28 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küresel kapitalizm tükeniyor mu? -1

Mustafa Pamukoğlu

Mustafa Pamukoğlu

Eski Yazar

A+ A-

Korona sonrası yeni bir dünya düzeninin geleceğini beklenirken 1990’da perdeyi kapatan sosyalizmden sonra şimdi de kapitalizmin çökeceği, küreselleşmenin gerileyeceği ve emperyalizminin sonunun yakın olduğunu ileri süren görüşler ile küresel kapitalizmin çökmeyeceği, sosyal devlet-refah devleti politikaları ve karma ekonomik modelle sistemin ehlileştirileceğine inanan görüşler sıklıkla konuşulur hale geldi.

Ekonomik sistemler yüzyıllardır bu alanda çalışma yapmış düşünürlerin büyük çalışmaları ve dünya çapında yürütülen tartışmalar ve uygulamalar ile şekillenmektedir.

Öte yandan her ekonomik krizlerde ve küresel çevrimlerde ekonomik ve siyasal dönüşümler beklenmekte ve tartışmaya açılmaktadır. Korona da büyük çevrim yaratmış durumda. Tüm ülkeleri, gelişmiş gelişmemiş, yoksul, fakir ayrımı yapmadan ciddi biçimde sarstı. İnsanları farklı düşünce ve duygulara itti. Kimileri bu dönüşümü devrim olarak da nitelendirmektedir.

Bu nedenle iktisat tarihinde bir gezinti yapma zamanının geldiğini düşünüyoruz. Bu sistemleri tekrar gözden geçirirsek -bugünün şartları çerçevesinde bakarsak- belki teknoloji-bilgi çağında daha gerçekçi analizler ve yorumlar yapabiliriz.

EKONOMİK SİSTEMLER

Belli başlı ekonomik sistemleri (okulları) şöyle sıralayabiliriz.

1- Klasik okul 2-Neoklasik okul 3-Marksist Sistem 4-Kalkınmacılar 5-Avusturya Okulu 6-Schumpeterci Okul 7-Keynesçilik 8-Kurumsalcılar 9-Davranışçı Okul.

Her okulun kendine göre grupları var. Biz onlar girmeyeceğiz. Tek cümle ile okulun görüşünü belirtip bu okulları oluşturanların ismini vereceğiz.

Ancak şunu vurgulamakta yarar var. Bu okullardan hiçbiri diğerinden üstün olduğunu iddia edemez ve hakikat üzerinde tekel kuramaz. Çünkü fizik dâhil bütün teoriler mutlaka soyutlanma gerektirir. Yani hiçbir teori gerçek dünyanın karmaşıklığının her yönünü kucaklaması mümkün değildir.

KLASİK OKUL

Bu okulu tek cümlede şöyle tanımlayabiliriz: Piyasa, bütün üreticileri rekabet yolu ile tetikte tutar. Bu itibarla piyasayı serbest bırakın.

Bu okulun kurucusu Adam Smith’dir (1723-90). Smith’in görüşleri üç çağdaşı tarafından geliştirilmiştir.

Bunlar: David Ricardo (1772-1823), Jean Baptiste Say (1767-1832) ve Robert Malthus (1766-1834)

Klasik okula göre ekonomi bireylerden oluşur. Bireyler bencildir ve akılcıdır. Dünya belirlidir, demir yasalar geçerlidir. Ekonominin en önemli alanı üretimdir. Ekonomiler sermaye birikimi (yatırım) ile değişir. Politikası serbest piyasadır.

NEOKLASİK EKOL

Bu okula göre, bireyleri rahat bırakın, onlar ne yaptıklarını biliyorlar, o yüzden onları rahat bırakın; ancak piyasaların aksadığı zamanlar hariç.

Neoklasik Okul 1870’lerde William Jevenson (1835-1882) ve Leon Walras (1834-1910) tarafından kuruldu. Alfred Marshall (1842-1924) “Ekonominin İlkeleri” kitabının 1890’da yayınlanması ile iyice oturan bir sistem haline geldi.

Neoklasik okula göre ekonomi bireylerden oluşur. Bireyler bencildir ve akılcıdır. Dünya hesap edilebilir riskler içindedir. Ekonominin en önemli alanı değiş tokuş ve tüketimdir. Ekonomiler bireysel tercihlerle ile değişir. Politikası serbest piyasadır. Ancak piyasa ve devlet aksaklıklarını gidermek için müdahalecilik de tavsiye edilir.

MARKSİST OKUL

Kapitalizm ekonomik gelişme için güçlü bir araçtır. Ancak özel mülkiyet daha fazla gelişmenin önünde engel oluşturduğu zaman kapitalizm çökecektir.

Bu okul Karl Marx (1818-1883) ve entelektüel ortağı Friedrich Engels (1820-95) ile yazdığı Komünist Parti Manifestosu ile başlayan ve 1867’de Kapital’in birinci cildinin yayınlanması ile doruğa ulaşan bir sistemdir.

Bu okula göre ekonomi sınıflardan oluşur. Bireyler bencil ve akılcıdır. Ama sosyalizm için savaşan işçiler hariç. Dünya hareket yasaları ile belirlidir. Ekonomin en önemli alanı üretimdir. Ekonomi sınıf mücadelesi, sermaye birikimi ve teknoloji ile gelişir. Sosyalist devrim ve merkezi planlama temel politikadır.

KALKINMACI GELENEK

Bu geleneği özetleyen görüş şudur: gelişmemiş ekonomiler işleri piyasaya bırakırlarsa kalkınmazlar.

Ekonomideki geri kalmışlığın üstesinden gelmek için üretim becerilerini artırmak gerekir.

Bu gelenek Klasik Okul'dan iki yüz yıl önce başlamış açık teoriler ortaya konmadığından okul olarak nitelendirilmeyen dağınık birçok okula ilham veren bir gelenektir.

Üretim, geçici devlet müdahaleleri ve koruması temel politika tavsiyesidir.

17 ve 18. yüzyıllarda kalkınmacı ekonomistler merkantilistler olarak tanınır. Ekonomide verimliliğe vurgu yapılır ve bunun için eğitim ve Ar-Ge’ye bilinçli yapılacak yatırımların şart olduğu savunulur.

AVUSTURYA OKULU

Bu okulun temel görüşü şu: hiç kimse yeterli bilgiye sahip değil; o yüzden herkesi rahat bırakın.

Avusturya Okulu'nun temsilcileri Neoklasikçiler’den daha fazla ateşli serbest piyasayı savunurlar.

Avusturya Okulu'nu on dokuzuncu yılın sonlarında Carl Menger (1840-1921) başlattı. Ludwig von Mises (1881-1973) ile Friedrich von Hayek (1899-1992) okulun etkisini geliştirdiler.

Hayek, 1920 ve 1930’larda merkezi planlamanın uygulanabilirliği konusunda Marksistlerle kavga etmesiyle dikkat çekti. 1944 yılında yayınladığı oldukça popüler “Kölelik Yolu” kitabında temel bireysel özgürlüklerin kaybına yol açan devlet müdahalelerinin tehlikelerine karşı uyarıda bulundu.

Bu okula göre ekonomi bireylerden oluşur. Bireyler bencil fakat katmanlıdır. Geleneklere sorgusuz ve sualsiz bağlıdır. Dünya karmaşık ve belirsizdir. Ekonominin etki alanı değişkendir. Ekonomiyi bireysel tercihler değiştirir. Temel politikası serbest piyasaya dayalıdır.

Avusturya Okulu bugünlerde neoklasik okulun serbest piyasa kanadıyla aynıdır.

Bugün ki yazımızı Mao’nun şu sözü ile bitirelim: “Bırakın, yüz çiçek açsın, bırakınız yüz düşünce okulu yarışsın”

Devam edeceğiz...