18 Aralık 2024 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Krizin büyüğü ABD'de: Trump'ı FED devirecek

Hüseyin Vodinalı

Hüseyin Vodinalı

Eski Yazar

A+ A-

Aslında bu yazıyı sadece bir Trump resmi ile özetlemek de mümkün.

BM’de konuşan Trump resmi…

Ama olayı detaylandırmak lazım.

Şöyle ki, Türkiye’deki kriz aslında sadece bir emare.

Türkiye ve Arjantin’de başlayan krizin merkezi, yani fırtınanın gözü aslında ABD’de.

2008 küresel yapısal ekonomik krizi, hatta 1929’daki büyük buhrandan da büyük buhranın tarihini de veriyorum: Kasım 2018.

Kaynağım ne mi?

Hayır, üzerine oturduğum bölgem değil, Amerikalı bağımsız uzmanlar.

F. William Engdahl’ın son yazısı.

“Quantitative Tightening” (QT) and the Coming Bubble Bust: Will the “Federal Reserve” Engineer the Next Financial Crash to Topple Donald Trump?”

Yazının başlığı bu.

Türkçesi şöyle: “Miktarsal Kısılma (MK) ve yaklaşan balon patlaması: Amerikan Merkez Bankası (Federal Reserve) Donald Trump’ı devirmek için kapıdaki yeni finansal krizi tertipleyecek mi?”

Yazıda aslında özetle şunu söylüyor Engdahl;

“Finansal piyasaları yakından takip edenler, ABD’deki yeni finans piyasaları tsunamisine ilişkin uyarı sinyallerinin sıklaştığını farketmiş olmalılar. Birkaç hafta önce dikkatler Türkiye, Arjantin, Meksika, Endonezya ve Hindistan gibi adına yükselen piyasalar denen ülkelerin üzerinde yoğunlaşmıştı. Ancak asıl Batılı medyada pek söylenmeyen şey ise, dünya üzerindeki piyasalardan çekilen dolarların, bizzat doların yaratıcılsı, yani FED (ABD Merkez Bankası) tarafından çekildiği gerçeğiydi.

Şimdi devam eden proses, sadece Amerikan borsasında değil, emlak piyasası, kredi kartı borçları, araç borç taksitleri ve yüksek riskli çöp tahvil piyasalarında da büyük bir çöküşü başlatacak. Trump, 2020 seçimleri ya da Kasım’daki kısmi seçimlere yönelik ekonomik bir başarıyı satmanın peşinde, ancak FED bu planları yerle bir etmeye hazırlanıyor.

Profesyonel finans kulislerinde dillendirilmeyen ilginç bir gerçek var. O da, ABD’deki 1893 krizinden beri her önemli finans paniği ya da ekonomik çöküşün, finans piyasalarını domine eden güçler tarafından rakiplerini elimine etmek için tertiplendiğidir. Mesela 1907’deki çöküşte, o zamanın “FED”i konumundaki J. P. Morgan merkezli Wall Street çetesi ile Rockefeller ailesi paniğin başlamasında tetikçilik yapmış, rakiplerini çökertmişti. Aynı ekip, 1913’te de zaten FED’in yani ABD Merkez Bankası’nı kurmuştu. İşte aslen bir “özel sektör” olan bu FED, belirli periyodlarda meydana gelen tüm krizlerin mimarıdır. Çünkü tüm krizlere neden olan şişmeleri veya balonlaşmaları da FED bilinçli bir şekilde yaratır. 1929 Büyük Buhranı, FED’in bilinçli olarak faiz oranlarıyla oynaması sonucu ortaya çıkmıştır. Bunun da asıl nedeni, Bank of England’ın başkanı baron Montagu Norman’ın 1927’de altınların İngiltere’ye akışını sağlamak için FED’den faiz oranlarını düşürmesini istemesiydi. FED’in tutumu sonucu piyasalar şişmiş ve FED’in 1929’da faiz oranlarını yükseltmesiyle bu balon patlamıştı. Bu da tarihe Büyük Çöküş veya Büyük Buhran ismiyle geçecekti.

1990’larda Allan Greenspan’ın başkanlığı döneminde bu kez Dot.com krizinin taşları döşendi. Greenspan, “yeni ekonomi” vaazlarıyla faiz oranlarını düşürdü ve yeni bir balon yarattı. 2000 martında oranları yükseltti ve köpüğü patlattı. Bundan sonra Greenspan 2003’te faizi yine indirdi, yüzde 1’e kadar. Bu kez emlak sektörünü şişirmeye başladı. Wall Street de emlak kredisi sigortaları ve türev kağıtları üretmeye başladı. Faiz oranları düşürüldü. 2006’dan itibaren faizleri yükseltmeye başlayan Greenspan, bunu eylül 2007’ye kadar sürdürdü. Bunu da bilerek yaptı. 2007’de tam kriz başlarken Greenspan istifa edip gitti.

Şimdi de FED, benzer bir faiz oranı kısma döngüsü içinde bulunuyor. 10 yıl boyunca sıfırlarda tuttuğu oranları 2017’den itibaren yavaşça yükseltmeye başladı. Buna “Miktarsal Kısıtlama” (Quantitative Tightening) deniyor. Yeni FED Başkanı Jerome Powell, faiz oranlarını gelecek aylarda da yükseltme eğiliminde. FED aynı zamanda 4 trilyon dolarlık hazine ve şirket tahvil alımını da tersine çevirdi. Şimdiye değin 231 milyar dolarlık tahvil ve emlak kredisi sigorta kağıdı sattı. Yani bankacılık sisteminden likiditeyi çekmiş oldu.

FED’in, hem tahvil satın almayı bırakması, hem de satmaya başlaması tüm dünyada dolar krizine yol açtı. Bunun ilk etkisi kırılgan ekonomiler olan Türkiye, Arjantin gibi ülkelerde ortaya çıktı. Son haftalarda ise 10 yıl önce başlayan Wall Street hisse yükselişleri durdu ve balonun patlama safhasına geçildi.

Bu sene ABD bütçe açığının 1 trilyon doları bulması bekleniyor.

Washington’un Çin ile ticaret savaşı da, faizlerin yükselmesi kadar, yaklaşan krize FED’den bağımsız olarak odun taşıyor.

ABD’de federal hükümetin toplam borc 21 trilyon dolara ulaştı. Özel sektörün borcu ise 6.3 trilyon dolar (bu da faiz oranlarının düşük olduğu sırada hesaplanmıştı).

Ayrıca hane halkı borçları 13.3 trilyon, Emlak kredi borcu 9 trilyon, 1.5 trilyon öğrenci kredileri, 1.25 trilyon dolar da otomobil taksitleri borcu var.

Bunlar toplandığı zaman 50 trilyon doları geçiyor.

ABD tam bir borç tuzağı içinde.

Aynı Türkiye’deki gibi şirketler aslında batık ama yüzdürülüyor.

Her şey birisinin düğmeye basmasına bağlı.

Trump’ı bekleyen Kasım’daki ara dönem seçimlerine denk düşebilecek bir kıyamet senaryosu yürürlükte.

Amerikan ekonomisinin şiddetli bir resesyon veya depresyona girmesi Kasım olmazsa, 2020 seçimine kadar neredeyse garanti.

2007’deki krizi tahmin eden fon yöneticisi Peter Schiff, “Buna resesyon diyemeyeceğiz, bu Büyük buhran’dan bile daha kötü geliyor” diyor.

“ABD ekonomisi 2008’dekinden çok daha kötü durumda” diyen Schiff, 2008 krizini bildiği gibi, Trump’ın ilk dönemi bitmeden bu krizin patlak vermesini bekliyor.

ABD ekonomisi ve ABD yönetimi eskisi gibi “yenilmez” bir görüntü vermiyor.

Buradaki soru şu; ABD’nin yerini kim alacak? Çin-Rusya-İran seçeneği en önde gelenlerden olsa da, onlar da ekonomilerini dolardan kurtarmak için daha kararlı ve kapsamlı adımlar atmalılar. “

Engdahl’ın son yazısı böyle.

İran konusunda Avrupa ve Asya’nın bir araya gelip ABD’ye kafa tuttuğu BM’deki son gelişmeler bu adımların Avrasya olarak atılmakta olduğunu gösteriyor.

Bu arada Engdahl, krizlerin Wall Street mafyası tarafından kar amaçlı çıkarılması konusunda çok haklı.

2008’de dünya servetinin yüzde 75’I, dünya nüfusunun yüzde 8’inde iken.

Krizden 10 yıl sonra dünya servetinin yüzde 85’I aynı yüzde 8’in eline geçti.

1893’ten beri her krizde fakirler daha fakir, zenginler daha zengin oluyor.

Bir kriz daha patlak verirse buna dünyanın dayanacak gücü yok.

Hele de o krizin ardından mutlaka bir de dünya savaşı çıkacağı düşünülürse.

Çünkü Trump’I devirecek olan Wall Street bankerlerinin, Neocon mafyası aracılığıyla krizden kurtulmak için yapmayı planladığı şey, yeni bir dünya savaşı.

Evanjelist yobazı Mike Pence’in başkan olduğunu bir düşünün.