22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Körün Bellediği Değnek-1

Ekrem Kahraman

Ekrem Kahraman

Eski Yazar

A+ A-

“Avrupa artık kendisine atıfta bulunmuyor. Amerika’nın Birinci Dünya Savaşı’nda savaşa girmesi, ikinci savaşa da daha yoğun düzeyde katılmış olması rastlantı değil. Bu, Avrupa bugün artık dünyanın odak noktası olma niteliğini yitirip bir takımadaya, Asya’nın bir uzantısına dönüştüğünü gösteriyor.” Bu tarihî saptama, çağdaş Alman sanatçı ve entelektüeli Anselm Kiefer’e ait. İlginç ve ibret verici olan ise, bu sözlerin otuz iki yıl önce Avrupa’da söylenmiş olması.
1985 yılında İsviçre’nin Basel kentinde İsviçreli sanat tarihçi ve yazar Jean-Christophe Ammann’ın çağrısıyla bir araya gelen çağdaş sanatçılar Yunanlı Jannis Kounellis, İtalyan Enzo Cucchi ile Alman Anselm Kiefer ve Joseph Beuys Amerikalıların “modernizm tıkandı” diye dünyaya ilan ettikleri Avrupa’nın geldiği son durum ile ideoloji, sanat ve kültür krizinden yola çıkarak kendi aralarında özgürce tartıştılar. Belki buna bir tür dertleşme bile denebilir. Çünkü böylesine önemli bir tartışma esas olarak Avrupa’da “Sanayi Devrimi” diye adlandırılan burjuva demokratik devriminin gelip tıkandığı, böyle bir krizde aslında acil ne yapılmasının gerekli olduğu üzerine yoğunlaşmıştı. Onlara göre: Avrupa (Batı) 1980’li yıllarda -her anlamda- büyük bir çıkmaza saplanıp kalmıştır. Bunun temel nedeni ise esas olarak Avrupa’yı Avrupa yapan burjuva sınıfının kaybolmasıydı. Fakat aralarında bu kayboluşun Birinci Dünya Savaşı’ndan beri mi yoksa İkinci Dünya Savaşı’ndan beri mi gerçekleştiğini yine de netleştiremediler.

KURALLARI KOYAN SINIF YOK ARTIK

Bizde çağdaş sanat ortamlarında çok bilinen ve oldukça da saygı duyulup özenilen ve yeni vefat eden Kounellis bütün açıklığıyla orada şöyle diyecekti: “Aslında her şey olanaksız ve çıkışsız görünüyor. İnsan her şeyi yapabilir, çünkü artık yapabileceği bir şey kalmadı. Dingin bir çıkış, anlamlı bir hesaplaşma, bir odaklaşma eksik... Kuralları koymuş olan sınıf yok artık. Ne zaman öldüğü ve kıyımın tahminen nerede gerçekleştiği bilinmiyor. Daha İkinci Dünya Savaşı’nın öncesine kadar bilinen bir sınıftı, fakat daha sonra bütünüyle yitirildi. Büyük bilmece işte, işte bu!”
Kayda alınan bu tartışma sonradan “Ein Gespach Una Discussione” ismiyle kitap olarak yayımlandı. Çok geçmeden bu kitaptan alınan bazı bölümler Sanat Dünyamız dergisinde Ahmet Cemal çevirisiyle yayınlandı. 2005 yılında da bu önemli metin “Bir Katedral İnşa Etmek!” ismiyle kitap olarak Türkiye’de de yayımlandı. Fakat ne yazık ki ne dergide yer alan bölümler, ne de kitap entelektüel çevrelerde fazlaca ilgi görmedi ve doğal olarak da tartışılamadı.

YA TÜRKİYE

2006 yılında bu satırların yazarı ile bir grup duyarlı sanatçı ve entelektüel (Prof. Dr. Orhan Arıoğlu, Zafer E. Bilgin, İbrahim Çiftçioğlu, Hüseyin Haydar, Ümit Gezgin, Çetin Güzelhan, Ekrem kahraman, İrfan Okan, Vural Yıldırım), kitabı gündeme alarak esasta burjuva demokratik devrimi, aydınlanma, tarih, gelecek, ütopya, insanlık, ideoloji, sanat, kültür, teknoloji, insanlık, din, yaratıcılık vb. bağlamlar üzerinden birkaç gün üst üste konuşup tartıştık. Bilenler hatırlayacaktır: Çağdaş sanat kuramları ve sanat alanlarında oldukça kalıcı etkiler bırakan Sanatçının Atölyesi dergisi de zaten bu tartışmalar üzerine doğmuştu. O günden bu yana öyle görünüyor ki ne dünya ne Türkiye ne de çağdaşlaşma mecralarımız aynı noktalarda durmayıp kendi yolunda ilerlese de ne yazık ki -ideolojik anlamda- günümüzde değişen fazlaca bir şey yok. Bana kalırsa halâ aynı ideolojik kafa karışıklığı ve bataklığı devam ediyor.
Gelinen bu noktada bazı devrimci, cumhuriyetçi aydın, entelektüel ve çağdaş sanatçılarımız ne yazık ki “körün değneğini bellediği gibi” halâ Batı uygarlığının ayakta durduğunu sanıp gelen yeni Asya çağını ısrarla göz ardı etseler de, sadece Türkiye değil, tüm insanlık olarak artık başka bir dünyaya yol alıyoruz kesin.
(Gelecek yazı tartışmaya devam...)