Kriptolaşma üzerine
Son birkaç yıldır bütün dünyada birden ölümcül bir biçimde içinde debelenip durduğumuz Coronavirüs salgınının yanı sıra bir yanda da Bitcoin ya da onunla birlikte anılmaya başlanan kripto para kavramı ve türevleri girdi hayatımıza ve halen de bütün hızıyla devam ediyor. Şu ana kadar bütün dünyada 155 milyon insana Coronavirüs belası bulaştı ve bunlardan 3 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetti. Türkiye'de resmi olarak saptanan vaka sayısı 3.5 milyona, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 32.000 kişiye ulaşmış. İnsan ya da aile bazında bakıldığında ise durum “ateş düştüğü yeri yakar” misali aynı aile ya da çevreden çok sayıda insan, yakınını (anası babası, çocuğu, kardeşi, eşi, sevgilisi, yol arkadaşı vd.) bu belaya kurban vermiş; bütün bir hayatı kökten etkilenmiş durumda ne yazık ki.
Adı Covid-19 salgını olarak dünya salgınlar tarihine geçen ve henüz ne zamana kadar süreceği ve nasıl sonuçlanacağı konunun uzmanlarınca bile yeterince öngörülemeyen bu büyük salgın, bir yılı aşkın süredir tüm dünyayı etkisi altına alarak kasıp kavurmuş ve yalnızca insan sağlığını değil onun yanı sıra günlük hayatta, ekonomide, tarımda, sanayide, bilimde, sanat ve kültür vb. olmak üzere bütün dünyayı her anlamda bir çıkmaza sokup allak bullak etmiş durumda.
Maske, mesafe, temizlik, beslenme, evden çalışma vb. gibi yeni yaşam alışkanlıkları, olgular, formatlar vb. ister istemez neredeyse günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuşken, salgın hastalık koşulları altında geçen bir yılı aşkın süreçtir birtakım siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel gelişmeleri ya da engelleri ve karantinaları da soktu hayatımıza. Şu anda yine devlet talimatı ve yasağıyla tam kapanma günlerindeyiz bildiğiniz üzere.
Öyle ya da böyle toplumsal hayatımızın her gün biraz daha gerçeklikten, güncel hayattan kopup enerjisi kısılmış hatta neredeyse temiz havaya, insani toplumsal ilişkilere alenen yasaklanmış çevrimiçi steril bir dünyaya kayışı; sözüm ona son model akıllı telefonlarla siber dünyaya parmak ucu dokunuşlarla yakın ya da uzak uzaklıktaki kitleler; bu yeni mecralar üzerinden her türlü manipülasyona açık yeni olmayan eski bir güvensiz yaşam savaşını sürdürmeye çalışıyorlar.
Bunlara bir de yok Bitcoin, yok Thodex yok Vebitcoin, yok kripto para borsası BtcTurk vd. ile bu alanda ortaya çıkan dolandırıcılık yolsuzluk vakaları ve iddiaları ile bunların insan ve toplum hayatımızın yanı sıra düşünceye ahlaka sanata ve kültüre yansımaları ve vermiş oldukları zarar ile azdırılmış ölümcül yollar ve hayaller de eklendiğinde durumun çok daha trajik bir hal aldığı herhalde açık açık görülebiliyor artık. Muhtemel ki bu gidişle önümüzdeki günlerde yıllarda bu durum daha da kötü sonuçlara yol açacakmış gibi duruyor! Dünya hala sallantıda çünkü. Artçı depremler yolda...
KRİPTO BİR GELECEK VAADİ OLARAK KÜRESELLEŞME
Aslında her şey adına postmodern denilen bir dizi neoliberal uluslararası küreselleşme vaadiyle başladı. Önce sözde felsefi kurtuluş kuramları, sözde düşünce ve demokrasi hapları vb. yok dünya ekonomisi, yok kültürel ya da demokratik entegre olma iddiaları, yok dünya sanatını ve kültürünü belirleyen isim şamataları vb.
Tüm bu olanlar ya da aslında asıl olması yapılması gerekip de yapılmayanlar, bir türlü olamayanlar yalnızca Türkiye'yi değil gelecekte bütün bir insanlığı nasıl vahşi insanlık dışı bir dünyanın beklediğinin aşırı gürültülü patırtılı ayak sesleri gibiyken; salgının ilk zamanlarında dillendirilen “normale dönüş” fikrinin bile sanki eskiyip artık güncelliğini yitirdiğini yerine neyin geleceğini bilemediğimiz, zaten aramızda konuşmaya bile tahammülümüzün kalmadığı bir belirsizlik içindeyiz bütün dünya olarak.
Bütün günlük hayat, güncel iş alanları, dükkanlar, cafeler, restaurantlar, eğlence yerleri, sanat galerileri, kültür müzeleri, konserler vb. toplumsal etkinlikler tamamıyla durmuş durumda. Şu anda sözüm ona bu neoliberal uluslararası küresel zilletten kurtulmak için yeni yeni aşı formülleri üretilmiş olsa da bu alanda da birçok şeyde birden aynı anda olduğu gibi dünya bir büyük vahşi ticari ve siyasi rekabetin tam ortasında toz duman içerisinde görünüyor. Başta çağdaş sanat müzeleri olmak üzere dünyadaki bütün sanat kültür ve bilim kurumları ayakta kalıp kalmamak sıkıntısıyla baş başa artık.
Derdim elbette Covid19 salgınını yazmak değil. Onu yazmıştım zaten bir dizi olarak. Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere derdim, küreselleşmenin nasıl bir kripto saldırı olarak tasarlanmış olduğunu ve sanki kendisini bir üzüm salkımının sapı gibi kurgulayıp başta ideoloji, siyaset, ekonomi, para, piyasa ve doğrudan onların kontrolü altında olan sanatı da kendisine göre biçimlendireyim derken aynı zamanda ekonomiyi çağdaş sanatı, kültürü ve ahlakı da yeniden tasarlayarak bütün bir insanlık olarak toplumların da giderek kriptolaşması ya da milli ulusların da kriptolaştırılması üzerine yazmak. Biliyorsunuz kripto kelimesi günlük ideolojik siyasal toplumsal ve kültürel hayatımıza son birkaç yıldır girmiş durumda ama aslında çok eski bir kavram. Kelime anlamı tam olarak ne diye şöyle bir araştırıldığında karşımıza esas olarak kötü niyetli, niyetini gerçekleştirmek amacıyla girişeceği asıl saldırıya kadar kendisini “gizleyen, saklayan, görünmez, bilinmez olarak tasarlamış” bir büyük örgütlü dış güç olarak çıkıyor. Zaten son yıllarda yaşadıklarımız da tümüyle böyle bir örgütlü gücün kurduğu bir büyük pusu ve tuzakla iç içe olduğumuzu gösteriyor.
İşin ilginci bir salgın hastalık olarak tanımlanan Covid19 virüsü de zaten böyle bir karakterde. Başka alanlara ya da oralarda olanlara bakıldığında da sanki küresel bir güç tarafından özellikle tasarlanmış gibi görünüyor. Hatırlayalım bu Covid19 salgınını baş gösterdiği ilk zamanlarda bu belanın dünyanın önde gelen küresel güçleri tarafından dünya siyasetini, ekonomisini, günlük hayatın para alışverişini kontrol altına alıp yeni bir dijital para işleyiş sistemi kurulması ve hayata geçirilmesi amacıyla çıkarıldığını bir komplo teorisi üzerinden açıklamaya çalışılmadı mı?
(Devam edeceğim!)
Aydınlık'ın notu: Sitemizde saat 12.00'de erişime açılan yazarlarımızın yazılarını, erken saatte okumak için dijital gazetemiz e-Aydınlık'a abone olabilirsiniz.