26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Kral Çıplak’ diyenler bir kişi daha azaldı!

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Demokrasi yanılgısı: Günümüzde adına demokrasi denilen şey, gerçek demokrasi değildir. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları laflarını her yerde sık sık duyar olduk. Güdümlü olarak düşünce merkezlerinde üretilen bu slogan kelimelerle, ruhbilimsel harp yapılıyor. Neyin lafı çok ediliyorsa, o şeyin kendisi ortada yok demektir. Gerçekten toplumun her kesiminde maddi-manevi refah, uyum, düzen olsa; bu lafların hiçbirini her gün duymamıza gerek kalmaz. Batı bu sözlerle Doğu’ya askeri çıkarmalar yaparken, ‘Asıl Batı’nın kendisinde demokrasi, özgürlük ve insan hakları var mı?’ diye sormak gerek. Batı aynada önce kendisine bakmalıdır.

***

Vahşi Kapitalizm: Kapitalizmin iyi bir sistem olduğunu artık kimse iddia edemez. Normalde kapitalist sistemlerde bile devletin belirleyici, düzenleyici ve denetleyici rolü olması gerekirken, şu anda bütün denetlemeler ve kısıtlamalar tamamen kaldırılmış, her şey küresel şirketlerin çıkarlarına açıkça sunulmuştur.

***

Gelecekteki tehlikeler: Cep telefonları, uydular aracılığıyla insanların yerlerinin tespiti derhal sağlanıyor, insanlar istenildiği gibi dinlenebiliyor ya da yazdıklarına el konulabiliyor. Bundan sonraki adımda insanların çiplerle kontrol edilebilecek vaziyete getirilmesi vardır. Bunun altyapısı terör bahane edilerek 11 Eylül’den itibaren adım adım gerçekleştiriliyor.

***

Bize ait bir şey kalmayacak: 12 Mayıs 2011’de Anayasa Mahkemesi’nin yeni kanunları onaylamasıyla Türkiye yabancılar için emlak cennetine döndü. Yakında Türkiye’de kendi milletimize ait hiçbir şey kalmayacak. Oyun çok ciddidir. Kısa süre sonra artacak yabancı nüfusu korumak bahanesiyle o ülkelerin askeri de gelir. Havai’de de aynısı oldu.

***

Dış politika: Atatürk’ün ölümünden beri, Türkiye’nin bağımsız bir dış politikası yok. ‘AB’yle ilişkiler dondu’ diye üzülmek yersiz. Batmakta olan bir AB’ye girmek ne fayda sağlayabilir?

***

NATO’dan çıkmalıyız: Bize hiçbir yararı olmayan, aksine yüzlerce yıl aynı dini, tarihi paylaştığımız ülkelere yapılan saldırılara ortak olmamızdan başka bir sonuca hizmet etmeyen NATO’dan derhal çıkmamız şarttır.

***

Anayasa değişikliği: Anayasalar savaşlardan, devrimlerden sonra yazılır. Türkiye’de ikide bir anayasa değişikliği yapılır oldu. Önümüzdeki anayasa değişikliğinde amaç, değiştirilemez olan ilk üç maddenin değiştirilmesi olacak.

***

Yukarıdaki sözler, dün kaybettiğimiz dünyaca ünlü bilim adamımız Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun 2011 yılında yayınlanan Göçmen Hamamı isimli kitabından...

Sadece dünya çapında bir kimyacı olarak değil, aynı zamanda bir “modern çağ filozofu” olarak da bilinen Oktay Sinanoğlu,

“Türkiye Cumhuriyeti Profesörü” unvanını taşıyan ilk ve tek kişiydi.

Hayatı boyunca “Kral Çıplak” diyen bir “Doğrucu Davut”u, yaman bir bilim adamını, yürekli bir yurtseveri kaybettik.

Ne yazık ki yeri çok zor dolacak!

HUBER! (155)

Abdullah Gül dün bir açıklama yapmış ve 700 kaçak göçmeni taşıyan teknenin Sicilya’da batmasını “Bu, büyük bir insanlık faciasıdır” diye yorumlamış...

Söyledikleri, sonuna kadar doğru!

Demek ki bilinci yerinde...

İyi de madem bu kadar aklı başında; o zaman kendi halkının hakkını nasıl yiyebiliyor?

Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeki işgalini nasıl 8 aydır sürdürebiliyor ve bunca yazıya aldırış etmeyebiliyor?

***

Kısacası Abdullah Gül’ün yapması gereken tek açıklama Huber’le ilgili olandır...

Gerisi laf-ı güzaftır!

GÜNÜN SORUSU

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Mansur Harmandar AKP’nin Akyaka’daki seçim ofisinin açılışına katılmış... Sorum kendisine:

Üniversitelerde öğrencilerin bildiri bile dağıtması yasaklanmışken, kendisinin iktidar partisinin seçim faaliyetlerine katılmasını, bırakın bilim insanlığını, etik olarak nasıl açıklayabiliyor?

KUTLU DOĞUM HAFTASI OSMANLI’DA VAR MIYDI?

Yasalarımıza göre 23 Nisan’ı da içine alan hafta, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Haftası”dır.

Ancak cumhuriyetin tüm devrimlerini ve sembollerini yerin dibine gömmeye kararlı yobazlar; tuttular bu haftayı “Kutlu Doğum Haftası” ilan ettiler.

Ne acıdır ki devletin resmi kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı da bu büyük yalana ortak oldu.

Şimdi dinimizce “haram” bu kutlama Diyanet’in organizatörlüğünde yapılıyor; yetmezmiş gibi dini siyasete alet eden iktidar partisinin yetkilileri dışında ana muhalefet lideri de o törenlere katılıyor.

Peki; peygamberimiz, iddia edildiği gibi gerçekten bu tarihler arasında mı doğdu?

Yalan... Külliyen yalan!

Ayrıca, madem böyle bir hafta vardı; İslam’ın halifesinin yönettiği Osmanlı’da neden kutlanmıyordu?

Yoksa bugünkü dinciler, Osmanlı’dan daha mı Müslüman olduklarını iddia ediyorlar?

***

Bu günah, elbet bir gün bitecek...

Ama bakalım ne zaman?

GÜNÜN İSYANI

Üsküdar’ın AKP’li Belediye Başkanı, Üsküdar’ın göbeğine, içinde Kabe, Hira Dağı, Hira Mağarası, Sevr Mağarası, Muallak Taşı’nın maketlerinin bulunduğu “Asr-ı Saadet Köyü” kurmuş... İsyanım bu dinci başkana:

Tamam, devleti ele geçirdiniz; kimseden korkmuyorsun da... Putları yasaklayan İslam’dan da mı korkmuyorsun?