23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Köy enstitülü bir çınar

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

A+ A-

Yaklaşık on-on üç yıldan beri Ahmet Bilek üzerine önce gazetelerde, dergilerde yazdım, sonra “Olimpiyat Kürsüsünde Bir Köy Enstitülü” başlığıyla çok farklı yerlerde konferanslar verdim. Köy enstitülerinden yetişen bu ilk ve tek olimpiyat şampiyonu vesilesiyle güreş sporunun hiç konuşulmadığı, yazılmadığı yerlerde ata sporumuzu konuştuk, yazdık. Cumhuriyet gazetesinin eki Bilim Teknik, Bilim ve Ütopya, Varlık dergisi, Sincan İstasyonu gibi şimdiye değin sayfalarında tek bir satır güreşe yer vermemiş olan yayın organlarında Ahmet Bilek’in yaşamöyküsü etrafında köy enstitülerini ve güreşi yazdım. Başta TRT olmak üzere Halk TV, Ulusal Kanal, Kanal B gibi televizyon kanallarında köy enstitülerini ve Ahmet Bilek’in şampiyonluk öyküsünü anlattık.
Ahmet Bilek’in başarı öyküsü, Mülkiyeliler Birliği’nde, Köy Enstitüleri Vakfı’nda, Ulusal Eğitim Derneğinde, Beden Eğitimi Öğretmenleri derneğinde çok farklı kesimlerden gelen katılımcıların ilgisini çekti.
Dinleyenlerden en çok işittiğim söz şuydu:
“Biz köy enstitülerinden bir de olimpiyat şampiyonu yetiştiğini bilmiyorduk!..”
En çok da köy enstitüsü mezunlarından duydum bu sözü.
“Olimpiyat Kürsüsünde Bir Köy Enstitülü” başlığıyla verdiğim bu konferanslarda farklı kesimlerden katılımcıları, birbiriyle nerdeyse hiç yan yana gelmemiş insanları bir arada görmekten ayrı bir mutluluk duydum. Köy enstitülü şampiyon, bu toplantılarda şairlerle, romancılarla, öğretmenlerle, bilim insanlarıyla, Ahmet Ayık, Tevfik Kış, Gürbüz Lu, Adil Güngör gibi büyük şampiyonları bir araya getirdi, hep birlikte onu andık, onu konuştuk.
Değerli yazar, köy enstitülü çınar Cemil Sönmez’i de sekiz-dokuz yıl kadar önce bu toplantılardan birinde tanıdım. Ankara’da, İzmir Caddesi’nde Beden Eğitimi Öğretmenleri Derneğindeydik. Beni dinleyenler arasında Ahmet Bilek’in Kızılçullu’dan sınıf arkadaşları da vardı, şampiyon olduğu yıllardaki takım arkadaşı güreşçiler de... Hayatım bu tür etkinliklere katılmakla geçti. Türk güreşinin devleriyle şairleri, yazarları, bilim insanlarını, öğretmenleri ilk kez bu etkinliklerde yan yana gördüm. Konuşmam bittikten sonra Cemil Sönmez elinde bir kitapla yanıma geldi, Ahmet’in Kızılçullu’dan okul arkadaşı olduğunu söyledi, imzaladığı kitabını uzattı. Ağzımdan öyle çok da düşünmeden çıktı şu söz:
“Yahu siz köy enstitülüler, hepiniz mi yazarsınız?” deyiverdim.
Köy enstitülü olup da eli kalem tutmayan, derdini iyi anlatamayan ya da yazamayan birine rastlamadım. Binbir güçlükle Ahmet Bilek’in yazılarını da bulmuştum, iki yazısını Sessiz Şampiyon’a aldım. Onun anlatımı da iyiydi. Evet, gerçekten köy enstitülülerin hepsi iyi yazıyor… Pehlivanları da öyle…
Ahmet Bilek’in okul arkadaşı Cemil Sönmez 92 yaşında, hâlâ yazmaya devam ediyor. Kitaplarını saymakla bitiremem burada. Yapıtlarından birkaçı Atatürk Kültür Merkezi yayınları arasından çıktı. Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Yayınlarınca basılan Tahta Bavullu Öğretmen adını verdiği yeni çıkan anı kitabını bir solukta okudum. Bu anılarda öğretmenimizin kendi kişisel öyküsü etrafında Anadolu’daki aydınlanma savaşımını buldum. Cemil Sönmez’in göreve başladığı yıllarda binlerce köyde öğretmen yoktu. İlk göreve başlamasını şöyle anlatıyor: “1955 yılı Eylül ayında ilk görev yeri olarak Mardin’in Midyat ilçesinin Site köyüne atandım. Atanmamla birlikte Mardin Milli Eğitim Müdürlüğünün kayıtlarında Site köyünün karşısına kayıt düşüldü:
Öğretmenli Köy…” “Öğretmenli köy” olmak ne kadar önemli… Binlerce köy bu ayrıcalığı köy enstitüleri sayesinde kazandı, kayıtlara “Öğretmenli Köy” diye geçti.
Köy enstitülerinin nasıl yıpratıldığı konusunda çok yazıldı. CHP’den kopan DP’liler en çok bu okullarla uğraştılar. İftiralar, belden aşağı vurmalar başladı. CHP döneminde verilen ödünler DP’nin niyetini değiştirmedi. “Bindiğim atın benden akıllı olmasını istemem!” diyen zihniyet 1950 yılında tümüyle iktidar olunca, işe ilkin köy enstitüleriyle başladılar. Bir Taliban zihniyetiyle önce kız ve erkek öğrencileri ayırdılar, enstitülerdeki sağlık bölümlerini kapattılar. O sağlık bölümleri ki, bizim kuşağın etine batırılan ilk enjektörü tutan sağlık görevlileri buralardan yetişmişlerdi. Bana alfabeyi öğreten ilk öğretmenim de, koluma iğneyi batıran ilk sağlık görevlisi de köy enstitüsü mezunuydu.
1954 yılında DP köy enstitülerini tümüyle kapattı.
Köy enstitülerini bir de o tahta bavullu öğretmenlerden Cemil Sönmez’in kaleminden okuyun.
Haftanın kitabı: Leonardo Padura, Hayatımın Romanı, Bilgi Yayınevi, Ankara 2022.