Komik bir balkon konuşması
Daha seçim sonuçları kesinleşmeden, eski Sovyet liderleri gibi tam tekmil Politbüro üyeleriyle birlikte balkona çıkmış... Yanında Burak Erdoğan dışında bütün ailesi, mutat zevat ve aralarında düşük (sabık ve sakıt) bakan Egemen Bağış... Görülmemiş bir gösteriş ve kibirle, sanki rakiplerinin yedi göbek sülalesine küfredercesine, tahkir ve tahrik kokan bir konuşma yapıyor...
Habbeyi kubbe yapmakta, çevir kazı yanmasın yönteminde üzerine yok! Tumturaklı, içi boş söz sanatında maşallah pek kuvvetli, sanki laf ebeliği zanaatının Zati Sungur’u...
Zati Sungur olduğu için bir bozguna zafer havası verebilir, İspanya fethinden dönen bir Sezar gibi geçit töreni yapabilir. Ve kendisi de inanır!
***
Sol tarafında, iddiaya göre evdeki kirli paraları sıfırlayamayıp milyonlarca doları ne yapacağını bilemeyen, şaşkın ve beceriksiz oğul Bilal... Babası Hafız Esad’ın yanında duran Beşar Esad gibi, geleceğin “Reis”i... Saltanat babadan oğla geçecek ya... Bilal’in solunda, (gene iddiaya göre) Bilal’e yardım kuvveti olarak İstanbul’a gönderilen, kerime ve hemşire Sümeyye...
Bu sahne insanlara 18 ve 25 Mart baskınlarını anımsatıyor. Anımsatıyor da ne oluyor?
“Ulan topunuzla, tüfeğinizle, polisinizle, savcınızla, hâkiminizle üzerime gelin ulan, hepiniz vız gelirsiniz, bu batakhane benden sorulur!” demek istiyor.
Muhalefete, nüfusun %55’ine, hukuk ve adalete karşı tam anlamıyla bir meydan okuma, dört nala bir saldırı. Seçim sonuçları, inşallah bölgemizde ve dünyada huzur ve istikrar sağlayacakmış, istersen inanma!..
***
Egemen Bağış kim? Rüşvet ve yolsuzluk suçlamaları dolayısıyla bakanlıktan istifa etmek zorunda kalan, Bakara makara diye Kutsal Kitap’la dalga geçen; Berkin Elvan’ın ölümünün ardından yurt genelinde düzenlenen eylemlerle ilgili Twitter üzerinden yaptığı “Terörün bitmesinden ve kardeşliğimizden rahatsız olup çözüm sürecini hedef alan nekrofillere (ölüsevicilere) de gereken cevabı milletimiz 30 Mart’ta verecek” açıklamasını yapan patavatsız insan... O densiz açıklamayı hatırlatmak için mi balkondaydı? Evet!
***
Bağdat, Kahire, Saraybosna, Bakü, Lefkoşe ve bütün dost ve kardeş halkları “buradan” selamlıyormuş, “Bu sonuçlar inşallah bölgemize ve dünyada barışa, adalete, huzur ve istikrara katkı sağlasın”mış...
Bu da insanların yüzüne baka baka küfüretmek gibi bir şey, sanki Bağdat ve Kahire sokaklarından taciz edilmeden, saldırıya uğramadan yürüyebilirmiş gibi...
Suriye ile savaş halindeymişiz, öyle diyor, ama bizim haberimiz yok. Suriye ile savaş halinde olan bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti yok, milleti yok... Belki kendisi, ailesi, çevresindeki mutat zevat millete karşın Suriye’ye savaş açmıştır; savaş kumpası kurmuştur, ama millet değil...
Düpedüz milletle alay ediyor!
***
Düpedüz milletle alay ediyor:
“Kardeşlerim, aziz milletim;
Sandıktan çıkan sonucu, sandığın verdiği mesajı en doğru şekilde okumanın çabası içinde olacağız. Aziz milletimiz bize sadece hükümet etme yetkisi vermedi, aynı zamanda yeni anayasa yapmak için görev verdi. Bu yeni anayasayı uzlaşmayla, istişareyle, müzakereyle yapma mesajı verdi.
330’un altında milletvekili çıkardık veya çıkarıyoruz diye biz kapımızı kapamayacağız ve muhalefete gideceğiz. Kabul ederlerse, kabul buyururlarsa uzlaşmaya, parlamento dışındaki partilerle, sivil toplum örgütleriyle, medyayla, akademisyenlerle, bu alanda sözü olanlarla en geniş anlamda istişare ve uzlaşma arayışı içinde olacağımızı daha bu akşamdan ifade ediyorum.
Anayasa her kimlik talebine karşılık verecek.”
***
Bunun ardından, “Meydanlara ifade ettiğimiz gibi özgürlükçü bir anayasayı hep birlikte yapacağız. Bu anayasada herkes kendini bulacak; doğu da bulacak, batı da bulacak, kuzey de güney de. Velhasıl milletim ‘İşte bu benim anayasam’ diyecek. Yeni anayasa milletin her bir ferdini birinci sınıf olarak görecek. Her kimlik, her değer, herkesin özgürlük, demokrasi, barış ve adalet talebine bu anayasa karşılık verecek. Bu anayasa Türk’ün, Kürt’ün, Zaza’nın, Arap’ın, Çerkes’in, Laz’ın, Gürcü’nün, Roman’ın, Türkmen’in, Alevi’nin, Sünni’nin, azınlıkların, yani 74 milyonun anayasası olsun!” diyor ki “Türk’ün, Kürt’ün, Zaza’nın, Arap’ın, Çerkes’in, Laz’ın, Gürcü’nün, Roman’ın, Türkmen’in, Alevi’nin, Sünni’nin, azınlıkların” sayılmasının ne anlama geldiğini herkes çok iyi biliyor artık.
Çünkü hiçbir anayasada Türk, Kürt, Zaza, Arap, Çerkes, Laz, Gürcü, Roman, Türkmen, Ermeni, Rum, Alevi, Sünni ad ve sıfatları her ne amaç ve anlamda olursa olsun yer almaz, alamaz. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorsa, Burhan Kuzu dışında bir anayasa hukukçusuna sorsun, sormalı. Bu ad ve sıfatlardan birinin anayasaya girmesi bir ayrıcalık (imtiyaz) anlamına gelir.
***
Balkonda zafer konuşması yapmanın hâkimiyetiyle “Her kimlik, her değer, herkesin özgürlük, demokrasi, barış ve adalet talebine bu anayasa karşılık verecek” diyor. Bu saydığı erdemlerin anayasada yer alması yetmez, bunlarla ilgili yasaların da var olmaları ve uygulanmaları gerekir.
Tamı tamına 12 yıldır iktidarda bulunan, bilmem kaçıncı kez seçim zaferi kazanan bir başbakan, 12 Eylül cuntasının çıkardığı Siyasal Partiler Yasası ile %10’luk Seçim Yasası’yla kimsenin gözünü külleyemez.