Körle yatan şaşı kalkar -(TAMAMI)
Paris’te 3 kadın PKK’lının öldürülmesi hem Başbakan’ın planlarını sekteye uğratacak gibi görünen bir hal aldı, hem de toplumu bir kere daha terörle masaya oturmanın sakıncalarını tartışmanın gereğine zorladı.
Böyle zamanlarda siyaset adamları üzerlerindeki elbisenin kendilerine bol geldiğini hissederler ve şaşkınlıktan bir türlü doğru dürüst kabul edilebilir net bir karar veremezler.
Başbakan Fransa Cumhurbaşkanı’nı göreve davet eder. Oysa aynı Fransa Cumhurbaşkanı öldürülenlerden bir PKK yöneticisiyle sık, sık görüşürmüş...
Devlet adamı olmak zor iş
Ana muhalefet lideri de Çin yolculuğuna çıkarken şöyle der: “Bu konuda asıl görev Fransız hükümetine düşmektedir. Olayın olduğu yer Fransız istihbaratının, polisinin gözetim altında tuttuğu bir yer olduğu biliniyor.” Ekler: ‘Bilgi verip, vermemek onların takdirinde olan bir şey. Söylemimiz şu, ‘Sorunun çözümü için CHP’den katkı bekliyorsanız, gelişmeleri sağlıklı işleyen demokrasilerde ana muhalefet partilerine bilgi verilir, sizde gelin bilgi verin. Bize bilgi vermeniz şart değil, Parlamentoya da verebilirler”
Aynı sıralarda AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik bir tv kanalında anında yanıtı patlatır. Hüseyin Çelik: “somut gelişme olana kadar CHP’ye bilgi verilmeyecektir.”
PKK’nın Meclis’teki uzantısı BDP’nin Genel Demirtaş ise ifade eder ki: “Bu iş örgüt içi bir hesaplaşma değil derin devletin işi olabilir!”
Görüyor musunuz? 89 yıllık Atatürk Cumhuriyeti’nin ve devletinin Fransa’da işlenen bir cinayetle nasıl şaşkınlık içine düştüğünü?
Bunun adına ne denir? Şaşkınlığın yarattığı kafa karışıklığı mı yoksa uluslararası sorunlarda bilgi sahibi ve devlet adamı olmamak özelliği mi?
Fransa’da ilk değil ki!
Fransa’da Türkiye’yle ilgili ilk katliam bu değil ki. Dışişleri Bakanlığı bunların hepsini bilir ama, söyleyecek cesaretleri yoktur. Dışişleri Eski Müsteşarı, CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen bakın nasıl bilgiler verdi:
-1975’te Paris Büyükelçimiz İsmail Erez’le şoförü Talip Yener öldürüldü. Sorumluları hala yakalanamadı.
-1979’da Turizm Müşaviriimiz Yılmaz Çolpan katledildi. Sorumluları hala yakalanamadı.
-1981’de Çalışma Ataşemiz Reşat Moralı’yla Din görevlimiz Tecelli Arı öldürüldü. Sorumluları hala yakalanamadı.
Gene 1981’de Başkonsolosluğumuzu basan 4 Asala teröristi Başkonsolos Kaya İnal’ı yaralayıp, güvenlik görevlimiz Cemal Özen’i öldürdükten sonra teslim oldular. Fransız mahkemesi bunları sadece 7,5 yıl hapse mahkum etti.
Başbakan öldürülen teröristlerden birinin iadesinin 2 ay önce Almanya’dan istendiğini ve talebimizin kabul edilmediğini söylüyor.
2010 yılında Brüksel’de yapılan Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu toplantısında teröre karşı işbirliği konusu, uzmanların da katıldığı bir oturumda ele alındı.
Sorulara cevaben Emniyet Genel Müdürlüğümüz yetkilileri, AB ülkelerince aranan ve Türkiye’de yakalanan teröristlerin tümünün ilgili ülkelere iade edildiğini, ama AB ülkelerinde yakalanan Türk vatandaşı teröristlerden hiçbirinin Türkiye’ye iade edilmediğini açıkladı.
Terörün başka ülkeler tarafından himaye edildiğinin bundan daha açık kanıtı olabilir mi?
Başbakan Fransa tarafından yasaklanan PKK mensuplarının Paris’te nasıl serbestçe yaşadıklarını ve Fransa Cumhurbaşkanı’nın bunlardan biriyle nasıl görüşebildiğini sorup tepki göstermiş. Haklıdır. Ama bu soru teröristlerle görüşen herkese sorulması gereken bir sorudur.”
Şimdi bu durumda halkımıza ne diyeceğiz
“Körle yatan şaşı kalkar“ diye boşuna dememişler. Sorumlular şaşkınlık içindeler, sorumsuzlar ekranlarda ahkam kesiyorlar, konuşup duruyorlar. Terörle pazarlığa oturmanın sakıncaları işte bunlardır.