10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kıyamet senaryoları-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Pazar günü Emekli Büyükelçi ve son seçimde Kılıçdaroğlu’nun CHP’de liste dışı bıraktığı Şükrü Elekdağ açıkladı ki:

“-Dış politikada asıl sorun Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesi değildir. Asıl sorun dünyada oluşan ve gücünü hissettiren iki bloklaşmadır.”

Çin, Rusya, İran, Suriye bir taraftadır. ABD, batının bir kesimi Suudi Arabistan ve minyatür emirlik Katar öteki tarafta... Sanki yeni iki kutuplu bir dünya kurulmaktadır.

Suriye sorununda ipler daha çok İsrail’in elinde görünmektedir. Elekdağ uzun yıllar büyük elçilik yaptığı ABD’nin dış politikasından söz ederken son derece anlamlı bir konuya da değindi:

“-ABD seçimlerinde bir başkan iki kez seçilebileceğine göre Beyaz Saray’da oturan Başkan’ın durumunu ABD’de oturmuş, etkin 6 buçuk milyonluk İsrail tayin edecektir...”

Bu kadar az sayıya rağmen koca ABD’de bu denli etkin olması ise, İsrail lobi’sinin Amerikan ekonomik güç odaklarından biri olması ve etkin kamuoyu oluşturma becerisiyle açıklanabilir. Ne ABD ne Beyaz Saray, hatta ne de Pentagon İsrail’i kırmak isteyemez. İsterse ne olur? Baba Bush’un başına gelen Obama’nın da başına gelir ve Beyaz Sarayı unutması gerekir.

Düşünün: ABD’nin Füze kalkanı İran’a yönelmiştir ama, siyaseten İsrail’e bir güvence için Türk topraklarına yerleştirilmiştir. Tüm Türkiye’deki radar alıcıları İran’dan gelecek bir saldırı için kullanılıp sonra süprülecek aletse, beklemesi de bundan olmaktadır. ( Ulusal Kanal- 22 Nisan 2012- Politikanın Nabzı).

Asıl hedef İran olsa da, koşulların henüz oluşmamasını Büyükelçi ve Dış Politika uzmanı Elekdağ, iki nedene bağlıyordu:

- ABD halkının % 50’sinin İran’ın vurulması yanlısı olmasına karşın ABD doğrudan İran’ı vurmanın zamanı gelmediği kanısındadır.

- BM kararlarının özellikle Rusya ve Çin’nin Güvenlik Konseyi’nde aldıkları vaziyet.

Oysa ABD hem Irak’ta bıraktığı milyonlarca insanın kanından ve getirdiği ince demokrasi(!) yüzünden yaralıdır, hem de Afganistan’da El-Kaide, Suriye’ye destek veren Hizbullah örgütü Obama’nın elini tutmaktadır. Bunu bir dış politika uzmanı deneyimli büyükelçinin üzerinde durulması gereken görüşü olarak kabul edilse de, durum Obama’nın Beyaz Saray sözlerinden anlaşılmaktadır. ABD kestaneleri ateşten almak için bir maşaya gereksinimi olduğunu inkar etmemektedir ki?

Türkiye’nin durumu

Bölgenin en güçlü hava ve kara gücüne sahip tek ülke hangisidir: Türkiye.

Öyle anlaşılıyor ki, Bayan Clinton ile Sayın Davutoğlu’nun samimi ve karşılıklı gülücükleri, Türkiye’yi göreve sokmak ve gerekirse NATO sözleşmesinin 4. ve 5. maddeleri yoluyla sorunu çözme gayretini Türkiye’nin üstlenmesi de bundan ileri geliyor. O ünlü 5. Madde, “NATO üyelerinden birinin topraklarının saldırıya uğraması ya da toprak bütünlüğünün zedelenmesi haline müdahale hakkının doğacağını” ifade etmekte. Suriye’nin böyle bir gayreti ve hevesi var mı?

Şam Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Mehmet Yuva ve Aydınlık Gazetesi yazarı Rafet Ballı’nın ifadelerine göre, resmi olmayan görüşmelerde Suriye Ordusu’nun da devletinin de böyle bir düşüncesi yoktur. 4. maddeyi devre sokmak da öyle kolay olmayabilir. 4. maddede ifade edilen bir düşünce de Suriye’de bulunmamaktadır. O halde ABD İran’ı vurmak kararından vazgeçmemekle birlikte, ateşteki kestanelere Türk ordusu eliyle dokunmanın da kolay olmayacağının fakındadır.

Büyükelçi Elekdağ açık açık söyledi ki:

“-Bu durumda Suriye’ye şu ya da bu yolla müdahale zordur. Kaldı ki, Suriye halkı Mısır’da olup bitenleri gördükten sonra Başkan Esat ve Ordusuna daha çok sahip çıkmaya başlamıştır!” Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve iç işlerine karışmak uluslararası hukuka göre olası olmadığına göre, Suriye halkı da giderek Müslüman Kardeşler yerine Suriye’nin yönetiminde bir değişikliği makul ve halkı açısından mabul görmediği için ABD ne yapacaktır? İkinci kez Obama’nın Beyaz Saray’da kalması için süreyi imkan oranında uzatacaktır. Kasım’da seçim var ve Obama’ya İsrail’i tatmin edecek tek yol budur. Bu durumda Türk dış politikasının da belki en güç durumu yaşadığını görmemek için kör olmak bile yetmez.

Oysa Türkiye’deki ayrılıkçı bir güç durumunu hâlâ koruyan siyaset bakın BDP Genel Başkanı Demirtaş’ın ağzıyla neler söylüyor?

“Gelinen noktada Kürt halkı duygu düzeyinde devletten kopmuş durumda. Kürt halkı bu devleti artık kendi devleti olarak görmüyor. En azından Kürt halkının büyük bir kısmı görmüyor... Savcıların Kürt halkının gerçeğinden haberi olmayabilir. AKP’nin haberi olmayabilir. Ama, Kürt halkı bütün değerleri ile artık bir realitedir. Bunları her yerde savunuyor, sloganını atıyor, pankartını açıyorlar.”

İşte size kendi içişleri varken, başkalarının sorununa burnunu sokmak gayreti, korkarız ki; Türk devletini dünya üzerinde çok soruna balıklama dalan bir ülke olarak anılmasına ve yalnız kalışına doğru hızla sürükleyebilir. Açık söyleyelim:

“Dış politikada ve savaşta ikmalde yapılan hatalar savaşın sonuna dek sürer.”