Kıs kıs gülmek-(TAMAMI)
Bay Hüseyin Çelik’in Türkçesinin farkındasınız değil mi? “Türk Dili ve Edebiyatı doçenti olmuş birinin Türkçesi nasıl bu kadar tuhaf olabilir?” diye üzülüyorsunuz herhalde? İnanın ben üzülüyorum. Dahası, uzun bir süre de Milli Eğitim Bakanımız oldu, bu Türkçesiyle. “Fenerbahçe’yi cemaatin ele geçirmek istediğini söyleyenlere kıs kıs gülüyorum,” diyor. Sayın Çelik, bu sav, bu görüş yanlışsa, niye kıs kıs gülüyorsunuz, açıktan açığa gülün. Kıs kıs gülmek iyi bir şey değildir. İşin içinde ince oyunlar varsa ve bu oyunda siz tarafsanız, bir tarafı aldatanlar içindeyseniz kıs kıs gülersiniz. Kıs kıs güldüğünüz yerde bir sinsilik vardır, bir oyun vardır ve kıs kıs gülenler en azından bu oyunun bir parçasıdırlar. Herhalde Bay Çelik, “kendi kendime gülüyorum” diyecekti; kendi kendine gülmekle, “kıs kıs gülmek” çok farklı sözlerdir. Geçen yazımda Albert Camus’nun Veba’sından söz etmiştim; bir belediye görevlisinin, yerinde kullanılacak sözcükleri bilemediği için istediği yere gelemediğini anlatır ünlü yazar. Yerinde kullanılacak sözcükleri, deyimleri doğru seçemeyenler bakın bizde nerelere gelebiliyorlar! Canım bir kez insanın dili sürçebilir, diyeceksiniz; ama öyle birle, beşle sınırlı değil Bay Çelik’in hataları. “Suç işledi” yerine, “suçu yaptı” gibi tuhaf sözleriyle ben çok karşılaştım.
Allah söyletiyor sanki, Bay Hüseyin Çelik’i. Bizlere, hep kıs kıs güldüler aslında, işin doğrusu bu; ve sanırım en çok da şu liberallere güldüler. Yıllar önce ortaöğretime eskiyazı dersleri konulurken, bu icraatın “4+4+4”lerle, alkol yasağıyla, kürtaj yasağıyla devam edeceğini, kız öğrencilerle erkek öğrenciler arasındaki mesafenin kurallara bağlanacağını, asıl amacın dindar gençlik yetiştirmek olduğunu anlamamış olanlara elbette kıs kıs gülünür. Yüzlerce öğrenci okullarda devlet eliyle sütle zehirlenirken, “psikolojik” açıklamasına da yetkililer, sorumlular kıs kıs gülmüşlerdir. Bize bir kere değil, yüzlerce kez kıs kıs güldüler. Gizli oyunları, gizli planları, kurnazca işleri olanlar, zaten açıkça değil, hep kıs kıs gülerler.
Düzeltme iminin kaldırılmadığını, ancak biraz tasarrufa gidildiğini bunca yazılıp çizildikten sonra artık eli kalem tutan herkes biliyor olmalı. Bu imin yalnız “a” ya da “i” gibi harfler üzerine değil, bazı sözcüklerde “u” harfi üzerine de konulacağını bilmeyenler sanırım daha fazla. Şu iki sözcüğü, “şura” ile “şûra”yı (kurultay) bu işaret olmadan nasıl ayırırsınız? Bu işaretten ben pek korkmuyorum, siz de korkmayın, yeni yazının Türkçeye ilk uyarlandığı günlerde Atatürk’ün bulduğu bir işarettir, o günlerde gazeteler “Gazi’nin işaretleri” diye sundu bu düzeltme imini... Sükûn, sükûnet sözcüklerinde de düzeltme imi var. Yeni yazının ilk uygulandığı yıllarda karşılaşılan bazı yazım sorunları “Gazi’nin işaretleri”yle çözümlendi. Bir devrimi, böyle ayrıntılara da kafa yorarak başarıya ulaştıran bir devlet adamı, kaç yüzyılda bir ortaya çıkabilir acaba?
Kılavuzların kurallara bağlamadığı ya da kılavuzlarda bulamayacağınız bir yazım sorununa daha değinerek bitirmek istiyorum yazımı: Gönül, şehir, ağız gibi sözcükler ünlü aldıklarında, gönlü, şehri, ağzı biçimlerini alır, ancak bu tür sözcüklerle kurulmuş bazı söz öbeklerinde (kalıplaşmış sözlerde) durum değişir: Ağızdan ağıza, gönülden gönüle, babadan oğula, deriz, ünlü alan ikinci sözcüklerde de ses düşmesi olmaz.