onuru” olması gerektiğini söylemiştir.

Bizim anayasamızın kırmızı çizgileri, başlangıçta belirtilen temel ilkeler ve anayasanın ilk üç maddesinde tek tek sayılan değerlerdir.

Haşim Kılıç bunları korumak için içtiği andı önemsemeyebilir, bunun hukuki ve ahlaki sonuçları kendisini ilgilendirir.

Haşim Kılıç’ın içine sindiremediği Atatürk, bu ülkenin modernleşme projesinin mimarı ve hayata geçirenidir.

Onu anayasadan çıkartmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde yaptığı açıklamadan sonra, aşağıdaki soruları cevaplamak zorundadır.

Bu anayasanın en önemli kırmızı çizgilerinden birisi “Ülkesiyle milletiyle bölünmezliği” ilkesidir.

‘İnsanlık onurunu’ korumak...

Bu ilkeye karşımıdır, değil midir?

“İnsanlık onuru” tek başına yeterli bir demokrasi güvencesi olabilir mi?

Laiklik anayasada, korunmadan demokrasiyi sürdürebilmek, özgürlükleri genişletebilmek mümkün müdür?

Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü kırmızı çizgi kabul edilmeden, “insanlık onurunu” korumak mümkün müdür?

Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki başkanlık sisteminde getirmek istediği “Kuvvetler birliği” gerçekleşirse, asıl o zaman “İnsanlık onuru”nun ayaklar altına alınmasının önü açılmayacak mıdır?

Ülkesiyle milletiyle bölünmezliği ilkesini çiğneyen, bu konuda ulemanın görüşünü aldın mı? diye sorabilen, yani çağdaş hukuku red eden, laikliği ortadan kaldırarak ülkeyi orta çağın karanlıklarına sürüklemeyi içine sindiren, laiklik ortadan kalktığı zaman demokrasiden büsbütün uzaklaşılacağını ya düşünemeyen, ya da böyle olmasını amaçlayan bir mantığı ve bunun destekçilerini kabul edebilmek mümkün değildir.

1947 yılında yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki “insanlık onurunu” çağdaş bir devletin anayasasının tek “kırmızı çizgisi” olarak kafi bulan bir kafa yapısının bu ülkede Anayasa Mahkemesi Başkanı olabilmesini içimize sindirmek mümkün değildir.

İstifa etmesi gerekirdi!

Ülkemiz insanı için vazgeçilmez olan, çağdaş, özgürlükçü, çoğulcu ve katılımcı demokrasi, tek başına insan hakları kavramı içinde zaten var olan “insanlık onuru” ibaresiyle korunamaz.

Birileri kafalarında neyi kurgularsa kurgulasın, Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetin ve demokrasinin temel direği olan laiklik salt “insan onuru” kavramıyla korunamaz.

Tayyip Erdoğan, Haşim Kılıç ve ülkenin bölünmesinden yana olan enteller, liboşlar ne düşünürlerse düşünsünler, emellerine ulaşamayacaklardır.

Elbette bu anayasanın evrensel hukuk değerleri ile bağdaşmayan maddeleri değiştirilmelidir.

Peki, ileride yapılacak anayasa değişikliği, Haşim Kılıç’ı tatmin etmez ise, yani tek kırmızı çizgisi “insanlık onuru”ndan fazlası olursa, örneğin bugünkü kırmızı çizgiler aynen kalırsa veya referandumda halk anayasaya aykırı olarak yapılan anayasayı red ederse ne yapacak?

1980’li yıllarda, tamamı hukukçulardan oluşan, ülkesinin ana muhalefet partisini, sadece anayasadan kaynaklanan haklarını kullandığı için, yabancı ülke büyük elçilerine şikayet etmeyen, Pakistanlı Anayasa Mahkemesi yargıçlarının yaptığı gibi, anayasa değişikliklerini veya değişiklik yapılamamasını içine sindiremeyip, onurlu bir davranışta bulunup oturduğu makamı boşaltabilecek mi?

Hiç zannetmiyorum.

Eğer böyle bir “Hakimlik” niteliğine sahip olsaydı. Bugüne kadar defalarca istifa etmesi gerekirdi.

Anayasanın başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkeleri ve anayasanın ilk üç maddesindeki temel değerleri ve ilkeleri, demokrasiye aşık Türk milletinin vatan ve millet sevgisine emanet edildiği için bunları değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.