26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kuramdan hikmete şiirsel hüküm – 7: İskender Kılıcının Asya Çağına uzanma çabası!

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

“Barikat-ı hakikat,

müsademe-i efkârdan doğar.”      

                       NAMIK KEMAL

>“Gerçeğin ışığı, fikirlerin çatışmasından doğar,” diyor, Namık Kemal. Parlayan ışığın diğer adı, “yargu”> “yargı”dır! Doğru düşünceye ulaşmak için bu çatışma, karşıt “savlar” arasında gereklidir ve gerçekleşir. Büyük şairimiz bu hikmetiyle, İskender gibi, maddi şiddeti çözüm yolu edinmişlere sesleniyor. Devamında, vatan şairimize göre, kılıç çalmak, ancak düşmana karşı vatan savunmasında haktır. O nedenle “Vatan bize kılıcımızın ekmeğidir,”diyor, diyoruz.

>Vatan savunmasında kınından çıkan mazlumun kutlu kılıcı, yüzyılımızda milli devletleri savunmak için emperyalizme çekilen kılıçtır. Bu aynı zamanda insanlığın savunulmasıdır. Devrimcinin “sav”ındaki yapıcı yıkıcılık, özünde koruyucu ve kurucudur. Bu aynı zamanda insan doğasında mevcut olan “savaşma ya da savunma içgüdüsünün” gelişme yönünde kontrol edilmesidir. İnsan güvenliğinin, hayat enerjisinin korunması, savunulmasıdır gerçekleşen. Asya Çağında insanlığa çekilen emperyalist kılıç, ya caydırılıp gerisin geri kınına sokturulacak (esas amacımız budur), ya da parçalanacak.

>ALPERENLERİN KUTLU KILICI?

>İskender’in Gordiyon’da, yaklaşık 2.330 yıl önce ortaya koyduğu söylenen bir yarma, parçalama, eylemi var, ama edimde ulaşılan erdemli bir yargı yok. Çükü akıl kısa devre yapmış ve kılıç, bilgelik yerine kaba kuvveti kutsamıştır. Kaba kuvvet bilgeliğin yerini almıştır. Çünkü Gordion’da yargılama yok, yargısız infaz var. “Yargu” kestirmesinin ışığı, aydınlığı ise hiç yok. Gelin görün ki, “kılıçla kesip atma” olgusunda göz kamaştıran bir ışık görenler de var.

> Bilgeler İskender’in mitolojik hikâyesini yaratırken, yeni kuşaklara ve gelecek liderlere öğütte bulunmak istemişlerdir. Düşmanın kılıcına karşı kılıç çekenler,“alperenler” katına yükseliyor. Esas olan budur. Çünkü orada bilgelik ile yiğitlik birbirine kaynaşmıştır. Bu süreçte kendini gerçeğe adamış, hakikate baş koymuş bilgelere iş düşmektir. Bilgeleri yok edilmiş halklar, uçurum kıyısında oynayan çocuklar gibidir.

>> İLAHLARIN ELİNDEKİ SİLAH

> Esasında İskender, kendisine sunulan çetin savı, silahla yok etmekle, (o savı bir an için ortadan kaldırmış görünse de,) gerçekte bunu başaramıyor. Önüne sav olarak konulan sorunu ortaya çıkaran nedenlerle ilgilenmiyor. Düğüm olmuş sorunun ileri sürdüğü çetin müşküle açıklık getiremiyor, hatta hiç ilgilenmiyor, anlamak da istemiyor. Çünkü sorunu ortadan kaldırmanın “kestirme” yolu var ve kesiyor. Her seferinde çözme iradesi yerine kesme iradesi ağır basıyor. İskender kısa ömrü boyunca önüne çıkan sorunlar karşısında hep aynı yöntemi kullanıyor: Kestirip atıyor! Oysa, sav kendini yeniden oluşturup insanların karşısına yeniden dikiliyor. İskender kılıcına “yargı”, “hüküm”, buyruk değeri yüklüyor. Ama kılıca bilgelik yüklenmemiş. Kılıcın kodunda sadece yok etmek var.

>Düğümü çözme zoruna katlanmayan İskender, kendisine ilahi bir gücün verildiği büyüsüne kapılmıştır. Giderek İskender ile insanlar arasındaki ilişki, ilahlar ile kullar arasındaki ilişkiye dönüşüyor. İlahın elinde silah vardır! Sava dayalı savaş başlıyor. Siz savınızı ileri sürüyorsunuz, o size kılıç çekiyor. Düğümü kesen kılıç, bildiği yöntemle her sorunu haklı haksız kese kese yol alıyor, baş keserek ilerliyor. “Savlaşma,” doğruya ulaşmak için bir tartışma olmaktan çıkıp “Savaşa” dönüşüyor. Daha da önemlisi bu tarz, hiçbir uygarlık birikimi sağlamadan Asya’ya kan içinde nefret ve düşmanlık tohumlarını ekiyor. Belki de Doğu – Batı uygarlık yarışına hasımlık karakteri kazandırıyor ki, arkasından aynı mantıkla istilacı Haçlı Seferleri başlıyor…

>> DÜĞÜMÜ KESEN KILICIN KARDEŞİ KESMESİ

>Yakın çevresindeki seçkinlere karşı İskender’in “tanrının oğluyum” savı, “hayır, sen insansın, Filip’in oğlusun” savıyla çatışıyor. İskender, burada da “savlar düğümünü” çözmeyi denemeden kesme yöntemini kullanıyor ve pek çok kişiyi idam ediyor. Aynı şekilde sütkardeşi Kleitos’u aralarında tartışırken kendi eliyle mızrakla öldürüyor. Yetmiyor dönemin ünlü tarihçisi, Aristo’nun yeğeni filozof Kallistheres’i fikri çatışma sonucu idam ettiriyor.

>Gençliğinde Aristo’nun eğittiği İskender, Aristo mantığını çok iyi biliyor olmalı, demiştik.   Asya lideri olmak için, önüne çıkan düğümü çözme zorluğuna katlanmayan komutan, bu davranışın başına açacağı belaları hesap etmemiştir. Düğüm kesildiği anda Frigya’dan Hindistan’a kadar kentler dolusu halkların başı kesilirken kendi başını da kesmiş oldu. Kendine Homeros’un İlyada’sında yer verilen Troya işgalcisi tanrısal Aşil’i örnek aldı. Zorbalık damarda öylesine şahlandı ki İskender, ordusunu ve komutanlarının hayranlığını değil, nefretini kazandı. Ordusunun baş kaldırıp dağıldığı her seferinde, yeniden profesyonel ordu kurmak zorunda kaldı.

>>İSKENDER’İN KILINCI BIDEN’IN MI ELİNDE?

>ABD’nin Afganistan’daki hezimeti yaklaşırken Trump’ın dünyaya yaptığı açıklama, ibretliktir: "Eğer Afganistan'da savaşmak istesek bu savaşı bir haftada kazanırdık, ama 10 milyon kişiyi öldürmek istemiyorum. Afganistan o durumda yeryüzünden silinirdi. Böyle bir savaş 10 günde biterdi ancak bu yolu seçmek istemiyorum." Ancak, tarihte Amerika’nın öldürdüğü insan sayısı on milyonları geçmiştir. Ve unutmayalım ki, ABD’nin kanlı tarihi içinde yetişmiş komutanların arasında, bu insanlık kırımında rol almak isteyenler bulunabilir.

>Belki de 21. Yüzyılda emperyalist başkomutan, Afganistan’ı sömürgeleştirme “sorununu” çözmek için kullandıkları şiddet yönteminin sorunu çözmeyeceğini, daha da büyük bir açmaza sokacağını görüyor. Zora dağlar dayanmaz, ama Afgan halkı dayandı ve kazandı! Trump’ın kılıcı Afganistan kördüğümünü böylece kesip atabilirdi. Fakat, Trump, İskender’le aynı çağda yaşasaydı, belki de 10 milyon insanın canına kıyabilirdi. 

>Yazımızın başlığını geçen hafta, “İskender Kılıcının Asya Çağına uzanma çabası,” diye duyurduk. Şu işe bakın, ABD Başkanı Biden, kışkırtma dolu Asya Seferini aynı gün icra etmeye başladı. Küresel Emperyalizmin silahlı gücü Norveç’ten Japonya’ya, Baltık’tan Akdeniz’e insanlığı tehdit etmeyi sürdürüyor. Şimdi de “Hint-Pasifik NATO’su” ile Asya kıtasına karşı tahkimlere girişiyor. “Ölümcül sav”a karşı sav anında Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nden geldi: Kuzey Kore, Biden’ı üç adet balistik füze denemesiyle evine uğurladı. Biden’ın elindeki kılıcın, Asya Savını kesemeyeceği açık. Fakat bu emperyalist komutanın kendi eliyle kendi başını kesebileceğini öngörebiliriz.