Köreltme savaşı
Yüksek teknolojinin yoğun olarak kullanılması modern savaşlara yeni boyutlar kazandırdı. Günümüzde stratejik, operatif ve taktik düzeyde girişilen her askeri harekâtta düşmanın tespit ve teşhis edilmesi, konumunun hassas olarak belirlenmesi yaşamsal önemdedir.
DÜŞMANIN YERİNİ BİLMEZSENİZ...
Eğer düşmanın yerini bilmezseniz, elinizdeki silahların hiçbir önemi kalmaz. Ayrıca dost birliklerin arasındaki irtibat (muhabere ya da elektronik) kesildiği takdirde, kargaşa başlar. Bu nedenle askeri terminolojide kısaca “C3I (Command, Control, Communication and Intellengence gathering)” olarak tanımlanan “Komuta, Kontrol, Muhabere ve İstihbarat toplama” sistemlerinde yetkinlik belirleyici bir mahiyet arz eder. C3I organizasyonunda sıkıntı başlamışsa, harp etkinliğiniz en düşük düzeye iner.
SÜPER EMP SİLAHI NEDİR?
ABD’nin açıklanan istihbarat raporlarına göre, Çin ve Rusya rakiplerinin C3I sistemlerini felç edecek yeni bir nükleer bomba geliştirmektedir. Bu bombaların nükleer tahrip gücü sınırlıdır. 1-10 kiloton arasında olduğu tahmin edilmektedir. Amaç radyasyon yayacak bir radyoaktif bulut meydana getirmek değil, süper elektro manyetik pals (super electromagnetic pulse-EMP) dalgaları yaymaktır. Rusya bombayı, “Süper EMP Silahı” olarak tanımlamaktadır. Çok yüksek irtifalarda infilak eden bu bombaların yaydığı gama dalgaları düşmanın C3I yapısını darmadağın edecek çok güçlü bir EMP alanı yaratmaktadır. Böylece muhasım, savaşı yönetecek yeteneklerden mahrum kalmakta, bir anlamda gözlerini kaybetmektedir. ABD uzmanları bu yeni bombayı şöyle tanımlamaktadır: “Rakiplerimiz askeri güçlerimiz ile karşı karşıya gelmeden, ABD’nin aşil tendonuna ağır bir darbe indirir. Böyle bir saldırıya karşı, en yüksek düzeyde koruma tedbirleri aldığımız ABD Stratejik Kuvvetleri’nin C3I sistemleri bile dayanıksızdır.”
“Altıncı Nesil Savaş”, “Temassız Savaş”, “Topyekûn Bilgi Harbi” olarak da isimlendirilen bu yeni yaklaşım için genel olarak kullanılan tanımlama “Köreltme Savaşı (Blackout Warfare)”dır. Bu bombaların şiddeti ve etki alanı ayarlanabilmektedir. Yere yaklaştıkça şiddeti artmakta, yerden uzaklaştıkça etki alanı genişlemektedir. Bir tek bomba Kuzey Amerika büyüklüğündeki bir alanda etki yapabilmektedir. Bu bombaları çeşitli vasıtalardan atma imkânı vardır. Uydular, orta ve uzun menzilli füzeler, gemilere karşı atılan füzeler, uçaklar ve meteoroloji balonları örnek verilebilir. Pentagon tarafından açıklanan gizlilik dereceli olmayan raporda ilk kez bombanın özellikleri grafiklerle açıklanmaktadır.
RUSYA VE ÇİN NE YAPMAK İSTİYOR?
ABD’nin sayısal olarak üstün askeri gücüne karşı geleneksel rakipleri olan Rusya ve Çin, yeni ve yaratıcı silahlar geliştirmektedir. Bu iki ülke askeri sistemlerde kritik teknolojiye özel bir önem atfetmekte, bu alanda ARGE çalışmalarına ağırlık vermektedir. Kritik teknoloji özetle, kendi askeri kuvvetlerinizin muharebe etkinliğini artıracak, düşmanın ise üstün kuvvetlerini muharebe dışında tutacak özel sistem ve cihazlardır. Bu sistem ve cihazlar, “kuvvet çarpanı (force multiplier)” olarak da tanımlanmaktadır. Çünkü 1 birim değerindeki bir yatırımla, düşmanın en az 50 birim değerindeki kuvvetlerini devre dışına çıkarmaktadır. Ayrıca dost birliklerin harp etkinliğini de artırmaktadır.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Rusya ve Çin olası bir harpte ABD’nin geleneksel ve etkin askeri taktik ve stratejilerini hayata geçirmesini engelleyecek özel yöntem ve sistemlere yönelmektedir. Çünkü tehdidi doğru olarak belirlemiş ve buna uygun bir kuvvet planlaması yapmışlardır. ABD’nin sayısal ve teknolojik olarak üstün kuvvetleri ile doğrudan karşı karşıya gelmek yerine, onları muharebe sahnesi dışında tutacak ya da muharebe etkinliğini azaltacak kritik teknolojiye özel bir önem ve öncelik vermişlerdir. Süper EMP bombaları bu alandaki zirve noktalarından birisidir. Çünkü C3I sistemleri çöken harp gemisi şilebe, savaş uçağı tarifeli uçağa, tank kamyona döner. ABD de aynı şekilde karşılık verse bile, en azından sayısal üstünlük avantajını kaybedecektir. Bu nedenle “Köreltme Savaşı”nın geleneksel harbin çok sayıda parametresini değiştireceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Başka türlü ifade etse, kitaplarına başka şeyler yazsa da gerçekte başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinden kaynaklanan tehlike, risk ve tehditlerle boğuşan Türkiye, askeri alanda kritik teknolojiye ciddi yatırımlar yapmalı, bu alandaki ARGE çalışmalarına mutlaka kaynak bulmalıdır. Bu alanda uzmanlaşan yetenekli mühendislerini suikastlara karşı korumalı, idari ve maddi koşulları iyileştirerek yurt dışına kaçışları engellemelidir.