Köylü Osmanlıcası
Nurullah Ataç, yazılarında “Hacivat dili”nden söz eder, yarım yamalak Osmanlıcasıyla kendini üst kültürden, saygın kesimden göstermeye çalışanların kullandığı dildir bu. Hacivat, Karagöz’e sorar:
“Zevcen var mı Karagöz’üm?”
Karagöz ne bilsin “zevce”yi, cezve anlar.
“İçerde bir tane var ama dibi delik. Bilmem işine yarar mı?
İşte bu “zevceniz, kerimeniz” gibi sözlerle süslenen dile Ataç “Hacivat dili” diyor.
Ben de “köylü Osmanlıcası”ndan söz edeceğim. Uzun yıllar Arapça, Farsça halk üzerinde o denli etkili oldu ki, her zaman kendi diliyle kavrulmaya çalışan köylüleri bile etkiledi. Gene köylüler “İtin adı badısaba oldu” diye bu özentiyle dalga geçer. Köylü Osmanlıcasına örnekler verelim: Hıtam bulmak, gayrikabil, hasılıkelam, muhakkak, mücerret, sarfı nazar etmek, şahbaz, intizar etmek, evvelemirde, hasebiyle, idame etmek, sümme haşa, vacip değil, feemeylemek (fehmeylemek), zeyinsiz (zihinsiz), fehimsiz (anlayışsız), şivekâr, yadigâr, ahval, muvakkaten, kelamullah, giriftar, halihazırda…
Romancılar kahramanlarının dilinden yararlanırlar, onları daha canlı, daha inandırıcı anlatmak için bu tür sözcükleri kullanırlar. Salt bu nedenle onları dil devrimine karşı gibi görmek yanlış olur sanırım. Romancılar kahramanlarıyla dil alışverişi içinde olurlar. Romanlarda elbette bu sözcükler kullanılır, ancak eninde sonunda bu tür sözcükler dilimizden silinip gidecektir.
Kitap önerisi: Bilgi Yayınevinden iki kitap: 1 Mustafa Balbay, Yılmaz Öğretmen, Ankara 2024. 2) Hürer Ebeoğlu, Mahya İblisi, Ankara 2024.