Kuleli Lisesi de elden çıkarken-(TAMAMI)
İstanbul Anadolu yakası adeta bir tarihi eserler müzesi gibidir. Hangi sokağına girseniz burnunuza buram, buram Anadolu kokusu çekersiniz. Beykoz’dan Kanlıca’ya, Kanlıca’dan Çengelköy’e ve Üsküdar’a uzanan yolun sonu Kadıköy İskelesine kadar uzanır. Bu yol üzerinde çok sayıda tarihi bina vardır. Üsküdar’la Kadıköy arasında bizim okul vardı: “Haydarpaşa Lisesi.” Bizden sonra o tarihi bina lise olmaktan çıkmış, Marmara Üniversitesi’ne devredilmişti. Ne zaman yolum o tarafa düşse bu lisenin içindeki gençlik yıllarımı, arkadaşlarımı, Tıbbiye-i Şahane’den kalma anfilerde - sıralar-geçen gecelerdeki etüd saatlerinde birlikte söylediğimiz şarkıları, yatakhane sohbetlerimizi, arkadaşlıklarımızı anımsarım. Yani tarihi binaları silseniz de, yaksanız da, satsanız da yaşananlar bilinçlerde yaşamakta. Tıpkı önce yakılan, sonra kim bilir ne yapılacağı belli olmayan muhteşem Haydarpaşa Gar binasının artık metruk haliyle bile ihtişamını korumaya devam ettiği gibi.
İngilizler giderken yangın çıktı
Artık ne Haydarpaşa Lisesi, ne de İstanbul ile Anadolu’yu bağlayan Haydarpaşa Gar’ı var. En son Kuleli Askeri Lisesi başta olmak üzere , Bursa Işıklar, Maltepe Askeri liselerini Genelkurmay Başkanı Org. Özel Hazine’ye devretmiş. Öyle ya; ordu küçülüp profesyonelleşince bu görkemli binalara gerek kalmamıştır. Kuleli Askeri Lisesi de, benim için işte o tarihi işlevsel ve unutulmaz bir binaydı. II. Mahmut (1808-1839) döneminde, Bostancı başı Odaları mevkiinde, yani okulun şimdi bulunduğu yerdeki bu kışla, Kuleli Askeri Lisesi’nin ilk yapısı olmuştur. Abdülmecit devrinde (1839-1861) kışla yanınca yerine, yarı kagir olarak yenisi inşa edilmiş.(1843). İki tarafına da kuleler yapıldığı için kışlaya bu tarihten itibaren” Kuleli Kışla” denilmeye başlanmıştır. 1847’de su yolları tamamlanarak kışlanın su sorunu da halledilmiş. Kışla, 1856’da İngilizler tarafından boşaltılırken, çıkarılan kasıtlı bir yangınla tamamen harap olmuş. Abdülaziz devrinde (1861-1876) kışla ana duvarları kagir, iç bölmeleri, tavan ve tabanları ahşap olarak iki kat halinde inşa edilmiş; böylece bugünkü kışla ortaya çıkmış.(1871) Kuleli Askeri Lisesi, “Mekteb-i Fünun-ı İdadiye” adı altında 21 Eylül 1845’te bugün İstanbul Teknik Üniversitesi olarak kullanılan Maçka Kışlası’nda kurulmuştu. Bu kışlanın tamiri nedeniyle ilk eğitim öğretim yılını, Mızıka-i Hümayün ve Baltacılar Dairesi olarak kullanılan Çinili Köşk’te tamamlamıştı. Maçka Kışlası’nın tamiratının tamamlanması üzerine buraya taşınan “Mekteb-i Fünun-ı İdadiye” Sultan Abdülmecit’in de bulunduğu bir törenle 10 Ekim 1846’da ikinci eğitim-öğretim yılına başladı. 1868’de mevcut askeri liselerin birleştirilmesi kararı alınmıştı. Bu tarihte, Kuleli de dahil olmak üzere, dört askeri idadi “Umum Mekteb-i İdadi Şahane” adı altında birleştirilerek Galatasaray Kışlası’na nakledilmişti. İstenen sonuç elde edilemeyince, 1872’de okulların ayrı, ayrı öğretime devam etmeleri kararlaştırılmıştır. Bunun üzerine, Mekteb-i Fünun-ı İdadiye ve Deniz İdadisi” Kuleli Kışlası’na taşınmıştı. Bu tarihten sonra okul “Kuleli İdadisi” adıyla anılmaya başlamıştır.
Cumhuriyet döneminde Kuleli
1924’te çıkarılan “Tevhid-i Tedrisat kanunu” ile okul sivil liseye dönüştürülmüş, adı da “Kuleli Lisesi” olarak değiştirilmiştir. Ancak aynı yıl sonunda okul tekrar askeri liseye çevrilmişti.(1925) 2. Dünya Savaşı nedeniyle Kuleli Askeri Lisesi Mayıs 1941’de Konya’ya nakledilmişti. Kuleli Kışlası 1000 yataklı askeri hastane haline getirilmiş ve Boğaz Nakliyat Komutanlığı da buraya taşınmıştır.
18 Ağustos 1947’de İstanbul’a taşınarak son kez tarihi ve kutsal yuvasına kavuşmuştur. 2006 yılında Kuleli Askeri Lisesi gönderine çekilen dev Türk bayrağı 43 metrelik boyu ile İstanbul’un en büyük Türk bayrağıydı. Bu lise kaç genelkurmay başkanının yuvası oldu. Alparslan Türkeş, Aziz Nesin, Cemal Gürsel, Cemal Tural, Cengiz Topel, Cevdet Sunay, Doğan Güreş, Faruk Gürler, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Memduh Tağmaç, Ömer Seyfettin, Ragıp Gümüşpala ve Yaşar Büyükanıt bu kutsal yuvadan -bir kısmı Genelkurmay Başkanlığı’na yürüdüler.Şimdi bu bina, bu kutsal yuva iki adamın el sıkışarak hazineye devrettikleri bir binadan başka anlam taşımayacak. Hem de adı 4+4+4 olan bir yasanın kabulünden hemen sonra(!) Peki o imzaları atanlar kim? Belki de o okuldan çıkıp Genelkurmay Başkanı olan Sn. Org. Özel ve okulun kapısından girip girmediği bile bilinmeyen Başbakan Tayyip Erdoğan. Benim içim burkuldu sizi bilmem.