22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Klasik sağ açık, sol açık ne demek?

Halit Deringör

Halit Deringör

Eski Yazar

A+ A-

Futbol iki ayakla oynanır derler ama aslında 3 ayakla oynanır. Bence, futbolcuların kafası 3. ayağı sayılır. Bunu kullanamayan futbolcu da ne kadar büyük olursa olsun eksik futbolcudur. Benim düşünceme göre kafaya toplarına en iyi çıkışları yapan futbolcular, İngiliz futbolculardır. Kafa toplarını alınları ile atarlar. Kafaya çıkışlarında bir estetik vardır.  

Nedense estetik ve iyi kafa atan futbolcu sayısı çok azdır. Kafa vurmak için sanılanın aksine uzun boylu olmak gerekmez. Önemli olan vuruştaki zamanlamadır. Kısa boyluların, uzun boylulardan daha iyi kafa vurdukları çok görülmüştür. İnsanlarımız, futbolun bu yönlerini konuşmaları gerekirken futbolun dedikodusunu yapıyorlar Ne ilginçtir ki bu dedikoduları yapanlara da iyi futbol eleştirmeni diyoruz. Aslında bu meslek için çok para da kazanıyorlar. 

Futbolumuzun da bir türlü ileri gidememesinin sebeplerinden biri de bu tür kısır görüşlerdir. Geniş vizyonlu tartışmalar, eleştiri ve öneriler konuşulmuyor. Bunları görmek istiyoruz.  

Türk futbolunun tarihsel gelişiminde geriye dönüp baktığımızda kafa ile gol atan futbolcular azınlıktadır. Beşiktaşlı Baba Hakkı, Kemal Gülçelik, Metin Oktay, Suphi, Osman Arpacı, Müjdat Yetkiner. Bunlar bir çırpıda aklıma geliverenler. Aynı zamanda benim süt kardeşim olan Müjdat Yetkiner’i bizim kuşak hiç unutmaz... Saracoğlu stadında oynanan maçta 18 çizgiden kafa ile attığı şut, ayakla atılan şut kadar sertti. Kafa vuruşlarının sertliği ve isabetliliği yanı sıra son derece de estetikti.. Ben de 11 yıllık futbolculuk yaşamımda attığım 140 golün yarısına yakınını kafa ile atmışım. Oysa saydığım isimler gibi benim de boyum uzun değil. Demek ki bizler, zamanlamayı iyi yapmışık. 

Bir futbolcunun estetik ve güzel kafa vurması, iki ayağı ile top kullanması doğuştan gelen özellikleri değildir. Bunlar, ‘ağaç yaşken eğilir’ derler ya genç takımda öğretilir. Öğreticilerin iyi öğretmesi gerekir. Öğreticiler iyi yetişmeyince, onlar da yetiştiremiyorlar. Çoğu ne anatomi ne fizyoloji ne psikoloji okumamış. Okuyan da parmakla gösterilir. Böyle tarla da bozuk ürün verir. Ama yine de gördüğünüz gibi iyi kafa vuran futbolcularımız da çıkıyor 

Klasik sağ açık veya sol açık ne demek? Sıradan bir futbolcuyu sağ veya sol tarafa koyarsınız oynatırsınız. İyi de oynayabilir. Hatta arka arkaya goller de sıralayabilir ama bu klasik bir açık olmanın ifadesi değildir. Rastlantı veya topun cilvesi olabilir. Bana göre; klasik açıklar son derece hızlı olması, kontrollü olması, iki ayağını da kullanabilmesi, 18’in içine gelip sağ veya sol ayağı ile gol atabilmesi, sağ ve sol köşe vuruşlarından gelen toplara kafa ile çıkabilmesi, rakibine çalım attığı zaman geriye dönmemesi ve direk kaleye gitmesi gerekir. Ancak bu tip futbolcular, klasik açık futbolculardır. Ne şekilde istifade edilecek bunu çalıştıran hocası bilir. Bilmem kabul eder misiniz? Fenerbahçe’de geçen yıl kirada olan Stoch, bana göre tam anlamı ile klasik bir sol açık futbolcusu. Daha önce de yazmıştım. Fakat onun klasik oyunu futbol yorumcularının takdirini pek kazanamamıştı Bu oyuncu tekrar Fenerbahçe’de. Daha önce de söylemiştim. Yineliyorum şimdi. Keşke onun gibi bir de sağ kanat oyuncusu alınabilseydi. Fenerbahçe’nin bileğini kolay kolay kimse bükemezdi.  

Lig başlayınca göreceğiz. Ama yalnız bu açıdan değil hiçbir konuda ön yargılı olmayalım. 

CUMHURİYET GAZETESİNDEN MEZUNUM 

Hava çok sıcak. Basındaki transfer haberleri insanın büsbütün başını döndürüyor. Bir sürü içeriksiz yazılar. Sözüm ona gazeteler halkı aydınlatmak içindir acaba öylem mi? Büyük bir gazetede bir şey okudum utandım adeta. Sözüm ona Galatasaraylı Burak ile yeni transfer ettikleri Podolski ile araları limoni imiş. Ama bir iki gün sonra Burak gidip boynuna sarılmış. O da kolunu fırlatıp atmış. Yani itmek yerine fırlatmak. Neyi fırlatıp atıyor? Gazetelerin yazı işleri müdürü yazılan yazıları tetkik etmez mi? Hadi sözcük Arapça ya da farsça olsa neyse. O da değil. Sözcük türkçe. Hani nerede kaldı halkın aydınlatılması? Gerek siyasi, gerek spor basını gitgide saygınlığını kaybediyor 

Yıl 1963. Sanırım Fenerbahçe bir İsviçre takımı ile oynayıp yeniliyor. Ben de maçın eleştirisini yaparken. Fenerbahçe için “Ayıp, İsviçre’nin bir kanton takımına yeniliyor” demiştim. Ertesi gün gazetenin yazı işleri müdürü beni çağırıyor. “Sen yüksek okulu mezunusun. Nasıl böyle bir hata yaparsın? İsviçre’nin zaten kendisi kantonluk” diye serzenişte bulunmuştu. Ben de aba altından sopa gösterme karşısında yerin dibine girmiştim. Hem utandım hem de suratım kızarmıştı. Nereden nereye gelmişiz? Şimdi neredeyse kendimizin konuştuklarını anlamayacağız. 

Bir gazetenin Yazı işleri Müdürünün bu tip yanlışlıklar dikkatini çekmez mi? Demek ki çekmiyor.  

‘ALLAH KABUL ETSİN, PADİŞAHIM SEN ÇOK YAŞA’ TOPLANTISI 

Geçtiğimiz Cumartesi Fenerbahçe’nin yüksek Divan Kurulu Toplantısı yapıldı. Aslında önemli bir toplantıdır bu divan kurulu toplantıları. Bu nedenle yüksek sözcüğü kullanılmıştır. Bu toplantıya katılmak için üyelik en az 25 seneden beri olmalıdır. Bu nedenle de yaş ortalaması da yüksektir. Bir anlamda Fenerbahçe’nin senatosudur. Okumuşlar meclisidir. Ama gelin görün ki bir incir çekirdeğini doldurmayan konular tartışılır. Önemli konular itilir herkes hayatını anlatır. Kurulda okunan Fenerbahçe bütçesini pek kimse dinlemez, üzerinde tartışma da yapılmaz. Yaş ileri olunca toplantı öncesi yapılan açık büfe kahvaltıda herkes nasibini aldığı ve biraz da ölçüyü kaçırdığı için kiminin şekeri yükselir kiminin tansiyonu. Uyuklayan bir süre üye görebilirsiniz. Okunan Fenerbahçe bütçesi ile ilgili bir cümle aklında kalanı tebrik etmelidir.  

Bu kurul, ‘padişahım sen çok yaşa, Allah Kabul etsin’ toplantısıdır. Bu son toplantıya gitmedim. Artık kabak tadı verdi çünkü. Basından okudum. Sayın başkanımız Aziz Yıldırım yapılan büyük transferlerin paralarının nereden bulunduğu sorusu gündeme gelince Fenerbahçe’de bir gömü çıkmadı ki bulalım diye esprili bir cevap vermiş. Bir gömü çıkmadığı doğru. Her gün altyapıdayım. Genç sporcuların ve yaşlı futbolcuların yemekhanesi restore ediliyor. Kazı da yapılıyor. Ne petrol çıkıyor ne de gömü... Hafriyat biraz daha sağa kayarsa 100 yıldır halledilemeyen kokudan boğazı yazan insanların derdi olan ve yöreyi mahveden kurbağalı derenin foseptiği çıkacak..