14 Ocak 2025 Salı
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Konuşma sırası Erdoğan’da! (106)

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Devletin Boğaz manzaralı saray yavrusunu tam altı aydır işgal eden ve bu konudaki tam 103 yazımı görmezden gelen Abdullah Gül, 104’üncü yazımın yayınlandığı gün kameraların karşısına geçip nihayet konuştu.

Huber’de oturmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teklif ettiğini, kendi evine taşınmayı çok istediğini söyledi ve “Bütün masrafları, her şeyi benim karşıladığımı herkes biliyor. Bu konularda titizim ben” dedi.

***

Konuşma sırası Erdoğan’da:

Abdullah Bey yalan söylemeyeceğine göre Cumhurbaşkanlığı’na ait üç yerleşkeden biri olan Huber Köşkü’nü hangi yasadan, yönetmelikten ya da teamülden aldığın yetkiyle onun kullanımına sundun?

Makam sahipleri, makamlarına ait gayrimenkulleri diledikleri kişilere tahsis edebiliyor mu?

Örneğin Yalova Valisi, Valilik Konağı’nda önceki valilerden birinin aylarca kalmasına göz yumabilir mi?

Milli eğitim müdürleri, emekli milli eğitim müdürlerinden birine “Şu okulu sana tahsis ettim. Git istediğin gibi kullan” diyebilir mi?

***

Veremezsin Bayım, veremezsin!

Huber babanın malı değil; sadece geçici olarak senin üzerine “zimmetli!”

Eğer böyle bir şey yapmışsan (ki; Gül böyle söylüyor) o zaman bu, zimmete ihanet ettiğin; yasaları, yönetmelikleri çiğnediğin anlamına gelir.

Diyeceksin ki, “Çiğnedimse çiğnedim. Suçsa suç... Bu ülkede kimse beş yıl süreyle beni ‘vatana ihanet’ dışında bir suçlamayla hakim karşısına çıkaramaz...”

Haklısın... Ama unutma:

Beş yıl dediğin, göz açıp kapatıncaya kadar geçer...

Bu keyfi yönetimin ve saltanatın hesabı da bir gün elbet sorulur.

20 MİLYON LİRALIK EV!

Gelelim Gül’ün, “kendi evi”ne:

Kanlıca’daki “saray yavrusu” Gül’e değil, bildiğimiz kadarıyla müteahhit damadı Mehmet Sarımermer’e ait...

Gazeteler böyle yazmıştı ve o da bu haberleri tekzip etmemişti!

Oysa Cuma günü yaptığı açıklamada taşınacakları evin “kendi evi” olduğunu, hayatında ilk kez “kendi evine” taşınacağı için mutluluk duyduğunu söyledi.

***

Bu işin doğrusu nedir beyefendi?

Yaklaşık 20 milyon lira değer biçilen o evi damadınızdan satın mı aldınız? Tadilat için harcanan milyonlarca lirayı siz mi ödediniz?

Eğer öyleyse, bu parayı nereden buldunuz?

Evi almadıysanız; damadınız evi karısının, yani kızınızın üzerine yaptı da o, kullanım hakkını size mi devretti?

Eğer böyleyse “kendi evim” demeniz ne kadar doğru?

HUBER’DEKİ MASRAFLAR!

Abdullah Bey:

Diyorsunuz ki, “Huber’deki bütün masrafları benim karşıladığımı herkes biliyor... Bu konularda titizim ben!”

Kusura bakmayın ama “titizlik” kelimesi sizin adınızın yanına hiç uymuyor...

Çünkü “titiz” bir insan, devlete ait çok önemli bir mülkü, üstelik aleyhteki bunca yazıya rağmen 6 ay boyunca babasının malı gibi kullanmaz...

Şimdi yapacağınız şey belli:

Köşk’teki işgaliniz sırasında yaptığınızı söylediğiniz ödemelerin belgelerini tek tek göstereceksiniz!

Bu, o Köşk’ün gerçek sahibi olan yoksul Türk halkına borcunuz!

Görelim bakalım; Huber gibi “7 yıldızlı” bir oteli altı ay boyunca kapatmanın karşılığında kaç kuruş vermişsiniz?

***

Kısacası... Bu saatten sonra taşınsanız da benim için bu defter burada kapanmaz “düşük kral”ım!

Her şeyi öğreninceye kadar... Ensenizdeyim.

CEZA!

Milli Eğitim Bakanlığı, “Okulda erkek öğrencilerden oluşan bir tim kurup mini etek giyen kızları taciz ettireceğim” diyen Kepez Atatürk Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı kadın öğretmenin, Antalya’daki başka bir okula atanmasına karar vermiş...

Cezanın komikliğine bakar mısınız?

Bakanlık, bu cezayla sapık zihniyetli o öğretmene adeta “Aferin” diyor.

Düşünün; akıl ve ruh sağlığı yerinde hangi insan çocuğunu böyle bir öğretmene emanet etmek ister?

Benden söylemesi:

Bu kadının adını yazın bir kenara... Çok yakında hangi önemli makama atandığını görünce, “Artık bu kadarı da olmaz” diyeceksiniz!

GÜNÜN SORUSU

Soru okurlarımızdan Gülden Tatoğlu’dan:

Gençlerin evlenmeden önce evlilik ehliyeti almaları şart koşuldu... İyi de devleti yöneteceklerden neden bu görevi layıkiyle, namuslarıyla, onurlarıyla yapmaya muktedir olduklarına dair bir “ehliyet” istenmiyor?

FIRAT YILMAZ ÇAKIROĞLU’NU ÖLÜME GÖNDEREN SALAKLIK...

Ege Üniversitesi, Türkiye’nin en büyük üçüncü kenti İzmir’in göbeğinde...

Bu üniversitedeki PKK yanlıları günlerdir diğer öğrenci gruplarını tehdit edip duruyormuş... Gerilim gittikçe tırmanmış...

Öğrenciler bunu üniversite yönetimine bildirmiş ama önlem alan olmamış...

Sonuçta önceki akşam çıkan kavgada, ülkücü öğrenci Fırat Yılmaz Çakıroğlu öldürülmüş...

Cinayetin en vahim tarafı ne biliyor musunuz?

Çocuk, bıçaklandığı yerde 45 dakika can çekişmiş ama ambulans gelmemiş!

Olay yerindeki polis ekibi de genci arabayla hastaneye götürmeyi reddetmiş...

Kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde değil, hastaneye on-on beş dakika mesafedeki bir üniversitede yaşanıyor bu olay!

Ve çiçeği burnundaki bir genç sadece aldığı bıçak yarasından değil; çevredekilerin salaklığı yüzünden ölüp gidiyor!

***

Bu ülkede yaşamak gerçekten, ölmekten daha zor be kardeşim...

GÜNÜN İSYANI

Dünyaca ünlü kafe zinciri Starbucks, Türkiye’yi tanıtmak için Los Angeles’taki kafelerine koyduğu bayrağımızı Ermeni Diasporası’nın baskıları yüzünden kaldırmış... İsyanım bu kafeye hâlâ gitmeye devam edenlere:

Onurlu olun da bayrağımız yerine konuluncaya kadar şu kahveyi zıkkımlanmaktan vazgeçin!