Kuramdan Hikmete Şiirsel Hüküm – 6: Yunus’un mu kılıcı keskin, İskender’in mi?
“Kalem kılıçtan keskindir.”
Türk Atasözü
> Bu atasözümüzü ilkokul çağımda dedemden öğrendim. Yolumu aydınlattı. Daha da önemlisi, zamanla “kalem”i hep “kelam” diye anladım: “Kelam kılıçtan keskindir.” O nedenle, keskin olan kelamdır, bilgece sözdür. Zalimi tedirgin eden, korkutan da asıl budur. “Kul olayım kalem tutan ellere,” türküsü de kalemi yüceltirken, onun söze, kelama yaptığı hizmetle birlikte bilme, okuyup yazma çabasını yüceltir. İslam da bilgiyi, bilgeliği değerlerin en yücesine çıkarır: “Âlimin, mürekkebi şehidin kanından üstündür.” Böylece, bilgeliğe en yüksek değer biçilmiş oluyor.
>> BAŞ KESMEK, SAVAŞI KESMEK, SÖZ KESMEK
> Başlıktaki soru biçimini, bu gerçeği ortaya koyabilmek için, özellikle kullandım. Amacım, zor çıkmazlarda iki zıt çözüm yöntemini karşılaştırmak. Keskin sıfatı “kes>kesmek” fiilinden. Kesmek eylemi, Türkçede somut anlamının dışında daha çok soyut anlamlarıyla yaygın kullanılır. Odun kesmek, ekmek kesmek, tavuk kesmek, kafa kesmek vb. somut olan maddeleri, somut araçlarla, yani bıçakla, satırla, testereyle, kılıçla kesmek. Yanı sıra savaşı kesmek, suyu kesmek, elektriği kesmek, parasını kesmek, yol kesmek, hatta sütün kesilmesi vb. biçimlerde, bu kez somut bir duruma soyut bir kavramla eylemsel değer katıyoruz. Bir de umudunu kesmek, ağrıyı kesmek, söz kesmek vb. soyut varlıkları, yine soyutlamayla, anlamlandırıyoruz.
>> YUNUS’UN YAPICI, İSKENDER’İN YIKICI KILICI
> Bu bölümde, birbirinden taban tabana ayrılan iki “kesme” fiilinin karşıtlığını gösterirken, bilge sözün değerine dikkat çekmek istiyorum. İlkin Yunus’un bir şiirinden kalkınarak örnek verelim: “Söz ola kese savaşı!” dediğimizde, somut olan savaşın durdurulması, çatışmaya son verilmesi anlaşılıyor. Başlayan bir savaşı durdurabilmek için sözün bilgece, yani savaşı kesecek güçte olması gerekir. Savaşın kesilmesi, ölümlerin, kanın durdurulması ancak sözün mucizevi gücüyle mümkündür. Buradaki hikmetin, bilgeliğin keskinliği aklın, fikrin, sezginin keskinliğidir. Öyle ki yaratılan çözüm yoluna itiraz edilemez. Yunus Emre de bunu söylüyor.
> Hikmetler, bilgelikler insanlığın birikiminden yeşerir. Çağına etki yapmış toplumsal olaylar sonradan yorumlanırken bunlardan dersler çıkarılır. Büyük İskender için nakledilen mitleşmiş “kördüğümü kılıçla kesme” olayını da içeren hayat hikâyesi bu türdendir. İskender’in trajik akıbetinden çok sonra, hikâyesinin, bilgeler tarafından dersler çıkarmak amacıyla yorumlandığı görülmektedir.
> Büyük İskender üzerinden insanlığa verilen tarihi bir ders vardır. Hikâye çok kısa şöyle: Frigya yeni bir kral aramaktadır. Kâhinlerin talebiyle şehre öküz arabasıyla giren ilk adamın lider yapmasına karar verilir. Bu adam yoksul köylü Midas’ın babası Gordios olur. Gordios, Frigya kralı ilan edilince, meşhur kağnısını Frigya tanrısı Sabazios’un tapınağına adar ve kızılcık çubuğuyla kördüğüm yaparak kağnıyı tapınağa bağlar. Bu düğümü her kim çözerse, onun Asya’nın hâkimi olacağı söylentisi yayılır.
> İskender Frigya’yı istila ettiğinde düğümü çözmeğe heveslenir. Fakat yeterli sabrı gösteremez. Öfkeyle kılıcına davranıp düğümü keser. Ardından Pers ülkesine saldıran İskender, ordu ve silah gücüne dayanarak, korku salarak, yüz binlerce masum insanı öldürerek Asya'nın hâkimi olma yolundadır. Ancak çok sürmez, onun 33 yaşında zamansızca ölümü, bilgelerce bu olaya bağlanır. İskender'in kötü kaderi, Gordion düğümünü çözmek yerine, sabırsızca, kılıcına davranmasının cezası olarak yorumlanır. Çünkü “sınav” düzeyindeki olayda İskender’in ortaya koyduğu bir “sav” bir hikmet yoktur. Fakat yakıştırılan hikâye baştan sona hikmetle doludur. Bu bahiste, İskender’in, içinden çıkamayınca düğümü kesmesini yüceltenleri anlamak mümkün değildir. Bu davranışın devrimci “zor” ve güç kullanımıyla ilgisi yoktur.
>> BİR HİKÂYE DOKUZ HİKMET
> Çok ilginçtir, Büyük İskender 16 yaşına kadar Aristo’nun öğrencisidir. İyi eğitim almıştır. Hatta Homeros’u çok iyi bilmekte, İlyada ve Odysseia destanlarını yanında taşımaktadır. Fakat İskender’in yanında taşıdığı bir de vasiyet vardı. Babası II. Filip, oğlundaki kabına sığmayan hırsı görüp şöyle nasihat eder: "Evladım, hırsların için yeterince büyük bir krallık bulmalısın. Makedonya senin için çok küçük." Öte yandan edindiği Aristo mantığı beynine yerleşmiştir. İskender “tümden gelimci” mantıkla şöyle düşünür: “Zor işler kılıçla çözülür. Kördüğümü çözmek zor iştir. O halde kördüğüm kılıçla çözülür.” Gelin şimdi de İskender’in hikâyesindeki olgu ve hikmetleri saptayalım:
1. Yoksul bir köylünün oğlu, kağnı arabası kullanan, muhtemelen çiftçi lider olur. Hüküm: Ülke yönetmek için savaş arabası değil, öküz arabası kullanan birisi daha iyidir.
2. İskender soyludur, kendisine tanrısallık yakıştırır. Ancak bunun hırsına kapılarak, ilahi bilgelik gücünü kullanacak yerde kılıç kullanır. Bu tanrıların “gücüne” gider. Hüküm: Kurtuluş soyluluk ve ihtirasta değil sadelik, sabır ve bilgeliktedir.
3. Kağnı tapınağa, yani ilahi gücün yeryüzündeki makamına adanıp kördüğümle bağlanır. Hüküm: Güç, soyutlanan tanrılardadır, emek ve bilgi bağının çözülmesi bilgelik gerektirir.
4. Düğümde kullanılan araç, doğal kızılcık çubuğudur. Hüküm: Kırılgan olana koparmadan, kırmadan müdahale etmek için hassas davranmak gerekir. Bu da sabır ve akıl gerektirir.
Kızılcık çubuğuna Anadolu’da “şeytan aldatan” da denildiğini anımsatmak isterim. Bu gerçek de olaya başka bir hikmet katıyor. Mesele zayıf olanı parçalamanın kolaylığına kapılmadan, bilgeliğin zorlu yolundan gitmektir.
5. Düğümü çözme sabrını gösterip zahmetine katlanmadan, hırsına yenilip öfkesine yenilip kılıçla kesmek. Hüküm: Öfkeyle kalkan zararla oturur. Keskin sirke küpüne zarar! Hırsını, öfkesini kontrol eden derviş muradına ermiş.
6. Büyük İskender, 33 yaşında çok genç ve henüz Asya liderliğinin başındayken birden ölüyor. Hikmet: Liderlerde öfke, irade sınırını aşıp, insanın aklını başından alınca, ölümcül zararlar verir. Akla dayanmayan, bilgelik taşımayan zaferler nihayet söner gider.
7. Bu erken ölümün arkasından imparatorluk önce dörde bölünür, sonra tarihin hükmüne uyarak elden çıkar ve başkalaşır. Hüküm: İnsanları değil toprakları fethedenler, insansız kalır ve yok olurlar. Önce insanları kazanmak gerekir. Osmanlı devletinin kurucularının bu hikmetlerden fazlasıyla yararlandığını anımsatmak isterim.
8. Yunanistan’a kral olan (İskender’in komutanlarından) Cassander, bir süre sonra İskender’in annesi Olimpias’ı astırır. Ardından İskender’in karısını, çocuğunu, bütün ailesini zehirleyerek ortadan kaldırır. Hüküm: Zalimlik uygulayan yönetici, kendi yöntemiyle zalimce yok olur.
9. İskender’in kanlı işgaller ve zorbalığa dayalı hızlı ilerleyişiyle, kazanılanı sindirilmeden, kazanca dönüştürmeden, 10 yılda elde ettiği bütün topraklar hayatıyla birlikte elinden çıkar. Hüküm: Zulümle abat olunmaz.
Haftaya, “İskender Kılıcının Asya Çağına uzanma çabası!” bölümüyle devam edecek.