Kültür sanata biraz saygı
Kültürden, sanattan söz açıldı mı çoğu kişi ve kurum mangalda kül bırakmıyor… Özellikle de muhalefet kanadında olan birçok kişi yaşanılan tüm sorunların oluşumunda kültür ve de sanattan yoksun oluşun başta gelen nedenlerinden biri olduğunun altını çiziyor. Haksız da değiller…
Herkesçe yadsınması pek kolay olanların üzerine gidip, gerçek sanatın nasıl yok edildiğinin sorgulanması aşamasına bir türlü geçemiyoruz. Konuşuyoruz, sanatın kültürün önemi üzerinde durur gibi yapıyoruz, ancak onların gereği gibi değerlendirilmesinde kimi zaman bağışlanmayacak yanlışlar da yapıyoruz.
Üstelik bu kolaylığı, bu yüzeysel gösterişi ve de laf olsun diye yapılan gelişi-güzel uygulamaları kültür-sanat diye lanse edişi, ne yazık ki kültür sanata karşı olanlar ya da oluyormuş gibi gösterilenler değil de en çok bu tür sözcükleri dillerinden düşürmeyen kişi ve kurumlar yapıyor. İşin acı ve katlanılmayacak yanı da bu…
Yerel yönetimlerin bu konudaki karnesine bir bakalım… Karnesi zayıf olup da en çok sınıfta kalanlar ne yazık he bu kültür sanattan yoksunluğun üzerinde sörf yapıp onun en elverişli aparat olarak kullananlar.
Örneğin kitap basımı… Yalnızca bir muhafazakâr belediyesinin bastığı kitap sayısı, otuz hatta kırk sosyal demokrat bir belediyenin bastıklarının iki katı. Tasarruf olsun diye kitap basımını durdurup dergileri kapatanlar, sözüm ona kültür sanattan yana olup kitaplı, kitap basanlar ise kitapsız…
Her daim kültür sanattan yana olduklarını iddia edip, haklı olarak yandaşların ekranlarındaki “pembelikten” söz edenler, ne yazık ki bu haklılık payını ekranlara yansıtamıyorlar. Bir şeyleri kimi zaman eksik, kimi zaman da yanlış yapıyorlar.
Örneğin çok izlenen –benim de izlemekten büyük keyif aldığım, hatta bir başka TV’lere gerek duymadan yalnızca onları izlediğim- birkaç kanaldan birileri önce birlikte Adana Film Festivallerini daha sonraki günlerde de bir Antalya Film Festivalini sözüm ona canlı olarak vermeyi denedi.
Ancak her iki kanal da hiçbir uyarıda bulunmayıp canlı yayanı yarıda kesip başka yayınlara geçti. Uzun bir süre canlı yayında ödüllerin sonucunu bekler olduk. Bu olaydan bir süre sonra yine aynı kanallardan biri bu kez Antalya Film Festivalini canlı olarak verdi.
Ama ne var ki bu yayında da benzer hatayı yaparak yayını en heyecanlı yerinde -yani en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi kadın ve erkek oyuncu ödüllerinin verileceği zaman- yayanı kesip bir başka programa geçti. Yine uzun bir süre ekran başında kesilen yerden devamını bekledik, yine nafile….
Bu nasıl yayıncılık anlayışıdır anlamak zor…
Madem programlarınız niye canlı yayın yapıyorsunuz. Madem canlı yayını yarıda keseceksiniz, niye hiçbir uyarıda bulunmayıp bir başka yayına geçerek izleyenleri dakikalar boyu ekran başında bekletiyorsunuz, vs… Böylesine sorumsuz ve de saygısızca yapılan yayıncılığı da anlamak mümkün değil.
Dahası; ödül törenin yarıda kesmek, bir filmi, ya da tiyatro oyununu yarıda kesmek gibi bir şey bu. Bir kültür sanat olayını canlı olarak vermeyi amaçlıyorsanız en azından buna asgari bir saygıyı da göstermek zorundasınız.
Laf olsun, kültür sanatı destekliyoruz diye böyle canlı yayın yapılmaz. Dakikalarca kırmızı halıda yürüyenleri gelişi güzel gösterip, ödül kısmının en heyecanlı yerini keserseniz, buna ne canlı yayın ne de televizyonculuk denir. En azından saygınlığınızı, ciddiyetinizi, inandırıcılığınızı yitirirsiniz.
Yoksa sizin de elinde çubukla gecenin her bir saatinde Ortadoğu haritaları üzerinde gezinerek savaş çığırtkanlığı yapanlardan farkınız ne olur ki… Yayıncılık etiği ve ilkelerine göre canlı ödül törenini ya tam olarak verirsiniz ya da hiç vermezsiniz. Bu sonuçta kendi tercihiniz. Ancak hiç uyarıda bulunmadan dilediğiniz yerde keserseniz, işte o zaman bu durum sizin tercihiniz olmaktan çıkar. Lütfen sanata da izleyenlere de çok değil, biraz saygı…