Körlük
'Nature Climate Change' dergisinde yayımlanan 2 farklı araştırma, yüzyılın sonunda Dünya'nın en az 2 derece ısınacağını ortaya koydu.
Washington Üniversitesi'nde Profesör Adrian Raftery liderliğinde yürütülen araştırma, yüzyılın sonunda Dünya'nın ısısının 2 ila 4,9 derece artma ihtimalini yüzde 95 olarak gösterirken, 1,5 derece veya daha az ısınma olasılığını yüzde 1 olarak verdi.
Raftery, ortalama sıcaklık artışının 3,2 derece olacağı öngörüsünde bulundu.
Max Planck Meteoroloji Enstitüsü'nden Thorsten Mauritsen'in yürüttüğü, geçmiş yıllardaki sera gazı emisyonlarının ve fosil yakıt kullanımının incelendiği diğer araştırmada, insanların hemen şimdi fosil yakıt kullanmayı kesmesi halinde bile Dünya'nın 2100 yılına kadar yaklaşık 2 derece ısınacağına dikkat çekildi.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Interstellar filminin yavaş yavaş gerçek olması demek.
Yani insanların artık karnını doyuracağı ve içinde yaşayacağı bir doğa kalmayacak.
Trump denen palyaço iklim değişikliği protokolünü imzalamadı.
Felaketimize doğru kararlı adımlarla gidiyoruz.
YAPAY ZEKANIN EGEMENLİĞİ
Facebook'un bir süredir üzerinde çalışmalarını sürdürdüğü yapay zeka programı, yapay zekanın kendi dilini icat edip İngilizce'yi bırakmasıyla tamamen kapatıldı.
Kapatılma sebebi ise işi oldukça ilginç bir hale getiren unsur oldu. Çünkü yapay zeka programı geçtiğimiz hafta kendi dilini icat etti ve İngilizce'nin iletişim kurmak için yeteri kadar efektif olmadığını belirtti.
Teknoloji dünyasının en önemli isimlerinden Steve Wozniak, Elon Musk, Bill Gates ve yaptığı çalışmalarla insanlığı gerçek anlamda aydınlatan Stephen Hawking'in yapay zeka programlarına çok dikkatli yaklaşılması gerektiğini düşündüğü biliniyor.
Hali hazırda geliştirilen süper bilgisayarların insanın milyar katı beyin kapasitesine yani bir başka deyişle insanın milyar katı zeka katsayısına ulaşması an meselesi.
Geliştirdiğimiz yapay zekanın esiri olacağımız günler çok uzak değil.
Bu yapay zekanın bir noktada insanlığın dünyaya tehdit oluşturduğu kanaatine varması çok uzak bir ihtimal değil.
Küresel ısınmanın ve dünyadaki kapitalist itişme sonucu nükleer tehdidin nedeni biziz çünkü.
GENETİK DEĞİŞİM KORKUTUYOR
GENETİK olarak değişikliğe uğratılmış bitki ve hayvanların ileride istenmeyen problemlere yol açabileceği belirtildi. Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi yayımladığı raporda, genetik olarak değişikliğe uğratılmış bitki ve özellikle balık, kuş ve böcek gibi hayvanların vahşi hayata karışmaları durumunda istenmeyen sonuçların ortaya çıkabileceğini ifade etti. Bu canlıların doğal benzerlerinden daha hızlı üreyip, yaygınlaşabildiğini kaydeden uzmanlar, bunun sonucunda da doğal canlıların genetik hemcinsleriyle rekabet şansını kaybedeceklerini belirtti.
Uzmanları diğer bir kaygısı bu canlıların ürettikleri proteinlerin, insan sağlığı açısından bir tehdit oluşturması. Bu sağlık sorunlarının başında da alerjilerin geldiği vurgulandı. Bilim adamları birçok kişinin genetik olarak üretilmiş proteinlerin yan etkilerine son derece açık olduğunu ve bu yan etkilerin bilinmediğine dikkat çekti. Kaygılar yalnızca bunlar da değil. Bazı canlılar sağlayacakları gıda için değil, örneğin derilerin kalitesini arttırmak için genetik değişikliğe uğratılıyor.
Bilim adamları bu canlıların etlerinden gıda üretiminde kullanılmasının son derece yanlış olacağını söyledi. Diğer taraftan, genetik değişikliğe uğratılmış canlıların yavrularının normalden daha iri olması şimdiye kadar düşünülmemiş başka sorunların ortaya çıkmasına yol açtı. Bu örnek olarak da inek ve koyun yavrularının beklenmedik büyüklükleri nedeniyle sezaryenle doğumları gösterdi.
EVRİM YERİNE CİHAT VE KAVAKÇI
Biz ise imam hatipleştirdiğimiz okulların müfredatından “Hayatta En Hakiki Mürşit Bilimdir” diyen Atatürk’ü çıkarıp, cihat ve şeriat hükümlerini koymakla, 2006’da 1,4 milyar TL olan Diyanet İşleri’nin bütçesini 2017’de 6,8 milyar TL’ye çıkarmakla, kendisi ABD çıkarlarına hizmet yemini etmiş bir Amerikan vatandaşı olan ve İngiliz ajanı tescilli Şeyhin dizinin dibinde fotoğrafıyla gündeme gelen Merve Kavakçı’yı Büyükelçi yapmakla, FETÖ’cülerin yanında TSK’daki Atatürkçü subayları tasfiyeyle onların yerine başka başka tarikatları doldurmakla uğraşıyoruz.
Kuraklaşıyoruz…
DIŞİŞLERİ ve TÜBİTAK’ta, hasılı tüm devlet kurumlarında keyfi atamalarla liyakati ve bilimselliği ıskalayarak karanlıkta ıslık çalıyoruz.
Adeta Jose Saramago’nun o ünlü Körlük romanını yaşıyoruz.