21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Kurallara dayalı uluslararası düzen’in iflası

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 13 Haziran’da Makedonya’daki Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci toplantısında, “Kurallara dayalı uluslararası düzenin, mevcut küresel sorunlara dengeli ve hızlı çözümler getirmede yetersiz kaldığı bir dönemden geçiyoruz.” diye konuştu. Fidan, bölgesel sorunlara bölgesel çözümler üretilmesi gerektiğini, komşular olarak ortak gelecek için birlikte karar vermeli ve birlikte hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Fidan, Çin’de mevkidaşı Wang Yi ile düzenlediği basın toplantısında da adil bir dünya düzeni ihtiyacını güçlü ifadelerle vurgulamıştı. Fidan’ın, Çin’den sonra İstanbul’da düzenlenen D 8 Dışişleri Bakanları toplantısında, ardından Doha’da Körfez İşbirliği Konseyi toplantısında ve Rusya’da BRICS+ Dışişleri Bakanları zirvesindeki konuşmalarında da benzer vurgular vardı.

İKİ İNİSİYATİF

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve IMF üzerinden temellendirilen “kurallara dayalı uluslararası düzen” adı verilen Atlantik sistemi çöküyor. Bunun son göstergelerinden birisi, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde iktidarda bulunan partilerin ağır yenilgisi. Avrupa ülkelerinin, ABD’nin arkasına takılarak kendi ulusal menfaatleri aleyhine Rusya’ya karşı konumlanmaya zorlanması bu sonucun ortaya çıkmasına neden oldu.

İsviçre’de 15-16 Haziran’da düzenlenen Ukrayna “barış konferansı” ise başka bir fecaat. Güya barış için düzenlenen toplantıya savaşın taraflarından birisi olan Rusya davet edilmiyor. Konferans’ın esas amacı, dünyanın Rusya’ya karşı Ukrayna’nın yanında olduğu görüntüsünü vermekti. Ancak, altı aydır üzerinde çalışılan sözde barış tiyatrosu fos çıktı. 90 civarında ülkenin katılacağı açıklanan Konferans’a birçok ülke alt düzeyde temsilcisini gönderdi. Toplantıya Türkiye’yi temsilen katılan Hakan Fidan’ın çözümün anahtarı olarak “tüm tarafların katılacağı bir zirve”yi savunması, Türkiye’nin Konferans’ın düzenleyicilerinden farklı bir yerde durduğunu ortaya koyuyor.

Buna karşılık Mayıs ayının sonunda Çin ve Brezilya’nın Ukrayna’da barış için ortaya koyduğu inisiyatife destek veren ülkelerin sayısı şimdiden 45’i aşmış bulunuyor. Türkiye de, Çin-Brezilya inisiyatifine destek verdiğini açıkladı.

Atlantik’in “kurallara dayalı uluslararası düzen”i hem Gazze’de hem de Ukrayna’da karaya oturmuş durumda. Öte yandan Filistin konusunda da, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in çözüm için geniş kapsamlı yetkin ve etkili bir uluslararası barış konferans toplanmasını önermesi de önemle kaydedilmesi gereken bir gelişme. Önümüzdeki aylarda, Ukrayna’da da Filistin sorununun çözümünde de Çin’in öncülüğündeki gelişmekte olan ülkelerin inisiyatifinin galebe çalması beklenebilir.

TÜRKİYE’NİN ROTASI

Atlantik düzeni çökerken, Türkiye’nin Atlantik hegemonyacılığı karşısında kurulacak adil dünya düzeninde öncü ülkelerden birisi olması için şartlar elverişli. Daha önemlisi Türkiye’nin ulusal menfaatleri bunu zorunlu kılıyor. Fidan’ın Çin, Rusya ziyaretleri ve önümüzdeki günlerde netleşmesi beklenen BRICS açılımı konusundaki gelişmeler, Türkiye’nin dümeni Atlantik’ten gelişen dünya ülkeleri inisiyatifine doğru kırdığını gösteriyor. Önceki dönemdeki “bekle-gör” ve “zaman kazanmaya oynamak” şeklinde özetlenebilecek bir sürüklenme politikası yerine, çok kutupluluktan güç alan, çözüm odaklı tutarlı ve etkin bir diplomasi, Türkiye’nin menfaatlerinin dünya ölçeğinde savunulmasını sağlayacak esas stratejidir. Türkiye’nin, Atlantik ile Rusya-Çin öncülüğündeki gelişen dünya cephesi arasında pazarlıkları esas alan stratejiyi terk etmesi, ABD ve Avrupa ile ililişkilerinde de rahatlamayı sağlayacaktır.

Hakan Fidan Çin IMF Atlantik BRICS