Kültür Sanatta ilkesizlik
Önceden, devlet ve yerel yönetimlerde hizmetin devamlılığı diye bir ilke vardı. Hangi siyasal iktidar ya da yerel yönetim olursa olsun kendisinden önce başlatılan, ülke ya da kente ilişkin olumluya da başarılı sayılan bir işi ya devam ettirirler ya da yarım kalmışsa bitirime gayreti içine girerlerdi. Bu devamlılıkta parti ya da adama bağlılık gibi kıstaslar asla söz konusu edilmezdi.
Ancak günümüzde bu işler böyle olmuyor. Ayrışmış ya da ayrılıştırılmış bir toplumda, bırakın bu devamlılığı bir yana, bilinmeyen nedenlerle tam tersi yapılıyor. Üstelik bu devamlılık ilkesinin ortadan kaldırılmasında en dikkati çeken eylemlerden biri de farklı partilere mensup kadrolar tarafından değil de aynı partiye mensup, birlikte, yan yana çalışmış yerel yönetimlerde oluyor.
Yerel yönetimlerin el değiştirmelerinde en çok rastlanan durum kadrolarda yapılan değişikliklerdir. Eski ile yeni yönetimin farklı siyasi partilerden oluşunda bu tür değişikliklerin normal sayılabileceği düşünülebilir. Ancak, aynı partinin aynı kentte yalnızca belediye başkanlarının gerekçe göstermeden kişisel tercihleriyle yaptığı bu türden değişiklikleri anlamak pek mümkün değildir.
Elbette ki, aynı partiden aynı kentte halef selef olan başkanlarının kendi inisiyatiflerini kullanarak kimi değişiklikler yaparak kendi kadrolarıyla çalışmayı tercih etmeleri doğaldır. Ancak, bu doğal olanın tercihinde de hiç kuşku yok ki liyakatin önemli bir tercih nedeni olması gerekir. Zaten sorun da bu noktada başlıyor.
Son seçimlerde özellikle de CHP’li yerel yönetimlerin bu devamlılık ayarını sanata ilişkin alanlarda bozma gayretini göstermesi doğrusunu söylemek gerekirse hepimizi hem şaşırttı hem de üzdü. Yerel yönetimler için onca sorun çözüm beklerken aynı partiden ancak farklı olan başkanların önce tasarruf amaçlı sonrasında ise “işe göre adam değil de adama göre iş” mantığını içeren tercihlere girişmesi ise işin bir diğer üzücü yanı.
Bir kent yönetiminde bu tür değişiklerin yapılması için iki önemli nedenin olması gerekir. Ya değiştirilen kişiler yolsuzluk yapmıştır ya da yaptıkları etkinliklerde başarısız olmuşlardır. Eğer bu nedenlerden biri söz konusu ise, bu kişilerin daha önce çalıştıkları yetkililer neden buna göz yummuşlar, daha önce değişiklik yapma gereği duymamışlardır? Demek ki aynı partinin farklı belediye başkanları yalnızca farklı düşünmüyorlar, aynı zamanda bu yolla birbirlerini de eleştirir konuma geliyorlardır.
İşin en garip olanı ise tüm bu kültür-sanatta yapılan değişikliklerin CHP’li yerel yönetimlerde olmasıdır. Önce İzmir’de festivalin ertelenmesiyle başlayan bu eğilim sonrasında Tiyatro alanında devam etmiş, oradan Tarsus belediyesi ile Bursa Nilüfer’e dek uzanıp gitmiştir. Yani öncesinde sanattan kültürden söz edip de bu tür olaylara karşı çıkanlar şimdilerde kendi kadrolarını, kendileri yok etmenin peşine düşerek adeta birbirleriyle yarışa girmişlerdir.
Tüm bu değişikliklerin tek nedeni vardır. O da kimi CHP’li yerel yönetimlerin kültür ve sanatta ortaya koydukları ilkesizliktir…
Dileriz ki bu istenmeyen ve de arzu edilmeyen değişiklikleri yapan tüm belediyeler, bu konuda çok başarılı işler ortaya koyarak İstanbul’u bir kültür/sanat kenti yapanları örnek alarak yollarına devam ederler. Bu bir tercih değil, belki de onun çok ötesinde kültür/sanata olan bir sorumluluktur.