Köy Enstitüleri olsaydı (TAMAMI)
KURTUL ALTUĞ
PAZAR SOHBETİ
KÖY ENSTİTÜLERİ OLSAYDI!
Atatürk’ün eğitim seferberliğinin en önemli uygulaması köy enstitüleriydi. Bugün yaşadığımız olaylara bakıyorum da eğer o enstitülerden hala yararlanabilseydik oradan yetişen aydın köy çocukları belki de güzelim demokrasiyi elimize yüzümüze bulaştırmamızı önleyebilirlerdi.
Kabul edelim.
Yıl 2011.
Türkiye kısa süre sonra bir kere daha sandık başına gidecek ve şu sıralarda Türkiye’nin gündeminin baş konusu yine aynı. Acaba “ bu toplum iyi eğitim almış , insanların değerini anlayabilmiş bir toplum mudur yoksa hala dogmaların peşinden koşan dinlerin en mantıki olanı İslamiyet’i bile siyasetten ayrı tutamayan bir toplum olarak kalmaya mahkum mudur?”
Köy enstitülerinin ilk harcı Atatürk döneminde uygulanan eğitim politikası planıyla Mustafa Necati’nin Maarif Bakanlığında konulmuştu.1925 yılının 20 Ocak’ından başlayarak Atatürk’ün eğitim politikasını ele alan bu değerli eğitimci tam dört yıl çalıştı ve 1929’a dek elinden gelen gayreti sarf etmişti. Gazi’nin ölüm yılı olan 1938’e kadar 2 önemli isim nöbeti devralmışlardı. Doktor Reşit Galip 19 Eylül 1932’den 1933’e dek Saffet Arıkan ise, 10 Haziran 1938’e kadar.
İşte bu döneme Mustafa Kemal’in eğitim politikası deniliyor. Atatürk’ten sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet Paşa’nın Milli Eğitim Bakanı ise Atatürk’e yürekten inanmış Hasan Ali Yücel 25 Ağustos günü sorunu ele almış ve tam sekiz yıl 5 Ağustos 1946’ya kadar Milli Eğitimde unutulmaz hizmetler yaparken Köy enstitülerinin kuruluşuna da imzasını atmıştı. Hasan Ali Yücel’in ve Baba Tonguç’un eseri olan bu değerli ve pek çok aydın insanı yetiştiren kurumun yaratıcısı olan bu iki eğitimcinin sonunda kenara çekilmeleri kuşkusuz CHP tarihinin en vahim günahı olmuştur.
Çocukluğumun geçtiği Elazığ ve Diyarbakır arasında yer alan Ergani’de –Osmaniye de denilir.- İlk köy enstitüsünü gördüğümde doğrusu şaşırmıştım. Kendi yatacakları ve okuyacakları binaları, yemekhaneleri hatta hava alacakları bahçeleri bile cıvıl, cıvıl köy çocukları kendi elleriyle yapıyorlardı. Dicle Köy enstitüsü sonradan Türk eğitim alanına çok değerli öğretmen, eğitmen ve edebiyat ta ünlenen aydınları yetiştirmişti.
SİYASETTE HATA YAPAR
Siyasette liderler ya da gruplar zaman, zaman öyle vahim hatalar işlerler ki, o hataların ceremesini toplumlar öder. Bizde de hala öyle değil mi? Düşünün Cumhuriyet’i kuran parti bile Cumhuriyet karşıtı cereyanların etkisinde kalabiliyor.
7 Ocak 1946’da Demokrat Parti kuruldu ve ekonomik politikasını ilan etti.”Liberallik” Bu bana yıllar sonra Atatürk’ün demokrasiye geçiş denemesi olan Serbest Fırka’yı anımsatır. Mustafa Kemal yaşamı boyunca hep bir özlemi yüreğinin ta içinde taşımıştı:”Tek parti devrinden çok partili döneme geçmeyi.” Ve bunu denedi de. Bir yazımda sözünü etmiştim Gazi iki yakın arkadaşını, İsmet İnönü ve Fethi Okyar’ı çağırarak bir masa başında şöyle demişti:
“-Şimdi bakın ben sizin babanızım böyle düşünün! Sizlerde de benim çocuklarım. Biriniz devletçiliği savunuyor, öbürünüz Liberal ekonomiyi..” Bu konuşmadan hemen sonra Serbest Liberal Fırka kurulmuş ve halkın Atatürk’e olan güvenini sarsacak olaylar yaratılmıştı ve kuruluşundan kısa bir süre sonra sanırım 98 gün bu liberal girişim adeta Atatürk’e karşı bir hareket olarak algılanmış ve kendini dağıtmıştı. Köy enstitüleri de 17 Nisan 1940’ta çıkarılan 3803 sayılı yasa ile hayata geçirildi ve bu arada köy eğitmenleri hakkında ki 4274 sayılı yasa gereği hükümler uygulanmaya başlandı.
Lütfen şu rakamlara bakın.
1944’te durum nedir? Dört yıl içinde ve sonra ne olmuştur?
Köy enstitüleri açıldığında köy eğitmenlerinin hizmet verdiği 1942-43 yıllarında köylerde 312 bin 207 ilkokul bulunuyordu ve bu okullarda 7bin 366 eğitmen ve 6bin 918 öğretmen çalışıyordu. Öğrenci sayısı ise 603 bin e ulaşmıştı. İsmet İnönü 2 Mayıs 1942’de Samsun’da şöyle diyordu:”- Bu teşkilata büyük umutlarla bağlıyız. Yapıcı, çare bulucu ve çalışkan bir ruh köy enstitülerine hakim olmuştur. Pek ümitliyim. Öğretmenler ve enstitü müdürleri Türk köyünün geleceğini sağlam temellere dayandırmak için aşk ile çalışıyorlar. İktidarlı, fedakar ve vatansever köy öğretmenleri yetiştirmek, enstitülerin mukaddes vazifesi olmuştur . Onlara düşen bu vazife, her vatansever için imrenilecek bir vazifedir.”
5 Ağustos 1946’da Recep Peker başbakanlığa getirildi ve CHP, İsmet Paşa hayatlarının en önemli bu fırsatını heba ettiler ve hataların en büyüğünü işlediler. CHP’nin en sağından Reşat Şemsettin Sirer, Hasan Ali Yücel’in yerine getirildi ve Recep Peker’in hükümet programında “Köy enstitülerini daha milli bir hale getirmekten” söz edildi ve 1950’de iktidara gelen DP ise öyküyü bitirdi. Köy enstitüleri “Bir komünist yuvası” kabul edilerek tarih oldu.
Şimdi o enstitülerden çıkmış kaç aydın yaşıyor bilemem ama bana göre Orhan Pamuk yerine “bizim köy “yazarı Mahmut Makal Nobel ödülüne layıktı. a
Bugün yaşadığımız demokrasi hastalıkları belki hiç yaşanmayacaktı, belki sandık başına gidenler konusunda hala tereddütler içerisinde bulunmayacaktık ve demokrasi daha sağlıklı bir demokrasi olacaktı. Elbette hukuk devleti de.
kurtulaltug@aydinlikgazete.com