Kozmik Oda ihaneti ve 813 şehit!
Önceki Genelkurmay Başkanlarımızdan Orgeneral İlker Başbuğ’un bu ifşası duymazdan gelindi:
- “Kozmik Oda’ya girildikten sonra devletimizin yurtdışındaki yabancı istihbarat servisleri ile terör örgütlerine yerleştirdiği (sızdırdığı) 813 yurtsever görevlimizin tamamına yakını şehit edildi...”
Evet, Türkiye kamuoyu bu dehşet ifade ve hakikatı, birileri şahsen zarar görmesin diye gündem bile yapamadı.
Kuşkusuz o ihanetin figüranları FETÖ’cü kopillerdi...
Ancak sormak isterim, sorumluluk sadece onlarda mı?
FETÖ’cü savcılar Kozmik Oda’ya girmek isterken, dönemin Genelkurmay Başkanı olan İlker Başbuğ’un siyasi otoriteyi arayıp, “Ne olur bunları oraya sokmayalım” yakarışına aldırmayanların hiç günahı yok mudur?
ÖNEMLİ NOT: Suruç’ta meydana gelen menfur olay kafamı karıştırdı. Dilerim bir senaryonun ilk sahnesi değildir...
ONLARIN FETÖ’DEN NE FARKI VAR?
Kadirisi, Melanisi, Halvetisi.
Tillocusu, Cerrahisi, Haznevisi.
Menzilcisi, Süleymancısı, İsmailağacısı!
Hakikatçısı, Erenköycüsü, Işıkçısı.
Ve tabi ki Said Nursici Risale-i Nur grupları.
Velhasıl 30’un üstünde genel ve yüzlerce lokal islami cemaat, bugün devlete sızmış durumda ki, pek çok bakanlıkta bazı cemaatlerin egemenliği defalarca haber oldu.
Peki bu cemaatlerin FETÖ’den farkı nedir?
Efendim FETÖ terör örgütü diyebilirsiniz, vallahi doğrudur.
Ancak...
AKP’lilere göre FETÖ ne zamandan beri terör örgütü sorusu önemlidir.
Cevap; Fetullah müritlerinin AKP iktidarına karşı yaptığı malum 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonrasıdır!
Eğer FETÖ’cüler AKP’lilere o operasyonları yapmasaydı, bugün onlar terörist değil, yukarıdaki cemaatler gibi olacak ve AKP ile daha önce olduğu gibi beraber yürüyeceklerdi.
Öyle çünkü bakın 17 Aralık yolsuzluk operasyonu yapıldıktan sonra bile Fehmi Koru iktidar tarafından arabulucu olarak Pensilvanya’ya gönderilmişti.
Eğer teröristbaşı Fetullah arabuluculuğu kabul etseydi, AKP, FETÖ ile hiçbir şey olmamış gibi yola devam edecekti.
Bu örnekten hareketle AKP iktidarının yukarıdaki cemaatlere aynı zaviyeden baktığı aşikardır.
Kendine destek olurlarsa- ki malum bu seçim öncesi bile pek çoğu açıktan oy taahhüdünde bulundu- bütün cemaatler baştacıdır.
Oysa hepimiz biliyoruz, bugün AKP’ye destek olan o cemaatlerin tamamı olmasa da pek çoğu dış bağlantılıdır. CIA ile MOSSAD dün FETÖ’yü kullandığı gibi yarın onları pekala kullanabilir, zira benzer yapılardır. Realite bu iken iktidarın bu hadiseye devlet-i ebed müddet için değil de, iktidar-ı ebed müddet için baktığı ortadadır.
TAYYİP, OHAL, SEÇİM BEYANNAMESİ
Partilerin seçim beyannameleri millete verdikleri sözlerdir.
Öyleyken bakın Tayyip ne yapıyor?
AKP’nin seçim beyannamesinde OHAL’in kaldırılması asla söz konusu değil, tersine onu kutsuyor.
Fakat Tayyip Erdoğan şimdi o beyannamenin tam aksine şu sözü ediyor:
- “Seçimden sonra OHAL’i kaldıracağız.”
Düşünün daha bir ay önce bizzat kendinin onayladığı taahhütnameyi paramparça ediyor.
Söyleyin partisinin beyannamesini bile seçim olmadan ters-yüz eden biri için ne demek gerekiyor?
Ayrıca madem OHAL’i kaldıracaksın, neden seçimden önce değil de sonra?