Yandex
16 Nisan 2025 Çarşamba
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kırşehir türküleri söyleyen sanatçılara

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

A+ A-

Dili kocaman bir deryaya benzetirim, bazı sözcükler bu deryada can çekişirler. Bir yüzücü çıkıp onları kurtarmazsa yok olup giderler. Bazen çevredeki iyi yüzücülere ya da bir cankurtarana iş düşer. Can çekişen sözcükleri yazarlar, ozanlar, türkücüler tıpkı bir cankurtaran gibi kurtarırlar. Saklı Sözlük dil deryasında boğulurken kurtarmaya çalıştığım sözcüklerle doludur.

Sözcükler neden can çekişirler, neden yok olurlar? Bizdeki en büyük neden ilgisizliğimiz, bilinçsizliğimizdir. Yüzyıllardır Türkçenin gerçek kaynağından uzak durmamız, kendi dilimizi hor görmemizdir. Yazı dilimizin kuruluş aşamasında Osmanlı aydınının gerçek Türkçeyi, halkın dilini “lisan-ı avam” diye aşağılamasıdır en büyük nedeni.

Çok sevdiğim bir ağıtta geçen “derilmek” bu binlerce sözcükten biridir. Yazık ki türkücülerimiz “dirilmek” yapmışlar bu sözcüğü. Çocukluğumda çevremden, yakınlarımdan çok duydum. “Bozmak-bozulmak” gibi, “dermek-derilmek” de var bizim dilimizde. “Derilmek”, dermek eyleminin edilgin biçimi… “Dernek”, “derlemek”, “derme çatma” aynı kökten gelir. “Derneşik”, “derneşmek” de var ama hele şu “derilme”yi size bir anlatayım. Toplanmak, bir araya gelmek, organize olmak anlamında çok duyduğum bu sözcükle gene çocukluğumda bir ağıtta karşılaştım: Yarın bayram gelir âlem derilir/ Ana baba yavrusuna sarılır/ Yetim olanların boynu burulur…

Kırşehir türküleri söyleyen sanatçılara - Resim : 1

Hemşerimiz Âşık Seyfullah yerli yerinde güzel kullanmış. Halk dilinin güzel bir sözcüğünü gün ışığına çıkarmış. “Derilmek”i yukarıdaki dizeyle birlikte Saklı Sözlük’e aldım.

Bu türkünün de bütün ağıtlarımız gibi acıklı bir öyküsü var. Yıl 1959-1960… Hirfanlı Barajı’nın tarlalarımızı yuta yuta büyüdüğü günler… Âşık Said’in köyü Toklümen baraja en çok toprak veren köylerimizden. Devletten aldıkları istimlak paralarını tabancaya, kurşuna verdiler. Çoluğun çocuğun elinde tabanca… Havaya, yere, suya sıkıp durdular. Kurşunları en çok da topraklarını ellerinden alan baraj sularına sıktılar. İşte bu günlerde Bekir adında bir genç kaza kurşunuyla vuruldu. Ağıt onun öyküsünü anlatır.

Şiirin tamamını Âşık Seyfullah’ın Kırşehir Belediyesi desteğiyle çıkan kitabında bulabilirsiniz. Baki Yaşa Altınok’un yazdığı kitap beni doğruluyor.

Bozlak ve ceviz diyarı memleketimin türkülerini söyleyen sanatçılar epey çoğaldılar.

Âşık Said’den, Şemsi Yasdıman’dan, Muharrem Ertaş’tan, Çekil Ali’den, Hacı Taşan’dan, Neşet Ertaş’tan gelen bu güçlü geleneği sürdüren sanatçılar bugün epeycedir. Emel Taşçıoğlu, Gülşen Kutlu, Nazlı Öksüz, İsmail Altunsaray, Mustafa Kemal Şimşek, Alp kardeşler vb.

Bir şeyi üzülerek gördüm. Hepsi de ağıttaki “derilmek” eylemini “dirilmek” diye değiştirmişler. “Yarın bayram gelir âlem dirilir” diye söyledikleri dizenin aslı yukarıda söylediğim gibi, “Yarın bayram gelir âlem derilir” biçimindedir.

Kırşehir türküleri söyleyen sanatçılara - Resim : 2

Canım “derilir” yerine “dirilir” olsun diyenler çıkabilir.

Hayır, öyle değil, bir sözcüğün ölümüne yol açarsınız böyle derseniz. Güzel bir sözcüğe yaygınlaşma hakkı, yaşama hakkı vermezsiniz. Bu gün bu, yarın başka sözcükler… Dilimizin her sözcüğü bir cevher gibi kıymetlidir. Yitip gitmemeli. Türküler bir dilin ana kaynağıdır, çoğu sözcüklerimiz türküler sayesinde yaşadı. Türküler olmasaydı “gövel ördeği” nerden bilirdim ben. “Allı turnayı” da ilkin türkülerde duyduk. Turnaların tellisini, allısını türkülerden öğrendik. “Kalbur” diye bir elek olduğunu şehirliye türküler öğretti. Kazdan başka bir de “baz” olduğunu “Şahinim var bazlarım var” türküsünden öğrendik. Yoksa aklımıza “baz istasyonu”ndan başka bir şey gelmezdi. Tarlada da “zar” sesi olduğunu türkülerden öğrendik. Tabii ki bu zar tavladaki zar değil, başka bir zar. “Ben bir gümüş kutuyum/ Yâr elinde tutuyum” türküsünü duymasaydım, “rehin” anlamına gelen “tutu”yu bilebilir miydim? “Yasa” sözcüğünden bir de “yasılmak” eylemi türetildiğini gene türkülerde görebilirsiniz. “Ay balam/ nenni balam” diyen türkülerimizi dinlemeseydik, öz sözcüklerimizden birine daha yabancılaşacaktık. “Arap atlar yakın eder ırağı” dizelerini duymasaydık, “ırak” sözcüğün bu denli canlı kalabilir miydi? “Mavilim mavişelim” türküsündeki gibi, dille oynamalar İkinci Yeni şairlerini kıskandıracak güzelliktedir.

Radyoya tiyatro oyunlar yazdım. Birtakım yetkililer yarım yamalak Türkçe bilgileriyle bir şeyleri değiştirirler. En çok da yerel diye adlandırılan, benim yerel değil, sahiplenilmemiş dediğim sözcüklerle uğraşırlar. Benim de başıma geldi. Arkası Yarın için yazdığım bir oyunun adını değiştirdiler.

Sanırım yıllar önce Çekiç Ali’den de “derilmek” değil, dirilmek diye okumasını istediler, halk anlamaz dediler. Böylece halkın sözcüğünü halkın anlamayacağı duruma getirmek için ellerinden geleni yaptılar. Çoğu sözcüğümüz böyle bir kısır döngünün kurbanı oldu. Bizim köylerimizde “derilmek” diye söylenen türküyü radyoda dirilmek yaptılar. Çekiç Ali ilkokul mezunu bile değildir, kimseyle dil tartışmasına giremez. Adamcağız “derilmek” yerine “dirilmek” demek zorunda kaldı belli ki... Sonrakiler de ustalarını aynen taklit ettiler.

Bu sözcükler zamanını, ömrünü tamamladığı için değil, sahip çıkılmadıkları için ölüp gidiyorlar. Onların ölümünü seyretmek, denizde boğulan birinin ölümünü seyretmek gibidir. Yüzme bilen herkes sorumludur bundan. Hele çevrede cankurtaran varsa, onlar daha çok sorumludur. Yazarlar, şairler, türkücüler dil dediğimiz deryada ilgisizlik, bilgisizlik yüzünden boğulan sözcüklerin cankurtaranlarıdır.

Epey bir süredir ben bu sözcüklerin, Türkçenin gerçek sözcüklerinin boğulup gitmemesi için uğraşıyorum. Geçen yıl genişleterek ikinci baskısını yaptığımız Saklı Sözlük kurtarmaya çalıştığım binlerce sözcükle, yüzlerce atasözüyle, deyimle dolu.

Her yeni baskıda yenilerini ekleyeceğim.

Kemal Ateş Kırşehir
Yorumlar (10 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları