29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kişiye özel (ısmarlama) demokrasi -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Ayakkabının, giysilerin ısmarlaması (kişiye özeli) iyidir. Özellikle giysiler için “Haute couture” deyimi kullanılır. Bedelini ödemeye para yetmez. İş demokrasiye gelince, tam tersi olur. “Hazır giyim” (konfeksiyon) olanı iyidir. Bedeli, bedelleri yüzyıllardır ödendiği için her keseye uygundur. Zaten kişiye özel giysi gibi, kişiye özel demokrasi de halka göre değildir. Tuzlu oturur, pahalıya patlar!

Yıl 1993

AKP’nin Başbakanı demokrasi treninde birden fazla durak olduğunu sanır ve “teokratik dikta” durağında inmek ister. Ama demokrasi treninde demokrasi durağından başka ara duraklar yoktur. Treni herhangi bir yerde durdurmak için imdat kolu da yoktur, gerekli görülmemiştir.

1993’te yayınlanan “2.Cumhuriyet Tartışmaları” (Başak Yayınevi) adlı kitapta, “Bize göre demokrasi ancak bir araçtır. Hangi sisteme gitmek istiyorsanız, bu düzenlerin seçiminde bir araçtır. Yani demokrasi ile düzenler gelir, düzenler gider” (s.419), diyordu.

Yani demokratik bir düzende demokratik bir anayasa bulunacağını, bu anayasanın başka bir düzenin seçimle gelmesine izin vermeyeceğini anlayamıyordu. Ama o, seçimle iktidara gelip anayasaya, Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez maddelerine karşın teokratik bir düzen kurmayı hayal ediyordu. Bayanlar ve baylar, laik düzene karşı olan kimse bir numaralı demokrasi düşmanıdır. 1993 yılının R.T. Erdoğan’ı kişiye özel, laik olmayan bir demokrasi (!), yani teokrasi istiyordu ve bunu gizlemiyordu.

Yıl 2012

17.12.2012 günü, “Konya Ekonomi Ödülleri 2012” toplantısında konuşan AKP başbakanı R.T. Erdoğan 10 yılı iktidar koltuğunda geçen 20 yıl içinde dirhem değişmediğini itiraf ediyor:

“Şehir hastaneleri projesi de yargı ve bürokratik oligarşi nedeniyle hayata geçirilemedi. Hâlâ bunu aşamadık, bitiremedik. Niye? Bürokratik oligarşi ve yargı bunlara takılıp kalıyor. Dışarıdan bakan ‘326 tane milletvekiliniz var, gene mi bahane’ diyor, ama işte bu kuvvetler ayrılığı denilen olay var ya o geliyor sizin önünde bir engel olarak dikiliyor.” (Milliyet, 18.12.12)

“Yetmez ama evetçiler”in demokrasi kahramanı R.T. Erdoğan işte bu düşüncelerle karşınızda! Bu cümleleri duydular ama gıkları çıkmadı.

“Kuvvetler (erkler) ayrılığı”nı “olay” olarak tanımlayan AKP Başbakanı’nın devletin tüzel kişiliğinden haberi yok. Bu saptamayı yaptıktan sonra sözü konunun uzmanı Prof.Dr. Erdoğan Teziç’in Beta Yayınevi tarafından yayınlanan ders kitabı “Anayasa Hukuku”na bırakacağım:

“Devlet tüzel kişisinin iradesini açıklayan, her biri belli görevleri yerine getiren değişik organları vardır. Devlet organlarının farklılığı, buna karşılık olarak, devlet fonksiyonlarının da farklılığını ortaya çıkarmaktadır... Devletin egemenliğine dayanan hukuki faaliyetleri üç grupta toplanır: YASAMA, YÜRÜTME, YARGILAMA... Yargılama erki ve mahkemelerin bağımsızlığı, klâsik demokrasinin temel ilkelerinden biridir. Günümüzde de, bağımsız yargı, çoğulcu demokrasinin onsuz olmaz koşullarından biridir.” (s.366)

Demek ki, kuvvetler (erkler) ayrılığı, Başbakan’ın sandığı gibi bir olay değil, demokrasinin temel ilkesiymiş. Ama Başbakan, yargı erkini temsil eden mahkemeleri hükümete (kendisine) bağlı devlet dairesi sanıyor. Oysa, çağdaş demokratik yönetimlerde, yargı, yürütme organı hükümetten emir almaz, sadece anayasaya ve yasalara uyar. Bu bu kadar basit bir gerçektir.

Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinin kendi aralarındaki ilişkiye gelince:

Yasama Meclisi, yasa yapar ama onun yaptığı yasaları Yargı Erki’nin bir organı olan Anayasa Mahkemesi denetler. Denetleyerek, Yasama Meclisi’nin erkini sınırlar.

Demokratik ülkelerde Yürütme Erki’ne sahip hükumet parlamentoyu (yasama erkini temsil eden meclisi) feshedebilir ama bu meclis tarafından da güvensizlik oyu ile düşürülebilir. Hükümetin işleri ve uygulamaları yargı erkini temsil eden Danıştay ve İdari Mahkeme tarafından denetlenir ve iktidarı sınırlandırılır.

Yargı Erki’ni (Anayasa Mahkemesi, Danıştay, İdari Mahkeme ve mahkemeler) gelince: Ne Yasama Erki (TBMM), ve Yürütme Erki (AKP hükümeti) tarafından denetlenemez, yetkisi sınırlandırılamaz. Ama AKP’nin başbakanı Yargı Erki’nin temsil eden organların yetkilerini sınırlandırmak, yok saymak istiyor. Ama Yargı Erki, Yasama ve Yürütme karşısında, hukukî açıdan, primus inter pares‘tir; yani eşitler arasında birincidir.

Cumhuriyeti temsil eden yargı erkininin bağımsız organları, hükümetin işlerini ve uygulamalarını denetleme gücüne sahip oldukları için, hukuki açıdan hükümetin üzerindedir.

Hükumet, yasa çıkartarak herhangi bir mahkemeyi kaldırabilir ama onun vermiş olduğu kararları değiştiremez.

Kişisel iktidar

“Kişisel iktidarlarda, tüm yetkiler, gasp ya da zorbalıkla bir kişi tarafından ele geçirilmiş olabileceği gibi, bir hukuki metinle de öngörülmüş olabilir. Kişisel iktidar aslında diktatörlükle eş anlamlıdır. Devlet faaliyetlerinin yöndendirilmesi bir kişinin iradesine ya da kaprislerine bağlıdır.” (Anaya Hukuku, S.373)

AKP çoğunluğuna sahip Yasama Erki’ni (TBMM) mutlak denetimi altında tutan Başbakan, bağımsız yargının da hükümetin iktidarını sınırlandırmasını istemiyor. Belki farkında değil ama Erkler (Kuvvetler) Ayrılığı’na karşı çıkarak mevcut anayasayı tanımamış oluyor ve demokrasi treninin güzergâhı üzerinde benzersiz bir şey yapmak, “Teokrasi İstasyonu” açmak istiyor. Böyle bir girişim ve kalkışma ülkeyi dönüşü olmayan bir kaosa götürür.

Hiç belli olmaz, üyelerini kendiniz seçmiş olsanız da, bu ülkede hâlâ bir Anayasa Mahkemesi var!